Bölüm 56

72 3 1
                                    


Önce Volkan'ın iş yerine uğradım. İş yerinde çalışan elemanları patronlarının az önce eve gittiğini söylediler. Aslında eve gitmek hiç içimden gelmiyordu. Çünkü Volkan'la Selda aynı yerdeyse hiç iyi olmayan moralim daha da bozulacaktı. Onun için tekrar eve doğru yöneldim. Saat kulesinin yanına varınca durdum. Saat kulesinin girişinin önüne oturup sırtımı duvarına yasladım ve yoldan gelen geçenleri izlemeye düşünmeye başladım. Zamanın akıp gittiğini ve insanların ölümü hiç akıllarına getirmediklerini birçoğunun da ansızın ölüp gittiğini düşündüm. En iyisi borcumu bir an önce ödeyip bu yükten kurtulmalıyım dedim kendi kendime. Ayrıca borçtan kurtulunca biraz rahatlayabileceğimi hissediyordum. Karanlık ortalığa hakim olmaya başlamıştı. Oturduğum yerden kalkıp Volkan'ın evine doğru yürümeye başladım. Evin arka cephesinden Volkan'ın oturma odasının ışıklarının yanıp yanmadığına baktım. Sadece eski evimin ışıkları yanıyordu. Sanırım Volkan Selda'nın yanındaydı. Ne halleri varsa görsünler dedim içimden ve binaya girip Selda'nın dairesinin ziline bastım. Kapıyı Selda açtı.

-Ne vardı, hayrola!

-Volkan'la az bir işim vardı burada mı?

-Evet, mutfakta yemek yiyor.

-Bir dakika bekle.

Selda kapıyı yarı açık bırakarak mutfağa gitti. Bir zamanlar içeri girmek için can attığım ev şimdi sanki beni geri geri itiyordu. Tekrar geldiğinde içeri oturma odasına geç birazdan gelecek dedikten sonra odayı terk etti. Bir müddet bekledikten sonra Volkan oturma odasına girip:

-Evet, ne var ne için geldin?

O içeri girince ben ayağa kalkmıştım.

--Şey... Sana olan borcumu ödemek için gelmiştim ama görüyorum ki eski olan ama yeni çiftleri sanırım rahatsız ettim.

-Buraya beni alnımdan kaşımak için mi gedin?

-Kimsenin bir yerinden kaşıdığım...

-Borcunu öde ve adamın asabını bozmadan defol git.

-Sen kim oluyorsun da beni kovuyorsun. Belki Selda Hanım'ın arabasında hakkın olabilir ama bu evde hakkın olduğunu zannetmiyorum.

-Sanırım bu evi alırken sana verdiğim parayı unutuyorsun, derken içeri kaşları çatılmış bir şekilde Selda girdi:

-Ne hakla benim evime gelip bağırıyorsun, hemen evimden çıkmanı istiyorum!

-Evini yemedik. Unutma ki bu evde benim hakkım da var. Ayrıca Volkan Bey şimdi bu evde hiçbir hakkın yok, derken elimde içinde para bulunan poşeti Volkan'a doğru fırlattım. Selda ile Volkan yan yana duruyordu ve Selda Volkan'a sürekli sakin olmasını söylüyordu.

-Borç alırken köpek gibi başın önünde, kuyruğun bacaklarının arasındaydı unuttun sanırım!

-En azından ben şimdi borcumu ödedim. Senin gibi sonradan ödemesi olmayan dostun namusuna göz dikmedim!

-Senbenimle nasıl konuşuyorsun lan şerefsiz! ,diye bağırıp üzerime doğru yürürkenelim aniden belimdeki silaha gitti, silahı çekip Volkan'ın kasıklarına iki elateş ettim üçüncü kurşun Volkan'ı korumak için Volkan'ın önüne geçen Selda'nın karnına isabet etti. İkiside acı içinde iki büklüm olunca korkuya kapılıp elimdeki silahı oraya atarakevden koşarak ayrıldım. Durmadan koşuyor ama hiçbir şey düşünemiyordum. Neçabuk saat kulesinin önüne gelmiştim anlayamadım. Biraz durup derin birkaçnefes aldıktan sonra aklıma kızım geldi. Cep telefonumu elime alıp kızımıaradım ve annesini ve Volkan'ı vurduğumu söyledim. O bana bir şeyler soracaktıki telefonu kapatıp yüz ya da iki yüz metre aşağıda bulunan karakola gidip ikikişiyi vurduğumu ve evin adresini söyledim. Ondan sonra geçen süreci ben de çokiyi hatırlayamıyorum. Sadece tek hatırladığım savcılıkta ifade verdikten sonraşoku cezaevinde atlattığımdı. Sadece kulaklarımda kızımın ve annemin karakoldaağlayışlarının sesleri yankılanıyordu. Yaptığım şeyi düşününce her zamanki gibibin pişmanlık duymuştum ama olan olmuştu artık. İçimden de sürekli Volkan'ın veSelda'nın ölmemesi için dua ediyordum. Katil olma fikri midemi sürekli alt üstediyordu. Ceza evindekiler benim adam vurma sebebimi namus yüzünden yaptığımıdüşündükleri için sürekli sırtıma elleriyle dokunup iyi yapmışsın abi, elinesağlık diye diyorlardı. Cezaevindekilerle geçmiş olsun, Allah kurtarsın diyenlere"Sağ ol" dışında hiçbir kelime konuşmadım. Herkes olayı anlatmam halinde nekadar ceza alabileceğimi tahmin edebileceğini söylüyordu. Ama kimseye anlatacakne bir sözüm nede bir cümlem kalmıştı. Aklımdan cezaevinden ancak cenazeminçıkabileceği düşüncesi geçiyordu. Esas kötü haber üç gün sonra geldi. Kızım ve Kemalbirlikte gittikleri manastır tepesinde bindikleri otomobili aşağı sürüp intiharetmişlerdi. Bu ciğerimi parçalayan haberi duyduktan sonra artık kıyametimkopmuştu. Savcılık kızımın benim okumam için bıraktığı intihar mektubununkızıma ait olup olmadığının tespiti için bana göndermişti. Gardiyanlar benikoğuştan çıkartarak özel bir odaya aldılar ve mektubu okumam için banaverdiler. Mektuba kızımın ellerinin değdiği fikri ve gözyaşlarının mektubuyazarken mektupta bıraktığı izleri görünce dizlerim tutmadı olduğum yereyığıldım. Yanımda bulunan iki gardiyan bir süre beni ayağa kaldırmayaçalışsalar da bunu uzun bir süre başaramadılar. İki dizimin üstünde elimde sıkısıkıya tuttuğum kızımın son hatırasını okuyabilmek uzun bir zaman mümkünolmadı. Ama gözyaşlarının da bir yerde tükendiğini daha önce yaşadığımolaylardan dolayı iyi biliyordum. Gözümde yaş kalmayana kadar ağladım, ağladım,ağladım... Sonra gardiyanların masaya oturmamı istemelerine rağmen dizleriminüzerinde mektubun iki tarafından ellerimle tutarak okumaya başladım    

Kimse Masum DeğildirHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin