Kitap 2: BÖLÜM X - M.K.M. (Evim) - Son Kez

3.7K 170 24
                                    

           " Hikayeyi okuma listenize eklerseniz, yeni bölümlerden anında haberdar olabilirsiniz. Yorumlarınız ve Oylarınız benim için çok önemli. Lütfen beğendiğiniz bölümleri oylayınız, iyi ya da kötü yorumlarınızı eksik etmeyiniz. Şimdiden okuduğunuz için hepinize teşekkür ederim, keyifli okumalar.. :)"

        Gözlerimi açtım ve yanımda Ece'yi gördüm. Aslında bu sabaha uyanmak istemiyordum, dün geceyi sonsuza kadar yaşayabilirdim. Korkuyordum, hem kendimi hemde Eceyi kaybetmekten. Bu çok tehlikeli olacaktı, oldukça yorucu ve korkutucu. Yataktan kalktım ve pencereye doğru ilerledim, güneşli güzel bir hava vardı. Bulutsuz, masmavi ve berrak. Birkaç yıl önce böyle havalarda tatile giderdim ailemle, birkaç günlükte olsa güzel olurdu. Hiç bitmesin isterdim o tatiller ama hep biterdi. Her zaman arbanın arka camından bakardım eve dönüş yolunda. Sanki babam bi anda direksiyonu kırıp "Geri dönüyoruz, tatile devam" diyecek diye bekler hayaller kurardım ama o beklediğim cümle hiç gelmezdi. Şimdi ise o biten tatillere dahi razıydım.

        Gözlerimi masmavi gökyüzünden leş dolu yer yüzüne çevirdim. Sayamayacağım kadar zombi vardı. Buradan kaçmaya çalışmak, Cehennemden kaçmaya çalışmak gibi olacaktı. Bir mucize olurdu belki, her şey beklediğimden çok daha kolay olurdu. Çokta fazla bir şey istemiyordum aslında, sadece şu lanet yerden çıkıp şu lanet savaşın bitmesini beklemek ve Ece ile güzel bir hayat kurmaktı tek isteğim. Bu çok mu zordu?

        Yatakta çırılçıplak uzanan Eceye döndüm tekrar. Tüm saflığı ve cesurluğuyla uyuyordu. İnceledim tüm vücudunu, ama ne olursa olsun en sevdiğim yeri, burnunun üstündeki ve göz altlarındaki çilleriydi. Ona bir şiir yazmıştım birkaç gün önce, fakat okumaya ya da ona vermeye utanmıştım. Utanılacak bir şey yoktu da hani, utanmıştım işte. Şu an okumak istedim o şiiri..

Size şiirler yazabilir miyim bayan?

İnsanı zehirleyen omuzlarınıza,

İnsanı zehirleyen omuzlarınıza inen saçlarınıza,

Benek benek hepsi farklı birer mucize hayat barındıran çillerinize,

Masallarda anlatılan o kıpkırmızı elma misali dudaklarınıza,

Şiirler yazabilir miyim?

Size şiirler yazabilir miyim bayan?

Dokunduğu yere ilahi bir dokunuş gibi hayat veren ellerinize,

Her adımında yeni uygarlıklar yaratan narin ayaklarınıza,

Sizi sevenlerin duyduğu için şükrettiği kulaklarınıza,

Ya da erkeğin erkek olduğunu hatırlatan gerdanınıza,

Şiirler yazabilir miyim?

Bana şiirler yazdırabilir misiniz bayan?

Size yazıldığı için kalemden çıktığına şükreden sözler,

Veyahut sizi gördüğü her an kırpılmamak için direnen kirpikler,

Ve adınızla atan kalbim için,

Yaşama sevincim için,

Şiirler yazdırabilir misiniz?

        Ben bir şair değildim ama önemli olan şairlik değildiki. Ben ona içimdekileri bu şekilde ifade edebilmiştim, tüm içtenliğimle. Bu yeterliydi. Evet ben bir şair değildim fakat, Eceye şiirler yazabilecek en şairane insandım. 

        Bu sırada Ece uyandı. Bi an şiiri duyduğunu sandım fakat duymamıştı. "Günaydın" dedi kocaman bir gülümsemeyle gözlerini kısarak. Çıplaklığını örtmedi, aksine cesurca sergiledi bana karşı. Kaçmadı gözlerimden, aksine karşı koydu cesurca. "Ne yapıyorsun orada, beni mi dikizliyorsun?" dedi gülümseyerek. Bu espiriye güldüm, "Evet, dikizlenecek kadar güzelsin" dedim. Gülümsemesi arttı. Yanına çağırdı, gittim. Uzandım ve kulağıma eğildi. "Uzun bir süre birbirimizi hissedemeyeceğimizin farkındasın değil mi? Söylemek istemiyorum ama.. Belki de bi daha hiç! Bilmiyorum." Sözünü kestim hemen. "Böyle konuşma" Gülümsedi kızgın halimle dalga geçer gibi kaşlarını çatarak. "Bende böyle konuşmak istemiyorum ama bu olabilir. Ayrıca hiçte düşük bir ihtimalde değil. Her neyse. Ben bu evden seni son kez tatmadan çıkmak istemiyorum" 

        Bu sözünün ardından dudaklarıma yapıştı. Dakikalarca seviştik birbirimize doymanın imkansız olduğunun farkında olarak. Sonra duş aldık, ardından kahvaltı. Her şey kapı önünde hazırdı, her şey planlanmış, defalaca üstünden geçilmişti. Son kez tekrarladık planımızı, daha sonra eşyaları garajda duran arabaya yerleştirdik. Önceden kurduğum silahları tekrar kontrol ettim. Artık hazırdık. Garajın kapınısı açtık ve bahçe yoluna çıktık. Zombiler ile aramızda sadece bahçe kapısı vardı. Arabayı durdurup Eceye baktım. "Hazır mısın?" Endişeli gözleri her ne kadar bana fark ettirmemeye çalışsada belli oluyordu. "Değilim ama yapalım artık şunu. Ece direksiyona geçti. Artık her şey hazırdı. Elime evde hazırladığım ses bombalarından birini aldım ve zombilere doğru baktım. İçimden ise sadece aynı cümleyi tekrarlıyordum.

                "Tanrım bize yardım et"

III. Dünya Savaşı: Zombilerin ÇağıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin