Bölüm 13

111 3 0
                                    


     Artık telefonumu açmıştım. Arayan tüm akraba, eş ve dostun geçmiş olsun dileklerini dinliyor, sözü fazla uzatamadan kapatıyordum. Evde kaldığım süreler içinde birçok konuyu uzun uzun düşündüm. Dertler bile büyüklü küçüklüymüş ama herkesin derdi kendisine büyükmüş bunu anladım. Daha önce sıkıntısını çektiğim borçlar artık aklımın ucundan bile geçmiyordu. Banka borçları artık umurumda bile değildi. Zaten bu konuda karar da almış banka borçlarını ödemeyecektim. Banka borçlarını sıkıntı yapmamın tek nedeni de maaşıma haciz konursa çalışma arkadaşlarımın yanındaki itibarım sarsılır korkusuydu. Zaten başımıza ne gelmişse bu yüzden gelmemiş miydi? Artık itibar gurur ve onur kelimeleri benim için itibarsızlaşmış anlamını yitirmişti. Kim bu konuda hakkımda ne düşünürse düşünsün ne söylerse söylesin takmayacaktım. Yapmam gereken tek şey bankalara ödeyeceğim paraları çocuklarımın psikolojik tedavisi için bulacağım en iyi doktorlara ödeyecektim. Kafamda daha önceden var olan ve süre gelen birçok tabuları da yıkmaya başlamıştım. OSHO'nun da dediği gibi ''yıldızları görmek için belli bir karanlık gereklidir'' ve ben de karanlığın en derin halini bu acıların içinde gördüğüm için hayata bakış açım değişti diyebilirim. Önce kendi bildiğim doğruları yargılamaya başladım. Bunların doğruluğu acaba toplumun, süre gelen kültürün, çevrenin bana dayattıklarımı yoksa benim sorgulayıp çözümlediğim bilgiler miydi? Uzun uzun bunları tarttım kafamda. Ama sonuç tam bir hüsrandı. Hepsi de ailemin, okuduğum okulun, çevremin bana dayatmasıyla edindiğim bilgilerdi.

Bir sabah telefonum çaldı, arayan Selda idi. Nihayet, dedim nihayet işte aradı eminim artık eve çocukların yanına gel diyecekti. Bu sevincim telefonun tuşuna basıp alo dememle tuzla buz oldu. Sert bir ses tonuyla karşılaştım. Selda evde yiyecek hiçbir şeyin kalmadığını ve benim de kendilerini arayıp bir ihtiyaçlarının olup olmadığını sormayışımla ilgili yargılamalara girmişti. "Tamam,haklısın. Çok özür dilerim bu gün bankaya uğrar para çekerim.", dedim. Maaş gününe iki gün vardı ama maaş çektiğim bankanın kartıyla avans çekebilirdim. Selda'nın beni yargılaması beni telefonla araması bile güzeldi. Eve para götürdüğümde çocuklarımı da görebilirim diye düşündüm. Hemen acelece üzerime doğru düzgün bir şeyler giyip bankaya gittim. Yolda giderken de başımı öne eğerek kimsenin benimle konuşmaması için dua ederek yürüdüm. Zaten onlar beni görse de ben kimseyi görmemeye gayret ediyordum.Hemen para çekerek evime doğru yürümeye başladım. Yürürken de üstesinden gelemediğim merakımdan dolayı göz ucuyla sağa sola bakıyordum. Tanıdığım ve sürekli alışveriş yaptığım esnafların iş yerlerinin önünden geçerken de hızlı yürümeye gayret ediyordum. Korkum insanların benim hakkımda ne düşündükleri değil, bana soracakları sorulara cevap verme isteğimin olmamasıydı. Dairemin önüne geldiğimde birden içim ürperdi. Acaba kapıyı kim açacaktı. İnşallah çocuklardan birisidir de içeri girme imkânım olur diye geçirdim içimden.Kendimi derleyip toplayıp zile bastım. Kapıyı eşim açmıştı. Ben gözlerinin içine bakmak istedim ama o yüzüme bakmak yerine gözlerini benden kaçırdı ve kaç lira getirdiğimi sordu. Ben de size yetecek kadar getirdim. "Maaşı aldığım zamanda tekrar uğrar biraz daha veririm.", dedim. Çocukları sorduğumda ikisininde uyuduğunu söyledikten sonra parayı sordu. Beni içeriye almayacağını anlayınca cebimdeki parayı çıkardım ve ona verdim. Beklediğim gibi kapı yüzüme kapanmıştı. Olsun dedim içimden en azından bir aracı olmadan onunla yüz yüze gelmiştim. Ama çocuklarımı görememek içimi burkmuştu. Evden ayrılmıştım ve mahalle aralarından kimseye görünmeden annemlere tekrar dönmüştüm. Birkaç gün sonra iznim bitiyordu. Ama içimde hiç işe gitme ve çalışma isteği yoktu bu nedenle hastaneye gidip nöroloji doktorundan on beş gün rapor aldım. Hastaneden eve dönerken Volkan aradı ve benimle görüşmek istediğini ve benimle konuşacaklarının olduğunu söyledi. Ben de ona iş yerine gelemeyeceğimi annemlere gideceğimi isterse oraya gelebileceğini söyledim. Vakit akşama yaklaşıyordu ki Volkan telefonla arayarak kapının önüne çıkmamı söyledi.Kapının önüne çıkıp birkaç dakika bekledikten sonra Volkan geldi arabaya bindim ve yine manastır tepesine doğru gitmeye başladık. Volkanın moralinin bozuk olduğu her halinden belli oluyordu. Arabanın gittiği yol topraktı ama Volkan arabayı süratli kullanıyordu. Başımı ona doğru çevirdim ve;

Kimse Masum DeğildirHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin