" Hikayeyi okuma listenize eklerseniz, yeni bölümlerden anında haberdar olabilirsiniz. Yorumlarınız ve Oylarınız benim için çok önemli. Lütfen beğendiğiniz bölümleri oylayınız, iyi ya da kötü yorumlarınızı eksik etmeyiniz. Şimdiden okuduğunuz için hepinize teşekkür ederim, keyifli okumalar.. :)"
Burada düzinelerce zombi vardı. Buradaki zombi virüsünün gelişmiş olmasını bir kenara bırak, yavaş zombiler ile bile elimizdeki onca cephaneye rağmen savaşamazdık. Sanırım 15-20 tanesini ezerek geçtim bu küçük kasabadan fakat arkamda düzinelerce zombi vardı. Buraya hazırlıksız gelebilecek biri için, hayatta kalmak imkansızdı fakat elimden bir şey gelmiyordu ne yazık ki. Bunca zombinin burada toplanmış olması çok şaşırtıcıydı. Ayrıca Virüsün gelişmiş olması oldukça aklımı kurcalıyordu. İlk teorim ise şuydu:
Normalde virüsü kapan insanlarda kan akışı çok hızlandığı için daha hızlı hareket etmeleri fiziksel olarak vücut tarafından engelleniyordu. En azından Türkiye'de ve Rusyanın Güney kesimlerinde bu böyleydi. Moskovaya yaklaştıkça, yani kuzeye gittikçe sıcaklığın oldukça azaldığını göz önüne alırsak, bu vücutta kan akışını yavaşlatabilirdi. Bu da virüsü kapan insanların yani zombilerin daha hızlı hareket etmelerine olanak sağlayabilirdi. Bu aklıma gelen ilk şeydi.
Diğer bir ihtimal ise, Virüsün metabolizmada kendini geliştirmesi. Eğer böyle bi durum varsa, bu oldukça kötü demekti. Virüs'ün bu şekilde gelişmiş olması normal halinden kat be kat daha tehlikeliydi. İşin kötü tarafı, daha farklı şekillerde gelişebilirdi ya da gelişir miydi? Gelişirse nasıl gelişebilirdi. Bunların hepsi birer muammaydı ve aklımı kurcalayan yepyeni bir şey bulmuştum.
Kasabadan hızla uzaklaştık ve kent merkezine doğru tekrar yola çıktık. Kafam allak bullaktı. Koşar adım yürüyen zombiler, gelişen virüs, Ailemin yaşayıp yaşamadığı, Ece'nin beni öpmesi, Radyo yayını yapan Rusya devlet başkanı, Moskova'da ava çıkacak olan askerler ve Moskova kent merkezine, yani evime gittikten sonra neler olacağı. Bunca şey olurken, hala nasıl olupta umudumu koruduğumu sordum bi an kendime. Anında tekrar cevapladım. Cevap Ece'ydi.
Eceye döndüm, baktım. Ona baktığımın farkındaydı fakat bana bakmıyordu. Utanıyor muydu yoksa yanlış bir şey yaptığı düşüncesi ile yanlışlığı pekiştirmek mi istemiyordu? Emin olamadım. "Ece" dedim. Bana baktı fakat bakışları buz gibiydi. İçim soğudu. Az önceki umudumdan eser kalmamıştı. Tüm cesaretimi toplayıp "Orada beni öptün" diyebildim. "Evet özür dilerim ama seni kendine getirmem gerekiyordu" ddedi. İstediğim cevap kesinlikle bu değildi. "Bunun için özür dilemene gerek yok ama sadece bunun için miydi?" diye sordum cesaretimi ikinci kez topladıktan sonra. Kısa bir süre baktı. "Evet" dedi. Sesi titremedi, çatallaşmadı, netti. Oysa benden hoşlandığını sanmıştım. Buz gibi oldum, kanım çekildi, yüzüm kirece döndü.
Moskova kent merkezine kadar hiç konuşmadık. Boğazım düğüm düğümdü, tek kelime çıkaramadım oradan. Çıkarmakta istemiyordum zaten. Geçtiğimiz her kasabanın etrafından dolandık. Tehlikeyi göze alamadım, yolu uzatsam da böyle yapmam gerekti. Sonunda evimin önüne sağ salim gelebilmiştim. Etrafta zombi yoktu. Birkaç saniye arabadan evimi izledim. Birazdan kapıyı açtığımda, ailemi bulamayacağıma hazırlıyordum kendimi. En başından beri hazırlamaya çalıştığım gibi. Ece ile beraber arabadan indik. Cephanemizi ve erzaklarımızı alıp eve doğru hareket ettik. Her adımım da daha çok büyüyordu içimdeki korku. Kapı eşiğine geldim ve çantamdan Türkiye'ye giderken aldığım ev anahtarını çıkardım. Anahtarı deliğe soktum ve anahtarı çevirdim. Kapıyı araladım ve ardına kadar ittim. İçeride kan kokusu vardı. İçeri girdim. Yerler kıpkırmızı, ortalık dağınık ve pisti. Bütün evi dolaştım fakat eilemden iz yoktu. En son oturma odasındaki tekli kanepeye çöktüm. Uzun zamandan beri ilk defa bu kadar yalnız hissediyordum, Ece yanımda olsa dahi..
"Bilgilendirme:
Arkadaşlar 1. Kitabı burada bitirdim. Son bölümü elimden geldiğince uzatmaya çalıştım. Birkaç gün içinde 2. Kitap 1. Bölüm ile tekrar başlayacak hikayemiz. Olaya farklı kişiler ve farklı kişilerin ağızlarından anlatımlar eklemeyi düşünüyorum. Bunlardan biri de Türkiye topraklarında karşılaştığımız Binbaşı Ercan olabilir. Net değil, sadece düşünce. Bu konuda yorumlarınız ile yardımcı olabilir ve neler yazabileceğime dair fikirlerinizi yorum ya da mesaj olarak bana iletirseniz çok sevinirim. Siz bu hikayede neler görmek istiyorsanız, ben de onları yazmak istiyorum.
Ayrıca yorumlarınız ve oylarınızla hikayeye katkı sağlamanız yararıma olacaktır ve beni sevindirecektir. Mesaj, yorum ve fikirlerinizi bekliyorum. 2. Kitapta görüşmek üzere, keyifli okumalar.. :)"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
III. Dünya Savaşı: Zombilerin Çağı
ParanormalHer şey Amerika'nın başının altından çıktı. Bu lanet virüs Dünyanın % 87'sini ele geçirmiş durumda. Tanrı yardımcımız olsun..