Kitap 2: BÖLÜM XIII - M.K.M. (Evim) Karargah

3.3K 165 11
                                    

           " Hikayeyi okuma listenize eklerseniz, yeni bölümlerden anında haberdar olabilirsiniz. Yorumlarınız ve Oylarınız benim için çok önemli. Lütfen beğendiğiniz bölümleri oylayınız, iyi ya da kötü yorumlarınızı eksik etmeyiniz. Şimdiden okuduğunuz için hepinize teşekkür ederim, keyifli okumalar.. :)" 

        Bunlar rus askerleriydi. Alexis Alik askeri bir yardımın olacağını duyurmamıştı, bunlar da nereden çıktı böyle? Yaklaşık 15 kişilik bir askeri birlik temkinli adımlarla arabaya doğru yaklaşmaya devam ediyordu. Bir yandan yaklaşıyorlar, diğer yandan etraftaki zombileri temizliyorlardı. Bunların oldukça eğitimli askerler olduğu anlaşılıyordu çünkü hiçbir zombiye ikinci mermi sıkmalarına gerek kalmıyordu. Bu sırada çarpmanın etkisi ile olmalı, ciddi derecede başım ağrıyordu. Aynı zamanda miğde bulantım vardı. Aklıma iç kanama olabileceği geldi birden fakat sanmıyordum. Ciddi bi çarpma hissetmemiştim. Zaten ağrıyan, zedelenen ya da hasar gören bir yerim yoktu, olsa hissederdim. Bu sırada baygın olan Ece'yi dürtmeye başladım. "Uyan, Ece uyan. Bak Rus askerleri geldi. Kurtulduk artık. Kalk hadi." Başında bir darbe izi vardı fakat çok ciddi görünmüyordu. Birkaç dürtmeden sonra uyandı. Gözlerini açtı, önce birkaç saniye her şeyden habersiz bana baktı. Sonra aklına zombiler gelmiş olmalı ki telaşla etrafına baktı. Kana bulanmış camdan hiçbir şey göremedi. Tekrar bana döndü. "Ne oldu? Bu silah sesleri de ne?" Gülümsedim. "Arabayı çarptın ve bayıldık ama sanırım kurtulduk. Çünkü rus askerleri şu an bize doğru geliyorlar" Ece şaşırmıştı. Ne diyeceğini bilemedi. Ece bir şey demeye kalmadan askerlerden biri kapımı açtı.

        "Hey iyi misiniz?" Üniforması kana bulanmış, elinde taramalı bir tüfek, belinin iki tarafında kılıcı andıran 2 uzun bıçak, kemerinde birkaç şarjor, boynuna asılı çantasında ise birkaç tane el bombası vardı. Oldukça iri yarı, yapılı fakat bir o kadar da iyi bir insana benziyordu. "Sanırım iyiyiz" diyebildim. Gülümsedi. "Tanrıya şükür. Yoksa harcadığımız onca mermi ve girdiğimiz risk boşa gidecekti. Hadi gelin benimle" Bir şey demeden sakince arabadan çıktım. Daha sonra Ece'nin kapısını açarak onunda çıkmasına yardım ettim. Arka koltukta duran mühimmat çantamı aldım. Eceye ise erzak dolu bir çanta verdim. Elimize birer tane silah aldık. Bu sırada diğer askerler gelen zombilere ateş etmeye devam ediyordu. Askerlerden biri bağırdı. "Binbaşım. Biraz acele etmemiz gerekiyor. Zira acele etmezsek birkaç dakika sonra birbirimizin kıçını yemeye başlayabiliriz" Bu oldukça komiğime gitti ve güldüm. Bizi arabadan çıkaran binbaşı bana sert bir bakış attı. "Tamam millet. Herkes harekete geçsin. Pavlo'nun tabiri ile birbirimizin kıçını yemeye başlamadan şu Cehennemden çıkalım. Herkes hızlı olsun. Hadi!" Bu emirden sonra askerler harekete geçti. Bir çember oluşturdular ve biz aralarına girdik. Koşar adım, ilerlemeye başladık. Bu adamlar gerçekten çok iyiydi. Hiçbir mermi ıska geçmiyordu. Zombiler bowling dubaları gibi sırayla yere düşüyordu. Etrafımız zombi leşleri ile dolup taşmıştı fakat bu lanet yaratıklar azalmıyordu. Aksine gittikçe artıyorlardı. Bu sırada askerlerden birinin mermisi bitti ve çemberin içine girdi. Bizdeki silahları gördü ve Ece'ye "Haydi küçük hanım. Bu elinize hiç yakışmıyor. Rica etsem onu bana verebilir misiniz?" dedi. Ece silahı omuzundan çıkartarak askere uzattı. Daha sonra kemerinde duran 3 adet şarjoru da. Askerin suratında çocuğuna kavuşmuşçasına bir tebessüm oluştu. Tekrar çembere geçti ve ateşe devam etti. 1-1,5 dakika bu şekilde devam ettik ve bir binaya girdik. Koşarak yukarı çıktık. Aman Tanrım! Helikopter mi? 

        Şaşırmıştım fakat şaşırmama fırsat kalmadan askerlerden biri kolumdan kavrayarak beni de sürükledi. Koşarak helikoptere bindik. Biraz sıkışmıştık ama şu anda bu bizim için problem teşkil etmiyordu. Helikopter biz yerleşir yerleşmez seri bir hareketle kalktı. Pervane sesi, şiddetli baş ağrımı oldukça arttırmıştı. Yerden yavaşça uzaklaşıyorduk. Dolayısı ile zombilerden de. Yine helikopterden olmalı, miğde bulantım da arttı. Bu sırada tam karşımda oturan binbaşı isimlerimizi sordu. "Ben Vladimir, buda kız arkadaşım Ece." Binbaşı devam etti. "Bende Rurik. Helikopter ile ilerliyorduk. Arabayı görüm yardım etmeye karar verdim. Ne işiniz vardı burada?" Demek bizi görüp yardıma gelmişlerdi. "Türkiyede savaş muhabiriyken askerler Rusyaya geri yolladı. Virüsün çıktığı sıralarda yani. Ailem burada yaşıyordu. Bende buraya gelirken Ece ile tanıştım. Geldiğimde ailem yoktu. Birkaç haftadır buradayız ve gördüğünüz gibi sonunda kaçmaya karar verdik. Türkiyeye gidedcektik. Şu yeni yapılan tesise." Rurik gülümsedi. "Şanslı gününüzdesiniz. Birkaç gün sonra oraya gideceğiz. Size yardımcı olabilirim. " Bu haber beni oldukça sevindirmişti. "Minnettar oluruz.."

        25-30 dakika sonunda bir üsse indik. Küçük bir karargahtı burası. Etrafta sadece askerler vardı. Ummalı bir koşturmaca içerisinde, herkes hızlı hareketlerle bir şeyler yapıyordu. Merakımı Binbaşı Rurik giderdi. "Karargahı tesislere taşıyoruz. Herkes hızlı olmak zorunda" Anlamıştım. Bu sırada Ece koluma girmiş, sessiz bir şekilde olan biteni izliyordu. Ona döndüm. "Başın nasıl? İyi misin? Yaran acıyor mu?" dedim. Gülümseyerek "Merak etme ben iyiyim. Peki sen nasılsın? Parmağın yaralanmış" dedi. Parmağım mı? Ne parmağı? Önce sağ elimi Ece'nin elinden kurtarıp baktım fakat herhangi bir yara yoktu. "Diğer elin" dedi Ece. Diğer elimi kaldırdım ve baktım. Olamaz, tamamen unutmuştum. Baş parmağım yaraydı evet, zombinin ısırık yarası. Bi anda duraksadım. İçimi bir ürperti kapladı. Sanırım miğde bulantılarım ve baş ağrılarımın sebebi buydu. Ece ile Binbaşı Rurik durmuş bana bakıyorlardı. Ne olduğundan haberleri yoktu, sadece merakla yüzüme bakıyorlardı. "Neyin var, ne oldu?.. Neden durdun?.. İyi misin?" dedi Ece. Ece'nin yüzüne baktım. Korkuyordum. Farkettirmemek için belli belirsiz bir gülümseme belirdi yüzümde. Belkide çalışmıştım ama hiç gülümseyememiştim, bilmiyorum. "İyiyim, bir şey yok" dedim ve yürümeye devam ettim. 

III. Dünya Savaşı: Zombilerin ÇağıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin