" Hikayeyi okuma listenize eklerseniz, yeni bölümlerden anında haberdar olabilirsiniz. Yorumlarınız ve Oylarınız benim için çok önemli. Lütfen beğendiğiniz bölümleri oylayınız, iyi ya da kötü yorumlarınızı eksik etmeyiniz. Şimdiden okuduğunuz için hepinize teşekkür ederim, keyifli okumalar.. :)"
-Vladimir !! Vladimir uyan !!
Ece hiddetli ve şiddetli bir şekilde beni sarsıyordu. Gözlerimi açtım, hava aydınlanmamıştı. Sanırım saat sabah 5 civarıydı. Ne olduğunu anlamamış bir şekilde, uyku sersemliğinin verdiği etki ile Ece'ye bakıyordum. "Ne oldu?" diye sorarak doğruldum yatağımdan. Bu sırada Ece ile göz göze gelebilmiştik. Uzun zaman sonra ilk defa, için titredi birden fakat gözlerinde endişe vardı.
-Az önce Alexis Alik radyodan konuştu. Kurtarma çalışmalarında beklediklerinden fazla asker ve mühimmat kaybetmişler ve arama kurtarma çalışmalarını yeni bir emre kadar, yani kalıcı olarak durdurmuşlar. Türkiye ile iş birliği içindelermiş ve ortak bir toplama kapmı projeleri varmış. Tüm labaratuarlar ve bilim adamları buraya taşınacakmış. Kapasite kadarınca da insan alabilirlermiş fakat kapasite oldukça düşük olacakmış.
"Ne yani. Bunca gündür boşuna mı tıkıldık buraya" dedim. Evet dercesine kafa salladı Ece. Bu yeni bir haberdi ve ne yapmam gerektiğine dair en ufak bir fikrim yoktu. Üs nereye açılacaktı, herkesi alacaklar mıydı, ulaşabilirmiydik? Onlarca soruya cevap bulmamız gerekiyordu fakat tahmin yürüterek bulunacak cevaplar değildi. "Bilmiyorum" dedim. "Ne diyeceğimi ya da ne yapacağımıza dair bi fikrim yok. Üzerinde oturup düşünmemiz gereken bir konu. Burada güvendeyiz fakat uzun süre burada dayanamayız. Cephanemiz, daha önemlisi erzağımız çok fazla dayanamaz. Sürekli dışarı erzak için çıkmak ise çok tehlikeli. Ben ne bunun için seni tehlikeye atabilirim, ne de senin için kendimi tehlikeye atabilirim. Yani seni yalnız bırakma tehlikesini göze alamam." dedim. Gülümsedi Ece, günler sonra ilk defa içime enerji doldu. Loş ortama rağmen gülüşünü kilometlerce öteden görebilirdim sanki o an. "Peki, sabah konuşuruz o halde" dedi gülümserken. Oturduğu yatağımdan kalkmaya yeltendi. O an belki refleksti belki de anlık cesaret. Bilmiyorum. Tuttum kolundan, oturttum yatağa tekrar. Dilim çözüldü birden, günlerdir kafamda sorduğum sorular kendiliğinden çıkmaya başladı ağzımdan.
"Ece, bu tavrının sebebi nedir? Yani neden böyle uzaklaştın birden benden? Neden sevgi dolu gözlerini esirgemeye başladın? Günler sonra tebessümünü gördüm az önce. Neden mahrum ettin beni tebessümünden? İstemeden yalnış bir şey mi yaptım? Ya da istemeden kırdım mı seni? Canını mı yaktım? Birbirimizden başka kimse kalmamışken neden uzaklaştın benden?"
Ece kafasını eğdi. Sorularım bitti ve Ece'nin çenesinden tutup kafasını kaldırdım. Gözleri loş ışıkta dolu dolu parlıyordu. Islandı yanakları. Tek tek anlattı Moskovaya girdiğimizden beri olanları. Eski sevgilisini yani. Böyle bir şey olduğunu bilmiyordum ve duyunca şaşırdığımı itiraf etmeliyim. "Bana söylemeliydin, sana destek olabilirdim" dedim. Söyleyememişti ya da söylememişti. Bilmiyorum ve önemi yok. Kendime çektim onu. Sarıldım. Uzandı yanıma, ne olduğunu anlamadan dudaklarımız buluştu önce. Nefeslerimiz birbiriyle çarpışma halindeydi. Ellerimiz her hücremizi tanımakla meşgul oldu birden. Yavaşça temizlendik, saflaştık. Ademle Havva gibi, durulaştı bedenlerimiz. Çırılçıplak, cesur, şeffaf, korkusuz, birazda şımarık. Dışarıdaki korkunç manzarayı unuttuk, yalnızlığımızı, kayıplarımızı, olanları, savaşı, Dünyanın binbir türlü cefasından kurtuldu düşüncelerimiz çünkü tüm düşünceler kalbe teslim oldu. Gün ağırdığında kollarımda en saf haliyle uyuyakaldı, çırılçıplak. Bi an "Ya bu anı birdaha hiç yaşayamazsam" diye düşündüm içimden, korktum. Belki de rüyaydı, bilmiyorum ama rüyaysa bile son bir öpücük almadan uyumayacaktım. Son defa öptüm dudaklarından ve sıcak bededinin yumuşaklığında uyuyakaldım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
III. Dünya Savaşı: Zombilerin Çağı
ParanormalHer şey Amerika'nın başının altından çıktı. Bu lanet virüs Dünyanın % 87'sini ele geçirmiş durumda. Tanrı yardımcımız olsun..