" Hikayeyi okuma listenize eklerseniz, yeni bölümlerden anında haberdar olabilirsiniz. Yorumlarınız ve Oylarınız benim için çok önemli. Lütfen beğendiğiniz bölümleri oylayınız, iyi ya da kötü yorumlarınızı eksik etmeyiniz. Şimdiden okuduğunuz için hepinize teşekkür ederim, keyifli okumalar.. :)"
Senaryonun benim için sonuydu bu. Virüsün damarlarımda dolaştığını hissediyorum, kalp atışlarımın çok hızlandığını da. Hızlı hareket etmekte zorlanmaya başladım. Ağır çekimde izlediğimiz filmlerdeki gibi hareket etmeye başladım. Damarlarım oldukça belirgin. Vücudumun neredeyse her yerinde damarlarım benliğini göstermiş ve egemenliğini ilan etmiş işgalciler gibi. Canım yanıyor. Ateşim çıktı, yanıyorum. Halisünasyonlar görüyorum. Gerçek dünyadan kopmakla kopmama arasında gidip geliyorum. Dilimden sadece iki kelime çıkıyor. "Tanrım" ve "Ece". Aslında hala aklım ve mantığım yerinde çünkü sürekli bir şeyler düşünüyorum. Anne ve babamı düşünüyorum, Eceyi düşünüyorum. Tarif edemeyeceğim bir hüzün var içimde, Ece ile ayrılacağım için. Onu çok özleyeceğimi biliyorum. Onun ağladığının farkındayım, onun üzülmesi benim için çok daha can yakıcı bir şey. Tanrıyı düşünüyorum. "Tanrım senin yanına geliyorum, sonsuz huzura. Beni affet, günahlarımı bağışla. Meryem anamızın mucizesi İsa gibi, sen en olmadık anlarda en olmadık mucizeleri yaratansın. Kadrin ve Kudretin her şeye yeter, tek lafınla her şeyi oldurtursun. Ben artık senin yanına geliyorum. Sana yalvarırım, Eceyi koru. Yalvarırım onun üzülmesine engel ol." Durumum daha kötüye gitmeye başladı. Acıktım, buda sıcak ete olan duyarlılığımı arttırdı. Gözlerim kana bulanmaya başladı, biliyorum. Yavaş yavaş bedenim çürüyecek, kokacak. Tiksindirici bir görüntüm olacak. Ah Ece, lütfen ağlama. Mektup, olamaz mektubu unuttum. Eceye bir şeyler söylemek istiyorum ama konuşabilir miyim bilmiyorum. Zorla da olsa ağzımdan "Ece" kelimesi çıktı. Ece bi anda ağlamayı keserek bana doğru eğildi. "Bin.. HHHH.. Rurik" Ece bana baktı. "Binbaşı Rurik mi? Çağırmamı mı istiyorsun?" Oldukça zor bir şekilde başımı salladım. Ece koşarak odadan çıktı.
Birkaç dakika sonra Binbaşı Rurik ile beraber geldi. Binbaşı Rurik beni görür görmez "Ulu Tanrım" diyebildi. Deşete düştüğünü gözlerinden okuyabiliyordum. Bana tamamen tiksinerek bakıyordu. Elini belindeki silah kabzasına atar atmaz Ece binbaşı'nın önüne atladı. "Binbaşı yalvarırım bekleyin. Sizi o çağırdı. Sanırım size bir şey söylemek istiyor." Binbaşı elini kabzasından çekti. Yanıma yaklaştı. Eceye baktım, bakışımdan demek istediğimi anladı. "Binbaşı, benim çıkmamı istiyor." dedi ve tek bir saniye duraksamadan dışarı çıktı. Binbaşı tekrar bana döndü. Hırıltılarım arasında "Yaklaş" diyebildim. Endişeli bir şekilde bana yaklaştı. "Mektup.. HHHH.. cep" diyebildim. "Pantolon cebinde mi?" diye sordu iğrenir surat ifadesi ile. "HHH.. Evet" dedim. Konuşmakta inanılmaz derecede zorluk çekiyordum. Pantolonumun yan ceplerine baktı ve bulamadı. Arka cebimdeydi. "Nerede bu lanet olası mektup dostum" diye yakındı. Birkaç saniye bekledikten sonra arka cebinde olabileceğini düşünmüş olmalı ki, bacağımdan tutup yarım çevirerek arka cebime baktı ve mektubu aldı. Zarfın üstünde birşey yazmıyordu. Tüm gücümü topladım ve tekrar konuşmaya başladım. "Türkiye.. HHHHH.. Binbaşı.. HHHH. Ercan.." Binbaşı Ercan, Türkiye?" Evet anlamında kafamı salladım. "Ece.. HHHH.. Bilmesin.. HHHH.." Rurik mektuba baktı ve bana baktı. "Ece'nin bilmemesini mi istiyorsun?" Başımı evet anlamında salladım. Rurik'in yüzündeki iğrenme duygusu kayboldu bir anda. Sanırım yanılmışım. Eğitimli askerlerde duygu denen şey varmış. "Merak etme dostum, ne pahasına olursa olsun bu mektubu Ercan'a ulaştıracağım. Tabii eğer yaşıyorsa." Gülümsedi. Bu sırada Ece'yi çağırdı.
Ece gözyaşları ile birlikte odaya girdi. İkisi de yanyana "Ne yapacağız şimdi?" der gibi bana bakıyorlardı. "HHH.. Ece" dedim sona doğru yaklaştığımı anlayarak. Ece bana doğru yaklaştı hızlıca. "Efendim" diyerek kulağını ağzıma dayadı. "Seni.. HHHHH.. çok.. HHHH.. çok.. HHHHH seviyorum." Her nefesimde gırtlak boruma binlerce iğne saplandığını hissedebiliyordum. Konuşmak benim için dayanılmaz derecede acı vericiydi. Ece doğrularak gözyaşları içinde "Bende seni çok seviyorum Vladimir" dedi. Hıçkırık hıçkırığa ağlıyordu. Buna dayanmak oldukça güçtü. "HHH.. Çık" dedim. Elimi tuttu. Beni burada Binbaşı Rurik ile bırakmak istemediğini gözlerinden okuyordum. Eğer çıkarsa ne olacağını biliyordu. "Lütfen.. HHHH.. Çık.. HHHHH.. Zamanı.. HHHH.." dedim. Ece ben konuştukça daha çok ağlıyordu. Bu dayanılmaz hale gelmişti. Yanağıma bir öpücük kondurarak "Ne olursa olsun seni çok seviyorum bunu bil. Öldüğüm zaman seninle yeniden buluşacağız ve sonsuzluk içerisinde harika bir hayatımız olacak. Ne olursa olsun, seni unutmayacağım. Seni her şeyden ama her şeyden çok seviyorum Vladimir." dedi. Bir süre elimi tutarak bana baktı. Sonra yavaşça oturduğu yerden kalktı. Binbaşı Rurik'e bakarak "Lütfen canını yakmadan yapın şu işi!" dedi. Bana bakarak geri geri gitti ve bağıra bağıra ağlayarak odadan çıktı. Binbaşı Rurik ile baş başa kaldık. Birbirimize bakıp, sanki gözlerimizde konuşuyorduk. Nedense bunu yapmak istemiyordu bir yanı ama yapacaktı. Yapmalıydı da. Bunun için ona asla kızgın olmayacağım. Aksine bunu yaptığı için, Tanrıya onun için dua edeceğim. "Dostum. Bu kız seni çok seviyor. Onu bu şekilde bırakıp gittiğin için büyük bir ahmak olduğunu bilmeni isterim. Ayrıca Tanrının varlığı hep sorgularım. Eğer Tanrı varsa ve onu görürsen, beni affetmesini söyle. Çünkü artık ona inanıyorum. Mektup konusunda endişelenme. Ruhunu huzurlu tut çünkü ne sevgilini, ne de mektubu önemsememezlik yapmayacağım. Türkiye'ye kadar ikiside bana emanet" dedi. "Teşekkür ederim" mayetinde gözlerimi kırptım. Bir süre birbirimize baktıktan sonra "Yap hadi" der gibi kafamı yukarı aşağı salladım. "Sanırım daha fazla beklemenin bir manası yok ha?" dedi. Elini kabzasına atarak silahı kabzadan çıkardı. Silahını inceledikten sonra bana baktı. "Beni affet dostum. İyi bir çocuğa benziyordun, umarım tekrar görüşürüz" dedi ve silahı bana doğrulttu. İşte bitiyordu. Tek bir mermi, sonra bir nefes kesilmesi. İşte bu kadar basit ölüm, bu kadar kolay. Zamanın en kısa birimi an, bir anda ölüyoruz. Bu kadar kısa aslında her şey. Rurik'e baktım. Eli titriyordu. Son kez gülümsedi ve tetiğe bastı. Heryer kapkaranlık..
"
Merhabalar Binbaşı Ercan,
Benim Vladimir. Hani şu Türkiye'den Rusya'ya sürdüğünüz çaylak savaş muhabiri. Eminim beni hatırlarsın, çünkü ben seni hiç unutmadım. Bazen insanları tanımak için uzun uzadıya sohbet etmek gerekmez, uzun yıllar tanımak gerekmez. Bazen insanları tek bir bakışta gözünden tanırsınız. Ben seni gözünden tanıdığıma inanıyorum ve inan bana, sen kalbi tertemiz bir insansın bunu biliyorum.
Tanrı'ya inancın varmı, ya da varsa ne derece bunu bilmiyorum ama ben inanıyorum. Tanrı bazen öyle şeyler çıkarır ki karşımıza, hayret eder kalırız. En imkansız zamanda bile öyle bir yardım eli uzatır ki bize, ona şükretmek az gelir, yetersiz kalır. Tanrı öyle bir senaryo yazar ki her birimiz adına, attığımız her adımda bile bir anlam vardır. Hiçbir şey boşa değildir, olamazda. Eğer bu mektup eline ulaştıysa ve bu yazdıklarımı okuyorsan, senaryonun benim için sonuna geldiğini bilmeni isterim. Ben artık Tanrı'nın yanındayım. Sizin için dua ettiğime emin olabilirsiniz. Ben artık huzurluyum ama arkamda bıraktıklarım için endişeliyim ve arkamda sadece tek bir şey bırakıyorum. Kız arkadaşım Ece.
Binbaşı, açık konuşmam gerekir ki bu güne kadar sizi birkaç defa rüyamda gördüm. Bana yardım ediyordunuz, sırlarınızı benimle paylaşıyordunuz. Sadece bir rüyaya bakarak böyle bir karar verdiğim için bana deli diyebilirsiniz ama tekrar ediyorum: Tanrı hiç bir şeyi boşa yapmaz, hiçbir şeyi öylesine karşımıza çıkarmaz. Ben bu düşüncelerden yola çıkarak rüyalarımı buna yordum. Binbaşı, eğer bu mektup elinize geçti ise Ece ile beraber gelmiştir diye ümit ediyorum. Eğer öyle değilse ne pahasına olursa olsun, eğer hayattaysa Ece'yi bulup himayeniz altına alın. Eğer bu mektup ile birlikte Ece de geldiyse, onu koruyup kollamanız sizden tek ricamdır. Benden başka hiç kimsesi yoktu, artık bende yokum. Bu hastalıklı dünyada yalnız kalmasını istemiyorum. Biliyorum ki Türkler emanet konusunda oldukça hassastır ve bu yüzden Ece'yi size emanet ediyorum. Sizin için Tanrıya sürekli dua edeceğim. Lütfen onu üzmeyin. Tanrı sizi korusun. Cennette görüşmek dileği ile.."
Arkadaşlar III. Kitap gelecektir. Hikaye'nin sonuna daha gelmedik. 2 hafta sonra yeni kitaba başlamayı düşünüyorum. Böylelikle sınav haftamı kafam rahat geçirebilirim. III. Kitapta konu farklı yerlere gidecek tahmin edebileceğiniz gibi. III. Kitap, II. Kitapta olduğu gibi devam niteliğinde yazılacaktır, yani buradan devam edeceğiz. Hikaye'yi okuma listenize eklerseniz III. Kitap geldiğinde anında haberdar olabilirsiniz. III. Kitap için önerileriniz varsa mesaj olarak yollayabilirsiniz. Yorumların aksine, mesajlarınızı tek tek okuyup sizinle iletişime geçeceğimden emin olabilirsiniz. Önerilerinizin benim için önemli olduğunu unutmayın. III. Kitapta görüşmek üzere, keyifli okumalar..

ŞİMDİ OKUDUĞUN
III. Dünya Savaşı: Zombilerin Çağı
ParanormalHer şey Amerika'nın başının altından çıktı. Bu lanet virüs Dünyanın % 87'sini ele geçirmiş durumda. Tanrı yardımcımız olsun..