Bölüm 59

65 2 0
                                    

          Hapishanede geçirdiğim her gün kitap okudum. Hiçbir kitap ayırımına gitmiyor ne varsa okuyordum. Aslında okuduklarımın bundan sonra bana bir faydasının olmayacağını biliyordum ama yine de insanlarla konuşmak yerine kitaplarla konuşmak daha çok hoşuma gidiyordu. En azından onlar insanlar gibi yaralarımı dillerine taktıkları hançerlerle eşelemiyorlardı. Bunu söylüyorum çünkü ta içeri düştüğüm günden beri herkes neden ve nasıl boşandığım eşimi ve en yakın dostumu vurduğumu sorup öğrenmeye çalışıyor. Bununla da kalmayıp barajda başımdan geçen olaydan tutun da oğlumun başka bir çocuğa gerçekten tecavüz edip etmediğine varana kadar birçok soru sorup anlatmamı istiyorlardı. Ama kitaplar öyle değildi. En azından kafamda ki acılarımı bir nebze de olsa unutmamı sağlıyorlardı ya da ben acıları böyle bastırıyordum. Mahkemeye çıkmam çok uzun bir süre almıştı. Bunun nedeni de benden kan örneği alınması için hastaneye götürülürken avukat söylemişti. Annem Kızımı ve kemali intihara sürükleyen İstanbul da ki hastaneden kızımın biyolojik babası olmadığımı yazan tahlil sonucunu avukata vermiş oda bunun üzerine oğlumun ve kızımın gerçekten resmi olarak biyolojik babasının benim olup olmadığımın tespitinin yapılmasını istemiş. Bu sayede eşimin beni uzun yıllardır kandırdığını ve evlilik sözleşmesine uymadığını kanıtlayarak benim işlediğim suçun ağır tahrik ve aldatılmışlığın verdiği ruh haliyle işlendiğimi kanıtlayacağını düşünmesiymiş. Keşke bunu yapmasaydın dedim avukat erdeme. Keşke oğlumu ve kızımı yattıkları yerde rahatsız etmeseydin. Bundan sonra benim nasıl olduğum nerede yaşadığım hiç önemli değil yeter ki onlar benim yüzümden rahatsız olmasalardı diye serzenişte bulundum. Ama olan olmuştu artık. Uzun bir sürede yüreğim bu olayın sıkıntısıyla yandı. Belki ölmüş insanın bedeninden ne olacak diyebilirlerdi insanlar ama ben olaya öyle bakmıyordum. Zaten çocuklarımın bu dünyada yüzleri hiç gülmemişti ama en azından mezarlarında huzurlu yatsınlar istiyordum.

Mahkeme günü geldiğinde hapishanedekilerin yaptığı gibi bir gün öncesinden yeni ve temiz kıyafet arayışına hiç girmedim. Mahkeme salonuna kolumda iki jandarma ile birlikte girdiğimde gözüme ilk takılan şey Selda'nın bakışları oldu. Rengi solmuş, çok kilo kaybetmiş adeta bir deri bir kemik kalmıştı. Göz çukurları üzerine giyinmiş olduğu siyah elbisesinin rengini almıştı. Onun bu çökmüş hali acaba yediği kurşunun etkisinden miydi yoksa Zeynep'i kaybettiğinden dolayı mıydı? Anlayamadım. Sanırım ikisinin üst üste gelmesi onu bu hale sokmuştu. Çünkü zaferin ölümünde bile bu kadar kötü olmamıştı. Sonra başını önüne eğmiş volkana çevirdim gözlerimi. Yüzünü tam net göremedim ama yan taraftan görebildiğim tek şey saçlarındaki kırlığın çoğalmış olmasıydı. Saçları bembeyaz olmuştu sanki. Mahkeme başlamıştı. Hâkim ilk iş olarak önce Selda'ya sonrada volkana olay günü neler yaşandığını anlattırdı. İkisi de olay gününü aynı yaşandığı gibi anlattılar. Sonrada benden şikâyetçi olmadıklarını söylediler. Avukat erdem bunu duyunca yüzünde tatlı bir tebessümle gözlerimin içine baktı. Sonra benim olay anını anlatmamı istedi. Bende emniyette ve savcılıkta verdiğim ifadeye ekleyeceğim bir şeyin olmadığını söyledim. Avukatım cezaevinde bana söylediklerini anlatmadığımdan dolayı bana imalı imalı baktı ama ben hiç oralı olmadım. Mahkeme salonundan çıkartılırken arka tarafta annemin hemen yanında volkanın eski eşleri leylaya ve Fatma'ya takıldı gözlerim. Onların neden mahkemeyi izlemeye geldiklerini o an kavrayamadım ama cezaevine döndükten sonra avukatımla yaptığım görüşmede avukat çocukların biyolojik babasının volkan olduğunun tespitinden sonra volkana tazminat davası açmayı düşündüklerini söyledi. Herkes bir çıkar ve menfaat peşindeydi.

Kimse Masum DeğildirHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin