" Hikayeyi okuma listenize eklerseniz, yeni bölümlerden anında haberdar olabilirsiniz. Yorumlarınız ve Oylarınız benim için çok önemli. Lütfen beğendiğiniz bölümleri oylayınız, iyi ya da kötü yorumlarınızı eksik etmeyiniz. Şimdiden okuduğunuz için hepinize teşekkür ederim, keyifli okumalar.. :)"
Sonunda yeni kitap ile sizlerleyim. :) Maalesef ana karakterimiz olan Vladimir, zombi kurbanı olarak mefta oldu. Mekanı Cennet olsun demekten başka yapacak bir şeyimiz yok ne yazık ki :) Artık hikâyemizi sizlerin de destek ve önerileri ile daha heyecanlı, daha gizemli ve daha farklı şekilde yazmak istiyorum. Bu yüzden fikir ve önerileriniz varsa bana mesaj yolu ile ulaştırabilirsiniz. Aynı zamanda hikayenin aynı randımanda gitmesi halinde 4. Kitaptan sonra farklı bir olay kurgusu ve farklı insanlarla, aynı hikaye üzerinden bambaşka şeyler yazmayı düşünüyorum. Farklı gezegene taşınmak gibi. Olay hikayesi kafamda fakat bunun için daha çok zamanımız var arkadaşlar. Bir bardak çayınızı ya da kahvenizi alın ve yeni kitabın keyfini çıkarın. Keyifli okumalar :))
Silah sesi, sanki yüreğimi söküp aldı bedenimden. Sanki Vladimir değil de, ölen bendim. Ruhum kayboldu gitti bir anda. Bir ümit kapıyı aralayıp içeri baktım, belki Rurik onu vurmamıştır diye fakat bu boş bir ümitti. Vladimirin hareketsiz bedeni karnına kadar görünüyordu, sonrasını Rurik kapatıyordu fakat her yer kandı. Tek bir saniye gördüğüm o kareyi ömrüm boyunca asla asla unutamayacağım. Ne olursa olsun aklımdan çıkmayacak tek br kare, heryer kan..
Hızla kapıyı kapatarak dışarı çıktım. Artık Vladimir'in olmaması bana garip geliyordu. Sanki odadan yürüyerek çıkıp gelecekti, sanki beni öpüp sarılacak ve her şey bir anda geçecekti. Keşke bu kadar kolay olsa. Olduğum gibi koridora çöktüm, o kadar çok ağladım ki gözlerim direndikçe ben ağlıyordum. Binbaşı Rurik birkaç dakika sonra odadan çıktı ve yanıma çöktü. Gözleri ıslaktı. Başımı kaldırdı ve gözlerine kitledi, "Seni çok seviyordu bunu sakın ama sakın unutma. Ömrün boyunca ne yaparsan yap ama bu çocuğu kalbinin bir tarafında sakla. Senin mutlu olmanı istiyor. Bugün bol bol ağla ama yarın seni toparlanmış göreceğim. Beraber Türkiye'ye gideceğiz. Oraya kadar bana emanetsin. Sonrası. Sonrasını orada hallederiz." dedi ve gitti. Lanet olası duygusuz pis herif diye geçirdim içimden. Aslında ondan nefret etmem gerekiyordu çünkü Vladimir'i öldüren bir bakıma oydu. Fakat en ufak bir kırgınlık dahi yoktu içimde, bunu Vladimir istemişti. Eğer Vladimir beni bırakıp öldürülmeyi göze aldıysa bildiği bir şey vardı. Umudu kalmamıştı, tükenmişti. Yoksa asla ama asla beni bırakıp gitmezdi.
Birkaç asker hızlıca koşarak geldiler ve odaya daldılar. Ne yapacaklardı acaba? 30 saniye kadar içeride kaldıktan sonra dışarı çıktılar. Bir asker kapıda nöbette kaldı. Birkaç dakika sonra koruyucu elbiseler giymiş askerler tekrar geldi. İçeri girdiler. Birkaç dakika sonra Vladimir'in cesedini siyah bir poşet içerisinde çıkardılar. Ne yaptıklarına dair bir fikrim yoktu. "Hey ! Ne yapıyorsunuz? Nereye götürüyorsunuz Vladimir'i?" diye bağırdım fakat hiç bir cevap alamadım. Bu sırada Binbaşı Rurik geldi. Binbaşına dönerek sinirli bir şekilde "Neler oluyor Binbaşı?" diye bağırdım. Binbaşı Rurik istifini bozmadan cevap verdi. "Sakin ol Ece. Vladimir'in cesedi sonsuza dek orada kalamaz öyle değil mi? Onu kireçleyip gömeceğiz. Her ihtimale karşı kafasını bedeninden ayırmamız gerekiyor." Bir anda gözlerimden alev fışkırmaya başlamıştı. Kafasını bedeninden ayırmakta ne demekti? Binbaşı Rurik bu durumu anladı ve hemen konuşmasına devam etti. "Ece, o öldü. Onun gibi iyi bir insana böyle bir şey yapmak saygısızlık farkındayım ama başka çaremiz yok. Olaya duygusal yönünden bakma. Olaya içinde bulunduğumuz durum açısından bak!" Haklıydı, lanet olsun ki haklıydı. Yapacak hiçbir şey yoktu. Cevap veremedim. Arkamı dönüp askerleri takip ettim.
Askerler Vladimir'i bir kamyonetin kasasına koyud. İkisi Vladimir ile kasaya bindi, diğer üç'ü ön tarafa oturdu. Koşarak yanlarına gittim. "Sizinle gelmeliyim. O benim sevgilim. Her nereye gömecekseniz, en azından mezarını bilmeli ve ona dua etmeliyim." dedim. Askerlerden biri tam karşı çıkacaktı ki arkama doğru gözleri kaydı. Daha sonra bana dönerek "Tabii hanımefendi" diyerek elini uzattı ve beni kasaya doğru çekti. Arkama baktığımda, asker'e emri binbaşı Rurik'in verdiğini anladım. Ona minnettardım.
Birlikten çıktıktan sonra birkaç kilometre gittik. Araç mezarlık gibi bir yerin yanında durdu. "Burası neresi?" diye soracak oldum ama bu oldukça saçma olacaktı. Burası zombi mezarlığıydı. Vladimir lanet olası zombilerin yanına gömülecekti he? Tanrım, bu hiç adil değil ! Askerler Vladimir'in cesedini indirmeden önce kazma ve kürek yardımı ile derin bir çukur kazdılar. Sevdiğin birinin ölümünden gömülmesine her aşamasını görmüş biri olarak söylemeliyim, bunu asla ama asla yapmayın. Tamamen insanın psikolojisini alt üst eden bir saçmalık. Daha sonra Vladimir'in cesedini araçtan indirerek kuyunun yanına getirdiler. Askerlerden biri poşetin baş kısmını açtı. Belinden palayı çıkardı ve bana döndü. "Arkanı dönde şu işi bitireyim" demek istiyordu. Arkamı döndüm. Birkaç pala darbesi sesi duydum. Daha sonra poşeti tamamen açarak Vladimir'in bedenini kireçlediler. Virüsün öyle ya da böyle yayılmaması gerekiyordu. Daha sonra mezarı kireçlediler ve Vladimir'i içine yuvarladılar. Ardından hızlıca üzerini toprak ile kapattılar. Dönmeden önce onlardan 5 dakika süre istedim. Az ileride duran ağacın kalın bir dalını koparmamda bir asker yardımcı oldu. Bunu Vladimir'in mezarının başına diktim. Hangi mezar olduğunu bilmem ve belli etmem gerekiyordu. Daha sonra diz çökerek Tanrıya dua ettim. Araca bindikten sonra ona son kez baktım ve birliğe döndük.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
III. Dünya Savaşı: Zombilerin Çağı
ParanormalHer şey Amerika'nın başının altından çıktı. Bu lanet virüs Dünyanın % 87'sini ele geçirmiş durumda. Tanrı yardımcımız olsun..