Bölüm 12

147 4 0
                                    



        Aslında leylanın volkana karşı olan kini evlenmeden önce volkanı deli gibi sevmesinden kaynaklanıyordu. İlk evlendikleri dönemde leyla volkanı yanından bir dakika bile ayırmazdı. Adeta volkanın üzerine titrer volkan nereye gitse o da yanında gitmek isterdi. Volkana işten eve geliş saati bile koymuştu. Volkan biraz gecikse evde kıyametler kopardı. Volkan leylanın bu derece üzerine düşmesinden hoşlanmamaya ve rahatsız olmaya başladı. Evde leylanın bu davranışlarına katlanmanın yanında iş yerini de sürekli olur olmaz zamanda aradığını ve işe kendini veremediğini, kendisinin de psikolojisinin bozulduğunu söyledi. Volkanda leylaya inat eve sürekli haber vermeden geç gelmeye başlayınca ipler kopmaya başladı. Bu olaylar sonucunda da evde ciddi sorunlar baş gösterdi. Volkan benim düşünceme göre sırf leyla böyle yapıyor diye eve haber vermeden kahvehaneye arkadaşlarıyla birlikte takılıyor ve eve geç gidiyordu. Leyla volkanın bu davranışlarına bir süre sonra alıştı derken bu seferde herkesin farkına vardığı yalnızca kendisinin farkında olmadığı temizlik hastalığına yakalandı. Her yeri, her şeyi sürekli durmadan yıkıyor siliyor, temizliyordu. Öyle ki bu yüzden evlerine kimse gitmez oldu. Leylanın sürekli görüştüğü kendi ailesi arkadaşları ve akrabaları bile eve gelip gitmez olmuştu. Volkan daha kapıdan adımını atar atmaz kapının yanında ki vestiyerde asılı duran yeni elbiseleri giyinmeden içeri odaya bile giremiyordu. Volkan leylaya bunun bir hastalık olduğunu söyleyip doktora götürmeyi teklif etse de leyla bunu kabullenmedi ve doktora gitmeyi reddetti. Leyla kendisi hastaydı ama kendi çocuğu kemali bile günde kırk defa yıkıyor ve sürekli elini yüzünü yıkamasını söylüyor onu da kendisi gibi titiz yetiştirmeye çalışarak çocuğa baskı yapıyordu. Volkan uzun bir zamanda bununla uğraşmak zorunda kaldı. Ama ne zamanki babası ele avuca düşüp yatağa bağımlı kalınca volkan babasını eve getirmek zorunda kaldı. Esas sorun bundan sonra çıktı. Leyla volkana babasını evden götürmesini yoksa kendisinin evden gideceğini söyledi. Yani açıkçası ya ben ya baban dedi. Volkanda babasının kendisine bıraktığı mirasla karınlarının doyduğunu bu nedenle de evden kesinlikle babasının gitmeyeceğini söyleyince leyla boşanmak zorunda kaldı. Volkan Leyla'ya kemalin velayeti karşılığında hatırı sayılır bir para vermeyi önerdi. Leylada bunu kabul etti ve boşandılar. Volkan henüz küçük olan kemali yine de annesinden ayırmak istemedi ve Fatma ile evlenene kadar yani iki buçuk sene kemali leylaya bıraktı.

Aslında leyla volkandan nefret etmiş volkanda leyladan nefret etmişti. Annemin de dediği gibi sevgi ile nefretin arasında çok ince bir çizgi vardı ve ikisi de bu çizgiyi aşmıştı. Şu anda ikisinin de birbirlerine karşı duydukları nefret kendi boylarından büyük durumda. Leylanın adliye çıkışındaki bakışı bu nefretin derecesini gayet iyi gösteriyordu. Unutmadan volkan Allah'a leyladan kazasız belasız boşanması halinde her sene fakirlere kurban keseceğine söz vermiş ve bu adağını da her sene yerine getiriyordu. Birbirlerini çılgınca sevenlerin birbirlerini öldürebilecek derecede nefret etmesine ilk defa şahit olmuştum. Leylanın bizden nefret etmesinin ve kendisinin boşanmasında bizim rolümüzün olduğunu düşünmesinin nedeni de bu temizlik hastalığına yakalandığı zamanlarda leylanın Selda'yı oturmaya çağırdığında Selda'nın oturmaya her gittiğinde eliyle dokunduğu ve ayak bastığı yerlerin leyla tarafından sürekli silinmesiydi. Belli bir zaman sonra leyla Selda'yı eve davet etse de Selda leylaya gitmeyi kabul etmedi. Leyla da Selda'nın volkanın aklına girerek boşanmalarına sebep olduğunu düşündü.

Sağ olsun volkan beni hastaneye götürmüş izin yazdırmamı bile beklemişti. Bende yirmi günlük iznimi yazdırıp annemlere geçtim. Çocuklarımı bu gün görebildiğim için içimde ki sıkıntı bir parça dağılmıştı. Ama annemin adliyeye gelmesine izin vermediğim için annenim tavırlarından bana kırgın olduğunu hemen anladım. Onun gönlünü yapmak için hadi annelerin en iyi aşçısı bana tereyağlı bir yumurta yap acıktım dedim. Son bir haftadır doğru düzgün hiçbir şey yemediğimi bilen annem bu isteğime çok sevinmişti. Babam her zaman ki gibi televizyon kumandası elinde haber peşinde koşuyor kanallar arasında o kanal senin bu kanal benim dolaşıyordu. Yanına oturup halini hatırını soracaktım ki o benden önce davranıp ''suçlularla ilgili bir gelişme var mı savcılıkta? Dedi.'' Yok baba, birkaç kişiyi gösterdiler ama onlar değildi benim bilebildiğim kadarıyla'' dedim. ''Hım'' dedikten sonra sustu.

---Sen nasılsın bir haftadır senin sağlığını ve sıhhatini de soramadım.

---Sen beni boş ver bu yaştan sonra bizden bir şey olmaz. Bir gün bir yerimiz ağrır yarın başka bir yerimiz. Sen kendine dikkat et. Kendini bırakmamaya hayattan kopmamaya çalış. Bu günler çabuk geçer. Unutulur demiyorum ama yakında ateş söner ve küllenir. Hayat insana evlat acısı vermesin gerisi boş oğlum.

--- haklısın baba.

Babamın bana söylediği şeyler kendisine göre doğruydu. Belki ben bana yapılanları bir şekilde kabullenecektim. Ama çocuklarımın psikolojilerinin nasıl etkileneceğini tam olarak kestirebilmek imkânsızdı. Acaba onlar bu yaşadıklarını bir ömür unutabilecekler miydi? Bu soruların cevaplarını kafamda kendim cevaplamaya çalışırken annem mutfaktan bana seslendi. Daha sofranın başına oturmuştum ki annemin savcılıkla ilgili soruları peşi peşine geldi. Annemin sorularını cevapladıktan sonra kaldığım odaya çekildim. Biliyordum ki hem annem hem de babam yaşananlara en az benim kadar üzülüyorlardı. Onlar bana sürekli nasihat etseler de kendilerine bile söz geçiremiyorlar bu acıyı iliklerine kadar yaşıyorlardı. Çünkü ben çocuklarıma nasıl üzülüyorsam onlar da hem bana hem de torunlarına üzülüyorlardı.


Kimse Masum DeğildirHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin