Bölüm 43

54 2 0
                                    

Sabah olduğunda annem sabah namazından sonra uyumayıp Zeynep için yemekleri hazırladığını büyük bir keyif ve mutlulukla söyledi. Babam da anneme espri yaparak:

-Ben isteseydim kılını bile kıpırdatmaz namazdan sonra tekrar yatardın.

-Sana bunca sene yaptım. Şimdi genç ve güzel torunum gelecek tabi ki de yapacağım. O benim bahçemdeki solmayan gülüm.

-Tamam tamam kocakarı, biz yaşlandık gözden düştük anladık.

-Baba bırak anneme takılmayı. Bak yemekleri yaptığından bahsederken gözlerinin içi parlıyor. Kadıncağız hem kendini hem de torunu mutlu etmek istemiş, dedim.

O gün öğlen vaktine kadar üçümüzde kızımın gelmesini büyük bir heyecanla bekledik. Annem de ben de içeri girip dışarı çıkıyor yola bakıyorduk. Anlaşılan o ki kızım yataktan geç kalkıyordu. Olsun geç olsun da güç olmasın gelişi dedim içimden. Yine zaman bana karşı ayağını diremiş bir türlü geçmek bilmiyordu. Vakit geçirmek için elime aldığım kitabın birkaç satırını okuyor sonra tekrar gözümü yola dikiyordum. Okuduğum şeylerin kafama girmediğini ve bir türlü kitaba kendimi veremediğimi anlayınca kitabı da elimden bırakmıştım ki kızım yolda görünmüştü. Gözlerimi o eve gelene kadar üzerinden hiç ayırmadım. Kapıdan girerken gözlerin sönük olduğunu görünce mezarlığa uğradığını anladım. Yanıma gelince ona sıkıca sarıldım ve öptüm. Sonra sırasıyla hem babaannesi hem de dedesi sarılıp öptü. Gözlerinden yaşlar dökülmeye başlamıştı ki:

-Buraya gelirken hep abimle gelirdim ama şimdi bir yanım boş geldim dede, dedi.

Uzun bir sessizlik oldu. Kimseden ne bir ses ne de bir soluk çıktı. Rüzgâr kapının önünde balkonun üzerini bir çatı gibi kaplayan kayısı ağacının yapraklarını bile kıpırdatmıyordu. Annem o ara içeri girdi. Ben sürekli yutkunduğum için hiçbir şey demedim. Babam:

-Allah'ın takdirine boyun eğmek gerekli kızım, diyebildi

İçeriden annemin "Zeynep! Zeynep!", diye sesi geldi dışarıya. Zeynep de "Geliyorum babaanne!", diye bağırdı donuk bir ses tonuyla. Babamla ikimiz birbirimizin yüzüne hiç bakmadan balkondaki çekyata oturduk. Zeynep ve annem içeride sofrayı hazırladıktan sonra bizi çağırdılar. Yer sofrasına birlikte oturup suskun suskun yemeğimizi yedik. Zeynep'e dedesi:

-Bak bu yemekler sen geleceksin diye hazırlandı. Yoksa ne zamandır bu evde sarma sarılmaz olmuştu, dedi suskunluğu bozmak için. Zeynep de:

-Sağ olsun babaannem beni sever.

-Beni de yıllardır sevdiğini söylüyor ama sarmanın tadını da unutturmaktan geri kakmıyor, dediğinde hep beraber güldük.

Yemekten sonra babamla balkona geçtik. Çaylarımızı balkonda yudumlarken annemle Zeynep içeride bulaşıkları yıkıyordu. Çok geçmeden onlar da geldiler. Biraz sohbet ettikten sonra Zeynep bana "Baba seninle biraz yürüyebilir miyiz?", diye sordu. "Tabi..." derken aklıma evde bir sorun olduğu fikri hâkim oldu. İkimiz de oturduğumuz yerden kalkıp çamlarla kaplı aşıklar tepesine doğru yürümeye başladık. Zeynep önce günlerini nasıl geçirdiğinden neler yaptığından bahsetmeye başladı. Ben asıl konuya ne zaman gelecek diye bekliyordum.

-Sana iyi bir haberim var. Önümüzdeki hafta on sekiz yaşıma giriyorum. Bunu senden doğum günü hediyesi bekliyorum demek için söylemiyorum. Sen zaten gözlerimin içine bakarken bana en güzel doğum hediyesinden daha özel bir hediye veriyorsun, bunu bilmeni istiyorum. Benim için nafaka ödeme yükünden de kurtulacaksın en azından sıkıntıların biraz hafifler çünkü iş yerim benim sigorta kaydımı yapacak.

-Kömür gözlü güzel kızım, ben nafakayı zorunlu olduğum içim ödemiyorum ki. Elimde olsa size daha fazla yardımda bulunacağım. Hem senin sigortalı olup, nafakanın kesilmesi benim umurumda bile değil. Ben size o parayı ödemeye devam ederim. Sen benim verdiğimi kendine harçlık edersin. Artık büyüdün genç bir kız oldun. İhtiyaçların çoğalmıştır.

-Hayır, baba benim aylığım bana fazla bile geliyor. Zaten çok da fazla bir masrafım yok.

-Tamam, bu konu kapanmıştır. Her ay ben sana bu parayı vereceğim. Bana sadece bunu söylemek için mi yürüyelim dedin?

-Şey... Bir konu daha var ama sana nasıl söyleyeceğimi bilemiyorum?

-Benden çekinmeni istemiyorum. Biliyorsun ki ben senin aynı zamanda sırlarını paylaşabileceğin bir arkadaşınım.

-Baba ben ve Kemal birbirimizi seviyoruz ve evlenmeyi düşünüyoruz.

-Hım... Bak sen şunlara demek Kemalin saatlerce telefonda konuştuğu genç kız sendin desene...

-Sen nereden biliyorsun Kemalin saatlerce konuştuğunu?

-Volkan amcan söylemişti.

-Kemal de bu gün babasına benimle evlenmek istediğini söyleyecek. Ama Volkan amcamın başımdan küçükken geçen o olaylardan dolayı beni kabul edip etmeyeceği konusunda ikimizin de korkuları var.

-Yeter ki siz evlenmek isteyin. Olmayacak bir şey yok meleğim.

-Zaten Volkan amcam beni gelin olarak istemese de Kemal'le birlikte kaçmayı düşünüyoruz. Volkan amcamın boşandığı eşi Fatma yenge, Kemal Ankara'da iş bulana kadar evinde bizi misafir edebileceğini söylemiş.

-Siz işi bayağı bir noktaya getirmişiniz. Desene uzun bir zamandan beri çıkıyorsunuz.

-Evet,baba yaklaşık iki yıldır çıkıyoruz    

Kimse Masum DeğildirHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin