Harry ile okul vakti gelene kadar biraz benim şirketimde biraz alışveriş merkezinde takılmıştık. Elbette o çıldırmış gibi alışveriş yapmıştı bana inat tek kelime dahi konuşmamıştık. Yaptığı tek şey elime çantaları vermek olmuştu. En azından sinirini temizlikle değil bu şekilde atmış olması beni daha fazla mutlu etmişti.
Bugün tek amacım onu o heriften uzak tutmak ve konuşmaktı. İlk hedefim başarılıydı ama diğeri tersleme cümlelerini konuşmadan sayarsak hedeflerim tamamlanmıştı. Genel olarak mutlu sayılırdım. Her şeyi iptal etmeme değmişti. Tüm o tanışma yemekleri ya da kutlamalar sıkıcı geliyordu bana.
Okulun önünde Taylor'ı arabanın içinde beklerken Harry telefonu ile uğraşıyordu bende sıkıntıdan patlamak üzereydim. Aptal telefonumun şarjı gece bitmiş çoktan kapanmıştı. Sırtımı köşeye yaslayıp Harry'yi izlemeye başladım.
" Bugün ne kadar çok gereksiz şeyler aldık aşkım."
" Hayır hepsi ihtiyaç."
" Kravat iğnesi gerçekten ihtiyaç." Dedim alayla. Kravatı her ikimizde çok sık kullanmıyorduk bile. Konuşma yeniden bitmişti. " Senden hala bir tebrik bekliyorum ama bu önemli değil."
" Bende öyle düşündüm. Ne de olsa baban söylemese haberim olmayacaktı." Yanaklarımı şişirerek okul bahçesine baktım. Hala çıkan birisi yoktu. " Çevrende her zaman o kadar fazla kız mı olacak?" Gülerek yüzüne baktım. Başını telefondan kaldırmıyordu hala. " Sen beni mi kıskandın?" Ona iyice yaklaşıp koluna girdim. Tek kaşını kaldırmıştı. Anlaşılan cevap vermeyecekti. " zil çaldı Louis. İn arabadan." Yanağından öperek arabadan indim. Kapının girişinde oğlumu beklerken yanımdan geçen çocuklara bakıyordum.
Hepsi mutlu görünüyordu. Heyecanlı heyecanlı yanındakine gününü anlatıyordu. Bu manzara gerçekten hoşuma gitmişti. Çünkü Taylor böyle değildi. Okuldan çıkarken hep mutsuz olurdu. Heyecanlı olarak anlattığı tek şey hayalleriydi ki bunu benimle çok fazla paylaşmazdı.
Bir arkadaş grubunun arkasından somurtarak gelen oğlumu görünce gülümsedim. Hiçbir zaman arkadaşıyla beraber de gelmezdi. Yanıma geldiğinde çantasını bana verdi. Yüzüme bakmıyordu. Saçlarını karıştırdım, çenesinden tutup yüzünü kaldırdım. Gözleri kırmızıydı. Ona doğru eğildim. " Sen ağladın mı?"
" Hayır."
" Tekrar soruyorum. Yeniden yalan söylersen kızacağım."
" Yine kızacaksın." Hiçbir şey demeden yüzüne bakmaya devam ettim. Kızacağım bir şeyse elbette kızardım. Kuralları biliyordu. Üstelik sabah onu mutlu etmek için her şeyi yapmışken sözlerimin dinlenmemesi beni çıldırtırdı. Bunu öğrendiğini sanıyordum. Ama anlaşılan yanılmışım. " yarın rehber öğretmenim seni bekliyor. Gelmen zorunlu."
" Kavga mı?" Bu zaten her gün olan bir şeydi.
" Benim suçum yok baba."
" Buna yarın karar vereceğim." Elini tuttum. Arabaya geldiğimizde kapısını açtım. Yerine oturduğunda gözlerinin içine baktım. Yanağından öptüm. " Sen ağladığına göre o çocuğa kızacağım."
" kalemimi kırdı. Bu yüzden seni çağırıyorlar baba adil değil." Çantayı bırakıp kemerini taktım. " Tamam önemli değil bu. Kafana takma."
" Hem yeni kalemler almak için bir fırsat çıkmış oldu." Dedi Harry. O Harry ile konuşurken kapısını kapattım ve yerime geçtim. " Evet Harry haklı. Daha güzel kalemler alacağız." Aynadan ona bakıyordum. Yeni bir problem daha.
" Pekala Tay sana sevineceğin başka bir haber vereceğim. Büyükbabana gidiyoruz." Harry ona dönük bir şekilde konuşuyordu.
" Siz barıştınız mı?" Taylor'ın sorusuna güldüm. Kırmızı ışıkta beklediğim için ona döndüm. " Evet barıştık oğlum." Harry'yi yeniden öptüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Forgive Me
FanfictionLouis, artık gerçekten gerçek aşkı bulduğuna inanıyordu. O artık Harry ile evliydi ilişkileri harika ilerliyordu ta ki Taylor ile karşılaşana kadar. Biricik oğlu 6 yaşına girmişti. Asıl sorunlar şimdi başlıyordu. Louis'nin cinsel tercihi yüzünden oğ...