Bölüm 28

76 2 0
                                    


         Aradan beş altı ay geçmişti ki Fatma'nın Volkan'a boşanmak için dava açtığını öğrendim. Bu herkesin başına gelebilecek bir olaydı ama hem Volkan'ın hem de Fatma'nın Selda'yı şahit yazdırmak istemeleri ortalığı birbirine katmıştı. Selda birkaç gün sadece bu konuyu düşündü. Bana ne yapması gerektiğini sormamıştı. Çünkü benim her zaman verdiğim kararların yanlış olduğunu düşünüyor bundan sonraki yaşantısında alacağı kararları sadece kendisinin vereceğini bana daha önceden de söylemişti. Nihayet Selda tercihini Volkan'dan yana kullanmıştı. Ben de bu yönde olacağını tahmin ediyordum zaten. Çocukların sıkıntılı sürecinde her şeye koşturan ve her şeyi ile ilgilenen Volkan'dı. Bir de Selda'nın, Fatma'nın eski eşi ile görüşmesine pek sıcak bakacağını tahmin etmiyordum. Çünkü Selda'nın din konularında hep katı kurallı olmuştur. Fatma Selda'nın bu tercihi konusunda ne düşünmüştür bilemiyorum ama dava açtıktan sonra Ankara'ya gidip annesinin evine yerleşmiş. Fatma'nın Ankara'ya gitmesi Volkan'ı eminim ki iki katı çıldırtmıştır, çılgına çevirmiştir.

Okullar tatil olmuştu çocukların karneleri pek iç açıcı olmasa da artık beni bu konu eskisi gibi ilgilendirmiyordu. Onların sağlıklı ve mutlu olabilmeleri dışında pek fazla bir beklentim de yoktu zaten. Evde bu yaz hiç tatil cümlesi bile kurulmadı. Bu cümleyi içimden bile geçirmek yüreğimi sarsıyor kimyamı bozuyordu. Onları her ne pahasına olursa olsun tatile en güzel yerlere götürmek istiyordum ama bunu onlara ve Selda'ya söylemeye cesaret bile edemiyordum. Selda ikinci kez üniversiteye hazırlanan Kemal'in öğlen yemeklerini hep bizim evde yedirdi. Akşamları da eğer Volkan Kemal'in karnını lokantada doyurmadıysa Zafer'le evlerine gönderiyordu. Fatma ile Volkan'ın mahkemeleri tazminatta anlaşamadıkları için henüz sonuçlanmamıştı. Bizim evde her şey süt liman bir şekilde devam etti. Artık ailecek çarşıya çıkabiliyor, parka oturmaya gidebiliyor, yüzlerimizde gülüyordu. Zafer orta sona geçmiş seviye tespit sınavlarına hazırlanırken, Zeynep de orta birinci sınıfa başlamıştı. Allah'a her gün aile ortamımız düzeldi diye dua ediyordum. Volkan'la karşılaştığımız yerde konuşmasak da selamlaşıyorduk. Bu selamlaşma bir gün beni evine davet etmesiyle eski samimi dostluğumuza tekrar adım atmamıza neden oldu. O gün bol bol içip çocukluk günlerimizden; Budak Özü'nde balık tutuşumuzdan ve o boklu çayda yüzüşümüzden kahkahalar atarak geçmişi hatırlayabildiğimiz kadar yâd ettik. Çocukken her şeyin saf ve temiz olduğunu o günlere dönebilmek için neler verebileceğimizden bahsettik. O gün alkolü çok fazla kaçırdığım için eve girer girmez banyoya girdim. Çocuklar da Selda da uymuşlardı. Duş bile beni kendime getirememişti, bir sağa bir sola yalpalayarak yatak odasına zor gittim. Yatak odasına gidip iç çamaşırların olduğu çekmeceyi açıp bir külot giyinip üzerime bir şey alamadan yatağıma uzandım. Sabah işe gitmek için kalktığımda başım hala dönüyordu. Evdeki herkes benden daha sonra uyandığı için onları rahatsız etmeden lavaboya gidip elimi yüzümü yıkarken giydiğim külotun eşime ait olduğunu gördüm. Selda beni bu halde görse acaba ne der diye düşündüm. Hemen tekrar odaya dönüp külotu çıkarıp düzgünce katlayarak eşimin iç çamaşırlarını koyduğu çekmeceyi açıp külotu bırakacaktım ki orada bir cep telefonu gördüm. Bu eşimin daha önce kullandığı tuşlu cep telefonuydu. Cep telefonun iç çamaşır çekmecesinde durmasına pek bir anlam veremedim ama başımın ağrısı nedeniyle çok da önemsemedim. İç çamaşırını yine eskisi gibi telefonun üzerine koydum ve kendi iç çamaşırlarımı giydim. O gün gün boyu çekmecede ki telefonu düşündüm. Aklıma Fatma'nın volkan ile ilgili anlattıkları geldi. Ama böyle bir şeyin imkânsız olduğunu düşünerek ''kimsenin günahını alma'' dedim kendi kendime.

Çocuklarımınergenliğe girdiklerini Selda'dan duyduğumda dünyalar benim olmuştu sanki. O güngün boyu mutluluktan uçuyor gibi hissettim kendimi. Zafer bir delikanlı, Zeynepgenç bir kız olmuştu artık. İnşallah mürüvvetlerini görmeyi bana nasip edersinAllah'ım diye gün boyu tekrarladım bu duayı. O yıl Zafer seviye belirlemesınavında çok iyi bir puan alamasa da Sungurlu'da kalmak istemediği için Ankara'dabir okula yatılı olarak yerleşme hakkını kazanmıştı. Ailecek Zafer'in okuluna gidip kaydını yaptırdık ve kalkacağıpansiyonu birlikte gezdik. Okul yeni binaydı ama pansiyon çok da iyi değildi.Yeni olan tek şey çocukları takip edebilecekleri kameralardı. Bir odada çiftkişilik ranzalar vardı. Zafer bazı geceler aniden sıçrayıp uyandığı için annesialt bir ranzaya yerleşmesini sıkı sıkıya tembih etti. Sonrada derslerinegirecek öğretmenlerle ve müdür yardımcılarıyla tanıştık. Selda pansiyondansorumlu müdür yardımcısına yanımızdan uzaklaşarak bir şeyler anlattı. Ben neanlattığını tahmin edebiliyordum. Aslında oğlumun başından geçenleri okuduğu okuldan kimsenin bilmesiniistemiyordum ama Selda'nın yaptığı işe karışmak evde yine huzursuzlukçıkartacağı için Selda'ya bulaşmak da işime gelmedi denilebilir. Oğlumuzu yurdayerleştirdikten sonra büyük bir üzüntü ile Sungurlu'ya döndük. Şimdidenevimizden bir kişi geçici de olsa eksilmişti. İlk haftalar her gün dersçıkışlarında annesi de ben de aradık. Her şey gayet güzel gidiyordu. Seldapansiyon sorumlusu müdür yardımcısından ve rehber hocasından sürekli Zafer'le ilgilibilgi alıyordu. Tek sorun Zafer'in beraberkaldığı arkadaşlarıyla ve sınıfındaki arkadaşlarıyla iletişim kurmaması, onlarlaarkadaşlık etmemesiydi. Müdür yardımcısının Selda'ya anlattığına göre Zafer orada boş zamanlarında sokak hayvanlarıyla oynuyormuş, okullarınaçık olduğu zamanlarda da okulun yanındaki ilkokulda okuyan küçük çocuklarasürekli çikolata alıyormuş, onlarla arkadaşlık ediyormuş. Biz bu habere çoksevinmiştik çünkü Sungurlu'da hiç kimseyle arkadaşlık yapmıyor eve gelince deodasına kapanıp kitap okuyor ya da ders çalışıyordu. Kızım Zeynep de evde tek ilgi odağı olmanın sevincini yaşarkenaynı zamanda kendisinin de abisi gibi bir okul kazanıp Sungurlu'dangitmek istediğinden bahsediyordu    

Kimse Masum DeğildirHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin