BÖLÜM 1 - HAYATI SORGULAMAK -

2.5K 25 3
                                    



               Okulların kapanmasına bir hafta kalmıştı. Çocuklar tatile gidilip gidilmeyeceği konusunu evde dillendirmeye başlamışlardı. Ben ise maddi durumumun iyi olmamasından dolayı bu konuşmaları hiç duymuyormuşum gibi davranıyor ya da konunun arasına bir laf sokuşturup tatil konuşmasını geçiştiriyordum. Bu tatil konusundan kaçış olmadığını adım gibi biliyordum ama yapabileceğimde hiçbir şey yoktu. Sürekli olarak çocukları üzmeden ve kırmadan bu konuyu nasıl kapatacağımı bir hafta boyunca zihnimin bir köşesinde tarttım ve düşündüm. Beklenen gün gelmiş okullar kapanmıştı. O gün eve gelip kapı ziline basınca çocukların ikisi de ellerinde karne ve takdir belgeleriyle kapının girişinde karşıladılar beni. Her sene yaptıkları gibi bu senede beni yine başarılarıyla onurlandırmışlardı. Bir çocuğun babasına verebileceği en güzel hediye bu olsa gerek diye geçirdim aklımdan. İkisini de yanaklarından öptükten sonra onları sımsıkıca kucakladım ve tebrik ettim. Hep beraber oturma odasına geçtikten sonra kızım sağ tarafıma oğlum sol tarafıma oturdu ve karnelerini uzattılar. İkisi de çok heyecanlı ve mutluydu. Cebimden çıkarttığım bir miktar parayı karne hediyesi istiyorsunuz anlaşılan diyerek ikisine de uzattım. İkisi birlikte ağız birliği yapmış olmalılar ki ''biz para değil tatil istiyoruz'' dediler. O ara odaya gelen eşim Selda da çocukların üç dört günlükte olsa iyi bir tatili hak ettiklerini, bir yolunu bulup buluşturup çocukları tatile götürmem gerektiğini söyleyince evde üçe karşı bir oy ile bu işe bir çıkar yol bulmam gerektiğini anladım.

Eşim ile çocuklarımda içinde bulunduğum maddi zorluğu gayet iyi biliyorlardı. Her ay gelir ve giderlerimi ucu ucuna zor denkleştiriyor, çoğu kez bunu başarabilmek için giyimimizden ve boğazımızdan kısarak sağlıyordum. Bu sorunumun nedeni iki sene önce başlamıştı. Aslında bu sıkıntıları çekmemin tek sebebi benim düşüncesizce ve cahilce, hırslarıma esir olmamdan kaynaklanıyordu. İnsanlar bazı dönemlerde rutinleşen hayatına renk ve heyecan katmak için uçuk kaçık davranışlar yapmaktan korkmuyorlar diye düşünüyorum. Belki de bu hatayı yapmamın sebeplerinden  birisi de bu idi. Tam bilemiyorum ama belki ikisinin aynı zamana denk gelmesi de olabilir. Evet, yaptığım çok büyük bir hata idi suçumu kabul ediyorum. Ama bu kabul edişim kaybettiklerimi yerine getirmeyecek bunu da biliyorum. Ama hangi insan ben hata yapmam diyebilirdi ki. Bana göre Bunu iddia eden kişi kesinlikle hatalarını göremeyen ya da hatasını kabul etmeyen cahil birinden başkası olamazdı. Ayrıca benim tek amacım aileme daha iyi bir yaşam sunabilmek ve onları rahat ettirebilmek arzusundan başka bir şey değildi. Şunu da itiraf etmeliyim ki kısa bir zaman içinde çok para kazanma hırsımın ve isteğimin de olmadığını söylemek yalancılıktan başka bir şey değildir. İş yerimde oluşan boş zamanlarımda internette gezinirken birkaç gez gözüme çarpan bir reklam bu defa beni etkilemiş hiç tereddüt etmeden reklamın üzerine tıklamıştım. Aslında benim ve ailemin üzerine bir karabasan gibi çökecek sorunların fitilini ateşleyecek hatayı yapmıştım ama bunun bilincinde değildim. Reklamın içeriği insanın sahip olduğu bastırılmış duyguları açığa çıkartacak tarzda düzenlenmişti. Forex denilen işlemle çok küçük bir meblağ ile büyük paralar kazanabilen insanların olduğu ile ilgili bir reklamdı. Açılan sitede benden istenilen tüm bilgileri girip onayladıktan çok kısa bir süre sonra konusunda uzman olarak algıladığınız ve size çok para kazanacağınızı vaat eden diksiyonu düzgün bir kişi telefonda sizi ikna etmekte fazla zorlanmadan görevini yerine getiriyor. Önce az bir para ile başlıyorsunuz işlemlere. Kaybettikçe hırslanıp kaybettiklerinizi yeniden kazanma isteği sizi sürüklemeye başlıyor. Elinizden önce birikimlerinizi alıyorlar sonrada bankalardan borçlanmanızı sağlıyorlar. İşte böyleydi benim hayatımı ters düzeden hatam. Kredi kartları, tüketici kredileri derken sizin geleceğinize ipotek konduğunu çok geç anlayabiliyorsunuz. Anladığınızda bunun bir rüya olmasını diliyorsunuz ama iş işten çoktan geçmiş oluyor. O yaşıma kadar intihar etme fikri aklımın ucundan bile geçmemişti. Ama bu bataklığa girdiğimi anladığımda bunun tek kurtuluş yolunun intihar etmek olduğunu birçok kez düşündüm. Ama çocuklarıma her bakışımda onları babasız bırakmanın bende oluşturduğu düşünce birçok kez bu fikrimden geri adım atmamı sağladı. Uzun bir süre uykunun nasıl bir şey olduğunu unutmuş birkaç saatlik uykuyla yetinmiştim. Uyumadığım zamanlarda düşündüğüm şeylerin en önemlisi kendimin ve ailemin geleceğini kendi ellerimle nasıl olur da çok para kazanma hırsıma kurban edebildiğimdi. Aslında bankalara olan borcumdan ziyade ailemden çaldığım üç dört yıl daha çok koymuştu bana. Eşimin ve çocuklarımın isteklerini yerine getiremeyecek benim yüzümden onların sefalet içinde yaşamalarına sebep olacaktım. Arkadaşları gibi giyinemeyecek onlar gibi yiyemeyecekler hep ezilmiş bir pozisyonda olacaklar,hep başkalarına imreneceklerdi. Belki de onların eğitiminden bile çalacaktım.Arkadaşları dershanelere giderken ben gönderemeyecek, iyi bir eğitim alamadıkları için gelecekte sevmedikleri bir işi benim yüzümden yapmak zorunda kalacaklardı. Aklım o kadar karışıktı ki düşündüğüm şeylerin doğrumu? Yanlış mı? Olduğunu bile ayırt edemiyordum. İnsanlarla iletişimimi zayıflatmış birçok arkadaşımla mesleki bilgiler dışında sohbet bile etmek bana acı veriyordu.Kime selam versem hemen küçük bir sorununu büyüterek anlatıyor, sana kendi sorununu düşünme fırsatı bile vermiyorlardı. O zaman anladım ki herkesin derdi kendisine çok büyük görünüyor, aslında başkasının derdi sorunu karşı taraftaki dinleyeni fazla ilgilendirmiyordu. Hayat hiçbir şeyi mutlulukta öğretmiyor acılarla öğretiyormuş. Borç yüzünden bocaladığım ilk zamanlarda birkaç dostuma içine düştüğüm zor durumu anlatınca kendilerinde de para sorunu olduğunu onun içinde yardımda bulunamayacaklarını söylediler. Akraba dediğim kişiler gelirime göre büyük bir miktarda para kaybettiğimi öğrendiklerinden her karşılaşmamızda parasal sorunlarını açıyorlar, sanki kendilerinden parasal yardım istememem için büyük bir gayret sarf ediyorlardı. Para konusunda ufak da olsa yardım eden tek kişi çocukluk arkadaşım olan, aynı zamanda karşımızda ki dairede oturan can dostum volkandı. En azından beni dinlemiş ve derdimi bir nebzede olsa kendi derdi görmüştü. Onun verdiği para ve ayaklarımı yerden kesen eski model arabamı satarak limitleri dolmuş olan kredi kartlarımın borcunu kapatmıştım. Bu bile yaşayabilmek adına birkaç derin nefes almama yardımcı olmuştu. Bir defasında eşime oturduğumuz daireyi satıp borçları kapattıktan sonra yeni bir daire alana kadar kirada oturabileceğimizi söylediğimde neredeyse dünyayı başıma yıkacaktı.İki gün boyunca bu fikir yüzünden Selda'nın gözyaşları dinmek bilmemiş onun ağladığını gören çocuklarımda onunla birlikte hüngür hüngür ağlamıştı. Çocuklar olayların boyutunu bilmiyorlardı. Belki de bu zamana kadar kirada oturmadan büyüdükleri için evi satmak onlar için sokakta yaşamak kalmak olarak algılanmış olabilirdi. Ama onlar ne için ağlarlarsa ağlasınlar sonuçta onların ağlaması evde kimseye pek belli etmesem de benim yüreğimi dağlamıştı. Sonuçta herkesi ağlatan bendim ve ağlayanlar hep onlardı. Oğlum on, kızım sekiz yaşındaydı. Özellikle de kızımın iri siyah gözleri gözyaşıyla ıslanmış bir halde gözlerimin içine derinden ağlayarak bakışı, unutamayacağım bir sızı saplamıştı iki göğsümün tam ortasına. Ne için yaşardı ki insan, İntihar edemememin de tek nedeni çocuklarım değil miydi zaten. Bu borçlanmam bana daha önce hiç aklıma gelmeyen ve bu zamana kadarda hiç düşünmediğim bir şey öğretti. Aslında her şey sıradan ve monoton da yaşasa insan küçük sorunlarıyla mutlu olabilmeliydi. Ama ben sıradanlıktan sıkılıp kendime göre tarifini bile bilmediğim bir mutluluğun peşine takılmasaydım bunların hiç biri yaşanmayacak bu sıkıntılara düşmeyecektim. Başıma gelen bu olay eğer bir rüya olsaydı kesinlikle uyandığımda aslında farkına varamadığım çok mutlu bir yaşantı sürdüğümü anlamış olacaktım. Sürekli olarak aklımdan çıkaramadığım bu borç batağı girdabından bir türlü çıkamıyor her fırsatta kendimi suçluyor kendi kendime lanetler okuyordum. Aybaşında ödemeler geldiğinde sinirlerim katlanarak üzerime geliyor intihar fikrini de sürekli canlı tutuyordum hafızamda. Böyle günlerden birinde evde her zamanki gibi sessiz sedasız tek başıma mutfakta otururken Selda'ya yanıma gelmesi için seslendim. İçeri giren Selda hiçbir şey söylemeden gözlerime bakarak ne var dercesine bir bakış attı. Karşımdaki sandalyeye oturmasını söyledikten sonra, bak Selda eğer bana bir şey olur da ölürsem benden size kalacak borçların üzerinize kalmaması için reddi miras denilen bir hakkın var, bunu kullanmanı istiyorum dedim. Selda sadece dinliyordu ağzını hiç açmadı. Biraz düşündükten sonra masaya diktiği gözlerini gözlerime çevirdi ve çalışmış olduğum yirmi yıllık tazminatımın ne kadar olabileceğini sordu. Aslında bu benim intihar etmemin kendisi için sorun olmayacağını teyit eder tarzda bir soruydu. Bende kendisine söyleneni yapmasını yoksa çok uzun bir süre bu borçların altından kalkamayacağını ve evi bile satmak zorunda kalacağı uyarısında bulundum. Bunun üzerine hiç konuşmadan oturduğu yerden kalkıp mutfaktan çıktı. Artık eşim yatak odasına gelmiyor her gün çocukların birisiyle yatıp uyuyordu. Aramızda cinsellik diye bir şey kalmamıştı. Buna da çok fazla ihtiyaç duyduğumda söylenemezdi. İnsanın kafasına takılan büyük sorunlar varsa yemek, içmek, oynamak, gülmek, kahkaha atmak ve cinsellik diye bir şey kalmıyordu. Ya da ben böyle düşünüyordum. Bazı banka borçlarını ödemekten vazgeçmiş sık sık alkol almaya başlamıştım. Artık yaptığım tek şey işe gidip gelmek ve akşamları içip uyumaktı. Evdekilerle de fazla konuşmuyor akşam yemeklerine bile katılmıyordum. Bayramlar ve düğünler hiçbir şey ifade etmez olmuştu artık bana. Bazen en küçük rüzgarda hiç tahmin edemediğim uzaklıklara savruluyordu ruhum, bazen de kasırgalara fırtınalar karşı koyup bir mıh gibi saplanıyordum olduğu yere. İçimdeki sıkıntılar güneş doğmayan bir dünya hali almıştı artık.Geleceğe dair bir tohum ekemiyordum umut bahçeme. Yapabildiğim tek şey düşünmek, sorgulamaktı hayata dair ne varsa. Hayallerimdeki hangi odanın kapısını aralasam zifiri karanlıklar yürüyordu üzerime. Birkaç saatliğine uykuya dalan gözlerim karabasanların saldırısıyla param parça oluyor, uzun bir süre uyumaktan korkar bir şekilde sigaramda buluyordum sabahın ağaran yüzünü. Son iki senemi böyle geçirdim.    

Kimse Masum DeğildirHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin