" Hikayeyi okuma listenize eklerseniz, yeni bölümlerden anında haberdar olabilirsiniz. Yorumlarınız ve Oylarınız benim için çok önemli. Lütfen beğendiğiniz bölümleri oylayınız, iyi ya da kötü yorumlarınızı eksik etmeyiniz. Şimdiden okuduğunuz için hepinize teşekkür ederim, keyifli okumalar.. :)"
İçimi inanılmaz bi sevinç kaplamıştı. Ece dışında onca zamandır doğru düzgün insan görmüyordum. Eğer ailemi bulamazsam bu kasabaya yerleşip, onlarla yaşayabilirdik. Toplu olmamız her zaman bizim için yararlıydı. Üstelik Ece'yi yek başıma korumam oldukça zordu. Burayı oradaki insanlarla beraber düzenleyebilir ve toparlayabilirdik. Hani şu filmlerdeki gibi, kasabamızı korurduk. Etrafını çitle kaplar, küçük bir kasaba oluşturabilirdik.
Bu sırada Ece arkadan bana seslendi. Onun seslenmesi ile bu düşüncelerimden sıyrıldım fakat koşmaya devam ettim. Ecenin sevinçten bağardığını düşündüğüm için ona dönmemiştim. Gözlerim gökyüzündeydi ve Dua ediyordum. Ece tekrar seslendi. Duamı bölmek istemedim. Gözlerimi gökyüzünden ayırmadım. Tam duamı bitirdiğim sırada Ece üçüncü kez bağırdı.
"Dur!"
Eceye döndüm. "Dur" diye tekrar bağırdı. Eli ile kasabayı işaret ediyordu. Kasabaya döndüm. Bunlar insan değil zombiydi. Nasıl olurdu. Bu kadar hızlı hareket etmelerinin imkanı yoktu. Bugüne kadar gördüğüm zombilerin hepsi oldukça yavaş hareket ediyordu. Virüs kendini mi geliştiriyordu? Eğer öyleyse, bu felaketti. Bu virüsten kurtulmamızın imkanı yoktu. Elbet sonunda bizi de dönüştürürdü. Bütün umutlarım yıkıldı o an. Zombiler hızlı bir şekilde bana geliyordu fakat kaçmak istememiştim. Kaçsam ne olacaktı ki? Bugün olmasa da yarın, 1 ay sonra, bir yıl sonra. En sonunda bizi ele geçireceklerdi. Direnmemizin bir anlamı yoktu sanki.
Ece bağıra bağıra bana koşuyordu. Zombiler koşar adım bana geliyordu. Pes etmiştim. Ece kolumdan tutarak beni çekiştiriyordu fakat hiçbir anlam ifade etmiyordu bu. Beni ayakta tutan yegane iki şey vardı. Biri Ece, diğeri ailem. En başından beri, Türkiyeden Rusyaya yollandığımdan beri biliyordum aslında Ailemin yaşamadığını. Binde bir ihtimal bile vermiyordum ama bu durum beni korkuttuğu için kendime bile itiraf edememiştim. Çok ama çok küçük bir umut için gelmiştim Moskova'ya. Fakat az önceki durum, her şeyin farkına varmamı sağladı. Ece adeta yalvarıyordu bana ama yaşamaya dair en ufak bi hevesim bile kalmamış gibiydi.
Bu sırada Ece beni kendine çevirerek dudaklarıma yapıştı. Sadece bir saniye öptü beni, o bir saniyede dünyanın bütün güzelliklerini yaşadım ve gördüm. Bütün güzel duygular doldu içime. Bütün güzel şiirler kulağıma fısıldandı, bütün Melekler dudaklarımı okşadı sanki. Tamamen canlandım. "Lütfen" dedi Ece ağlamaklı bir sesle. Hala beni çekiştiriyordu. "Lütfen gidelim" Arkama baktım. Zombiler ile aramda 25 adımdan az bi mesafe kalmıştı. Ece tekrar çekti beni. Gözlerine baktım Ece'nin. İçimden milyonlarca tarif edilemez duygu geçti bu anda. Bu kadın'ı seviyordum ve onu korumalıydım. Koşmaya başladım. Ece ile el ele koşuyorduk. Arabaya doğru tüm hızımla koştum Ece'yi çekiştire çekiştire. Arabaya bindik ve kontağı çevirdim. Hızla arabayı zombilerin üzerine sürdüm..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
III. Dünya Savaşı: Zombilerin Çağı
ParanormalHer şey Amerika'nın başının altından çıktı. Bu lanet virüs Dünyanın % 87'sini ele geçirmiş durumda. Tanrı yardımcımız olsun..