" Hikayeyi okuma listenize eklerseniz, yeni bölümlerden anında haberdar olabilirsiniz. Yorumlarınız ve Oylarınız benim için çok önemli. Lütfen beğendiğiniz bölümleri oylayınız, iyi ya da kötü yorumlarınızı eksik etmeyiniz. Şimdiden okuduğunuz için hepinize teşekkür ederim, keyifli okumalar.. :)"
Tam 1 hafta geçti. Ne doğru düzgün yemek yiyebiliyor, ne gülebiliyor ne de düşünebiliyordum. Ailem yoktu. Onları aramak, tamamen boşa bir çaba olurdu. Bir yere gittilerse bile, nereye gidebileceklerine dahi en ufak bir fikrim yoktu ve bu yüzden tüm dünyayı dolaşamazdım. Evet, onları çok seviyordum. Onlar benim Ailemdi !! Fakat elimden bir şey gelmiyordu ve bu beni tamamen bitiriyordu. Onların ölmüş olduğuna emin olsam, bu kadar kafama takmazdım ama yaşıyorlarsa, bu benim için sorumsuzluk olurdu. Onlardan başka hiç kimsem olmadı. Yapayalnızdım. Onlar dışında sadece Ece vardı hayatımda. Oda bana çok uzaktı.
Buraya geldiğimizden beri evden çıkmadık. Bütün gün uzanmak dışında hemen hemen hiçbir şey yapmıyordum. Ece ile konuşmamakta buna dahil. İlk gün beni teselli etmeye çalıştı ama bunun bir işe yaramayacağını benden iyi bildiği için ilk günden sonra vazgeçti. Uzaklaştı benden son bir hafta içinde. Nedenini bilmiyordum. Evet, belki de ben yanlış anladım beni öpmesini ama bu kutuplaşma niyeydi? Neden uzaklaştı, neden soğudu benden? En azından birbirinden başka hiç kimsesi olmayan iki insan için bu oldukça saçmaydı. Düşünmeden edemiyordum. Moskova sınırlarına girdiğimiz andan itibaren tek tek herşeyi her ayrıntısı ile düşündüm defalarca. Herhangi bir yanlış yapmamıştım ona karşı. Aslında ona sorsam, belki de anlatacaktı ama onunda benimle konuşmaya niyeti olmadığı her halinden belliydi. İşte bu beni bitiriyordu. Bu bütün yaşama sevincimin tam ortasına okkalı bir kazık yerleştiriyordu. Birazda zoruma gidiyordu bu durum. Acaba ben mi çok abartıyordum? Ben mi fazla duygusal yaklaşıyordum olaya? O bütün gün gayet serinkanlı bir tavırla evi temizliyor, yemek yapıyor, evdeki eski gazete ve dergileri okuyor, kıyamet kopsa dahi kızların vazgeçemeyeceği şu kişisel bakımları yapıyor, bir şekilde zaman geçiriyordu. Bense bütün gün odamda, yatağımın üzerinde uzanarak odamdaki her şeyin en ufak ayrıntısını ezberliyordum. Dışarı çıkmamış, hatta odamdan dahi çok nadir anlar dışında çıkmamıştım. Ece ise gün içinde sadece 5-6 kere yanıma uğruyor, bi ihtiyacım olup olmadığını denetleyip geri gidiyordu.
8. Gün sabahında uyandım. Yatağımdan kalkıp etrafa baktım. Gözüme rafın en üst bölmesinde duran İncil çarptı. Çok uzun zaman olmuştu okumayalı. Elime aldım ve yatağıma oturdum. Rastgele bir sayfa açtım ve ilk gözüme çarpan şey beni şaşırtmıştı.
"Kalıcı olan üç şey vardır: İman, umut, sevgi. Bunların en üstünü de sevgidir."
İman, Umut ve Sevgi.. Bunların en üstünü ise sevgi, benim şu sıralar zerre göremediğim şey. İncili kapatıp yerine koydum. Camı açtım. Aşağıda onlarca zombi ayrı ayrı koşar adım dolaşıyordu. "Evimin manzarası bir harika" diye düşündüm. Rus devlet başkanı Alexis Alik radyodan açıklama yapalı 8-9 gün geçmişti fakat Moskovanın göbeğinde olmama rağmen henüz ne bir asker, ne bir silah sesi, ne bir tank ne de ordunun ava çıktığına dair en ufak bir şey duymadım. Herşey birbirine girmişti. "Tanrım, bana yardım et!" diyebildim sadece..
![](https://img.wattpad.com/cover/16564199-288-k460673.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
III. Dünya Savaşı: Zombilerin Çağı
МистикаHer şey Amerika'nın başının altından çıktı. Bu lanet virüs Dünyanın % 87'sini ele geçirmiş durumda. Tanrı yardımcımız olsun..