" Hikayeyi okuma listenize eklerseniz, yeni bölümlerden anında haberdar olabilirsiniz. Yorumlarınız ve Oylarınız benim için çok önemli. Lütfen beğendiğiniz bölümleri oylayınız, iyi ya da kötü yorumlarınızı eksik etmeyiniz. Şimdiden okuduğunuz için hepinize teşekkür ederim, keyifli okumalar.. :)"
4 yıl önce yani 2080 yılında, savaşın bize döndüğü dönemlerdi. 20 yaşında genç, tecrübesiz ve meraklı bir savaş muhabiriydim. Sıcak savaş herkesi birçok konuda etkilemişti. Türkiye'de, özellikle Trakya denilen batı tarafında savaş inanılmaz şiddetliydi. Çalıştığım MKRU gazetesi, beni savaş muhabiri olarak Trakyaya yolladı. Buraya geldim ve yaklaşık 1 ay boyunca burada savaş muhabirliği yaptım. Sanırım 4 5 kere ölümden dönmüşümdür. Rusya'ya dönmeye 3 gün kala, Türk askerleri beni bilmediğim bir nedenden ötürü tutukladı. Savaşın daha şiddetleneceği düşüncesi ile hiç bir muhabiri orda tutmayacaklardı ve beni sınır dışı edeceklerdi. Daha doğrusu ben öyle sanıyordum. Tutuklayıp araca bindirdiler.
Yolda giderken, Türk askerleri aralarında konuşuyorlardı. Çat pat bildiğim Türkçe sayesinde anladığım kadarıyla bir hastalıktan söz ediyorlardı. Çok umursamadım ama askerlerin telaşlı tavırları dikkatimi epey çekmişti. Bu sırada biri bana dönüp Türkçe bilip bilmediğimi sordu. Çok az bildiğimi söyledim. Bir çok şey söyledi ama yine anladığım kadarıyla, ülkeme döndüğümde saklanmamı istiyordu. Sevdiklerimle beraber saklanmamı söylüyordu. Tamam dedim ama nedenini alamamıştım.
Bu konuşmadan yaklaşık 40 dk sonra, şoför koltuğundan bir bağırma sesi duyduk. Araba ani bir fren ile durdu. Ön taraftan gelen bağırışmalar oldukça telaşlıydı. Arkada benimle oturan askerler telaşla kamyonetin kasasından atlamaya başladı. Aralarından biri bana dönüp beklememi ve araçtan inmememi söyledi. Askerler gözden kaybolunca silah sesleri gelmeye başladı. Bir çatışma vardı. Ben bir gazeteciydim ve böyle bir durumda sadece oturmak bana yakışmazdı. Yavaşça araçtan indim ve askerlerin olduğu bölgeye doğru gizlice baktım. Gördüğüm kadarıyla yine Türk askeri olduğunu anladığım 30 kişi, haddinden yavaş bir şekilde, tüm vücutları kan içinde, beni koruyan askerlere doğru geliyorlardı. Üstelik ellerinde silah yoktu. Fakat anlamadığı şey, neden kendi askerlerini öldürüyorlardı. Biraz daha yaklaştım ve boynumda asılı duran fotoğraf makinesi ile zoom yaparak baktım. Bunlar, farklıydı. Evet Türk askerleriydiler fakat garip bir şeyler vardı. Zombi gibiydiler. Tam bunu düşünürken Türk askerlerinden biri beni gördü. "Eğil" diye bağırdı. Ne dediğini alamamıştım fakat namluyu bana doğru tutunca refleks olarak başımı ellerimin arasına aldım ve yere yattım. Bu sırada asker 4 el ateş etti. 5 6 saniye durduktan sonra kafamı kaldırdım. Asker yanıma koşuyordu. Korktum, sanırım yanlış bir şey yapmıştım ve onu kızdırmıştım. Yanıma geldi ve beni 2 3 adım geçtikten sonra 2 el daha ateş etti. Arkamı döndüm ve yerde biri yatiyordu. Türk askeri de başındaydı.
Neler olduğunu anlamadım. Türk askeri yanıma gelerek az olan ingilizcesi ile bana zombi dedi. Anlamamıştım. Yerde yatan cansız bedeni göstererek zombi diye tekrar etti. Ilk başta bunu Türkiye'de bir benzetme sanmıştım fakat saniyeler sonra Türk askerinin arkasında ki zombiyi gördüğümde her şeyin gerçek olduğunu anladım. Türk askeri ani bir manevra ile döndü ve zombinin kafasına sıktı. Diğer zombiler de Ölmüştü. Afallamıştım. Beni kaldırarak tekrar araca bindirdiler. Bu sırada yanıma başka bir Türk askeri geldi ve Rusça konuşmaya başladı. Kendisinin binbaşı olduğunu, adının Ercan olduğunu söyledi. Neler olduğunu sorduğumda ise bana hikâyeyi anlattı. Bu durumu 2 gün önce öğrendiklerini ve emin olmadan bu haberi yaymak istemediklerini, ancak virüsün çok hızlı yayıldığını anlattı. Bu yüzden beni Rusya'ya geri yollayacaklarını, orada kendime dikkat etmem gerektiğini söyledi. Hala inanamıyordum fakat her şey gün gibi ortadaydı. Lanet Amerika, yine yapacağını yapmıştı.
Yaklaşık 4 saat yol gittikten sonra bir limana gelmiştik. Burada bir gemi vardı. Beni bu gemi ile ülkeme yollayacaklardı. Binbaşı Ercan bana gemiye kadar eşlik etti. Binmeden önce benimle tanıştığına memnun olduğunu söyledi. Elime bir tabanca verdi. Acil durumlar için dedi. Çok zorda kalırsam, kendi Kafama sıkmamı sıkı sıkı tembihledi. Ayrıca Rusya'nın güney tarafında işlerin buradan çok daha kötü olduğunu, dikkat etmem gerektiğini söyledi. Selam verdi ve araca döndü. Bense Afallamış bir şekilde gemiye bindim. Neler olduğunu hala tam olarak kavrayamamıştım..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
III. Dünya Savaşı: Zombilerin Çağı
ParanormalHer şey Amerika'nın başının altından çıktı. Bu lanet virüs Dünyanın % 87'sini ele geçirmiş durumda. Tanrı yardımcımız olsun..