(FEYZULLAH)
Sabah yine bir kaynar suyla uyandım. Başımda Yavuz ve Fethi komutanım duruyordu. Fethi komutanım benimle ilgilenirken,Yavuz da Ateş'i uyandırmaya çalışıyordu.
Y:Lan Ateş! Uyansana!
Fey:Bi uyutmadınız ya?!
F:Karşında komutanın var senin, düzgün konuş lan!
A:La hani burda 'komutanım' lafı sökmüyordu?
F:Bazı konularda hala geçerli.
Fey:Hem zaten yukarda bir Su var bir de gelmişsiniz üstüme su döküyorsunuz!
Y:O yukardaki ile bitmiyor zaten derdiniz?!
F:Harbi ya, sen hayırdır?
A:La rahat bırakın çocuğu.
F:Allah Allah diyene bak. Gecelere kadar konuşup dertleşen ben miyim?
A:Biz mi gecelere kadar oturup sohbet ediyoruz?
F:Başka biri mi var?
Ateş ve Fethi didişirken ben de yeniden gözlerimi kapadım. Konunun benden çıkmasına sevinmiştim.Yastığa sıkı sıkı sarıldım demek isterdim ama Yavuz yastığımı başımdan çekti.
Fey:Ya konutanım! Nolur uyusam?!
Y:Okula da nenem gidicek zaten?
A:Aaa cidden mi ne güzel.
Y:La saçmalamayın! Kalkın hadi!
A:Uff! 2 dk uyutun sonra kalkarız!
demesi üzerine Yavuz komutan Ateş'i ayağından tutup yataktan attı. Aynı şeyi bana yapmasın diye hemen yataktan kalktım.
Fey:2 saniyeye hazır olurum.
diyince güldüler.
A:Ulan! Sende Keşanlı ile takıla takıla iyice dönek oldun!
Fey:Abi ne dönekliğimi gördüm?
A:Kes lan kes!
demesi üzerine sustum ve giyindim hemen. Odadan çıktığımda Fethi komutanım yine aynanın karşısındaydı. Yavuz komutanım yine bize bağırıyordu;
Y:Bi kerede 2 saniyede hazır olun be! 3 saat sizi bekliyorum!
A:Bizi 3 saat sonra uyandırsaydın o zaman!
Y:Karabatak!
A:Pardon komutanım!
F:Beyler ben çıkıyorum.
Y:Bekle lan bizi de.
diyip yukarı kızların dairesine çıktık. Kapıyı 2 çalışla açtılar.Eylem açmıştı kapıyı.
E:Bazıları hala uyanamamış.
dedi gülerek Ateş ve beni işaret ederek. Bahar'ında içerden bağrışlarını duyabiliyordum. Nazlı ve Su'yu uyandırmaya çalışıyordu.
Fey:Tek biz değiliz anlaşılan.
diye karşılık verdim gülerek. İçeri geçtik. Tekli koltuğa oturdum.
B:Ya kızım kalksanıza!
diye bağırış geldi içerden. Biz de güldük.
B:Eylemm!
E:Söyle!
B:Yardım etsene!
E:Hiç almıyım!
dedi gülerek.
Bahar salona yanımıza geldi.
B:Hoşgeldiniz beyler.
dedi ilk ve sonra devam etti;
B: Eylem, sen nasıl bir arkadaşsın?! İnsan arkadaşına yardım eder!
E:Canım onlar bugün hiç uyanmaz! Bilmiyo musun?
B:Neyi?
O an aklımda bir ampul yandı.
Fey:Lan bugün pazartesi mi?!
A:Hay sıçıyım!
Y:Beyler! Yanımızda hanımlar varken,ayıp oluyor.
Fey:Ben bugün yokum.
B:Bir dakika, pazartesisiyse ne olmuş?
A-Fey:Ticaret Hukuku dersi var!
B:Bu ikisi o yüzden mi kalkmıyo?
E:Hele şükür anladın!
Bahar Eylem'e yastık fırlattı.
F:Okula gidip, Ticaret Hukuku dersine de giriyorsunuz!
Fey:Haksızlık bu!
A:Ne haksızlığı, çin işkencesi!
Bahar da bu sıra içeri gidip kızları uyandırma çabalarına devam ediyordu.
B:Nazlııı! Su! Allah Rızası için kalkın bee!
F:Bahar da bizim çilemizi çekiyor Yavuz, yazık!
Y:Eylem gidip bi yardım mı etsen?
E: Her sabah ben uyandırıyom. Bu kızların cefasını her gün ben çekiyorum. Bir gün de Bahar hanım çeksin.
Y:Sevgilime yazık!
O an aklıma harika bir şey geldi. Nazlı'yı uyandırmasada Su'yu kesin uyandırırdı.
Fey:Anahtarı versenize.
F:Hangi anahtarı?
Fey:Arabanın anahtarını.
F:Ne arabası ya?
A:Avcı iyi misin sen? Lan bizim arabamız mı var? Evin anahtarını kastediyor yarım saattir.
Fey:Teşekkür ederim Karabatak.
Neyse Fethi anahtarı bana verdi. Aşağı inip Ateş'in gitarını aldım. Yukarı çıktım. Tabi Ateş elimde onun gitarını görünce bir sinirlendi.
A:La o benim gitarım değil mi?
Fey:Evet.
A:Peki burda ne işi var?
Fey:Bahar yengeme yardım edicem.
E:O nasıl olucak?
Fey:Bu gördüğünüz gitarla.
Y:Yok harbi mal!
Kızların odasına doğru gittim. Bahar'a susmasını işaret ettim ve Su'yun yatağının başında gitarı çalmaya başladım. Çalmayı bilmediğimden rastgele tellere basıyordum. Baktım bunlar hala uyuyor, Nazlı Yengemin kemanını çıkardım. Gıcır gıcır sesler çıkardım ve anında ikisi de uyandı.
N:Lann!
S:Yaa Bahar bağırmanı anlıyorum su dökmeni de anlıyorum ama başımız da keman çalman hangi level canım?!
N:Keman mı?!
B:Feyzo sıçtın kaç burdan!
demesi üzerine salona kaçtım.
N:Sen benim kemanımı hangi hakla kullanırsın!
diyip salona geldi. Tabi yataktan yeni kalktığı için saçları elektriklenmişti. Üstü başı kaymıştı. Ama Karabatak büyülenmiş bir şekilde bakmaya devam ediyordu. How? Nazlı Yengem tam bana doğru gelirken Karabatak Nazlı'yı kendine çekti ve yanağından öptü.
A:Günaydın güzelim.
Tabi Nazlı'da hemen yumuşadı.
N:Günaydın sana da.
Tabi ben Su'yu tamamen unutmuştum. Bi anda salona geldi ben de hemen koltuğun arkasına saklandım.
S:Nerde o dallama?!
Kimseden ses çıkmadı. Demek ki söylememişlerdi yerimi diye düşünürken koltuğun üstünden bana baktı.
S:Senin çiğ balığı kızarttıkları gibi kızartıcam!
diye bağırdı. Elindeki şeyi bana fırlattı. Ama kaçmayı başarmıştım.
Fey:Benim bi suçum yok! Bahar zorladı!
diyince Su Bahar'a baktı.
Y:Benim sevgilimi niye atıyon lan?! Yok bu salak kendi şey etti!
Su eline geçen ilk şeyi bana fırlattı.
Fey:Biriniz de şu kızı tuttun yaa?
F:Ben sevgilimle mutluyum?
E:Tamam kızım sende sakin.
B:Saol Feyzullah. Sende olmasan bu ikisi hayatta kalkmazdı.
dedi gülerek.
Fey:Ne deme-
derken yüzüme gelen yastıklar yüzünden konuşmam yarıda kesildi. Bi baktım Nazlı ve Su ellerindeki yastıkları bana fırlatıyor.
Fey:Gören de suç işledim sancak!
diyince Nazlı ve Su bana öyle bir bakış attı ki kendimi 20 yıl yatıcak mahkum gibi hissettim. Bahar ve Eylem'e baktım.
Fey:O kadar mı kötü?
E:Müebbet!
B:Kızlar! Elinizdekileri bırakın ve giyinin!
E:Yarım saatten az var!
Y:Bu gidişle ilk derse geç kalıcaz!
S:Sadece ilk ders mi?
F:Ne bekliyordun?
N:Mesela-
A:-Ticaret Hukuku-
Fey:- dersini kaçırmıcaz mı?
Y:Çok ümitlenmeyin!
S:La bugün pazartesi mi?
N:Evet maalesef.
S:Hudubet gün olan pazartesi.
N:Ta kendisi.
S:Haksızlık ya adam beni boğmaya kalktı resmen.
Fey:Kız hastanelik oldu resmen!
Y:Sen ne zamandır Su'yu koruyorsun?
S:Öyle deme ama haklı, Yavuz!
Y:Sinirlendirmeyin beni! Acele edin! Giyinmek için 10 dakikanız var!
S:10 Dakikaya hazır olmazsak?
Y:Yine de geliyorsunuz!
S:Yono do goloyorsonoz!
dedi Yavuz'un taklidini yaparak. Yavuz kötü kötü baktığı için Su odaya koşar adımlarla gitti. Tam 10 dk sonra Nazlı ve Su hazırlardı. Beraber dışarı çıktık. Yürümeye başladık. Yavuz ve Bahar birbirlerine sarılmış önden önden yürüyorlardı. Hemen arkalarında ise Fethi ve Eylem vardı. Eylem Fethi'nin koluna sarılmış bir şekilde yürüyorlardı.Nazlı ve Ateş te hemen önümüzdeydiler. El ele yürüyorlardı. Tam bir çifte kumrulardı. Biz de Su ile arkadan arkada yürüyorduk. Su bana doğru yaklaşıp kafama taktığım bereyi aldı ve kendine taktı.
Fey: Yalnız o benim?
dedim tek kaşımı kaldırıp. Bana sırıtıp baktı;
S:Biliyorum.
Fey:O zaman alıyım?
S:Ama benim kulaklarım üşüyor.
dedi bana masum masum bakarak. Onun o bakışını kırmak istemedim ama yine de eğlence amaçlı ona cevap verdim.
Fey: Bende ki kulak değil mi?
S:Yoo.
Fey:Senin saçların örtüyo kulaklarını!
S:Ama üşüyor. İstersen sana da peruk takarız.
Fey:Ne peruğu?
S:Dedin ya, saçların örtüyo üşümezsin diye. Sen de test etmiş olursun. Uzun saçlarının olması kulaklarının üşümesine maalesef engel olmuyor.
Fey:Ya öyle mi? Ama umrumda değil.
dedim başındaki bereyi çıkarıp kendime taktım yine.
Elleriyle başıma uzanmaya çalışıyordu ama nafile. Boyumun uzunluğu işe yaramıştı.
S:Yaa versene bana üşüyorum.
dedi boncuk boncuk gözlerini bana dikip. Tıpkı o 'küçük kız' gibi bir şey istediğinde gözlerini büyütüp boncuk boncuk gözlerini bana dikiyordu. Buna hayır dememek imkansızdı. Başımdaki bereyi çıkarttım. Ona taktım. Bana bakıp sırıttı.
Fey:Ama okula girdiğimiz gibi alırım.
dedim. Sırıtması söndü biraz ama bozuntuya vermedi.
S:Tamam
dedi. Okul yolunun kalan kısmını sessiz bir şekilde yürüyerek geçirdik. Bugün bir olay olmaması için dua ettim. Malum Ticaret Hukuku dersi vardı. Ve Su, klostrofobisi tuttuğundan sonraki ilk dersiydi. 1 hafta geçmişti o günden beri. Yani o günden sonraki ilk dersimizdi. Umarım bir olay falan olmazdı. Bu deli kız hocanın üzerine falan saldırmazdı. Çünkü bu sefer ben bile bu deli kızı tutamazdım.
Y:Beyler biz derse gidiyoruz! Sakın bi delilik yapmayın!
son kısmı vurgulayarak söyledi özellikle. Bi de bize bakarak.
S:Söz vermiyorum!
B:Su!
S:Adamı tebrik ediyim isterseniz! Hatta yetmedi, hastaneye kaldırılıyım tekrardan-
B:Su lütfen, bugün bir olay falan çıkmasın!
S:Ne olayı ya?! Çıkmış çıkcağı kadar!
Fey:Baş belası sakin.
S:Bana onu koruyorsunuz?!
dedi bize bakarak. Hayal kırıklığı yüzünden okunuyordu.
B:Öyle bişi demedim.
S:Bahar! O adam beni öldürüyordu! Bilmem farkında mısınız! Adamı yanaklarından da öpmemi ister misin?!
diye bağırdı.
B:Bi sakin ol. Ben öyle bir şey demek istemedim. Sadece olay çıkmasın tekrar başımıza bela almayalım dedi.
N:Yalnız Bahar, o hoca başlı başına bela zaten. Geçen hafta Su'yu öldürüyordu. Orda ben vardım! Su'yun kapalı ortamda nasıl olduğunu kendi gözlerimle gördüm!
B:Nazlı! Ben size sadece olay çıkartmayın diyorum! Hocayı yanaklarından öpüp ayaklarına kapanın demiyorum!
E:Tamam bi sakin olun! Herkes dersi dinleyip çıkıcak. Hiç bir olay çıkmıcak anlaşıldı mı?!
Su hiç bir şey demeden arkasına döndü ve gitti.
N-A:Anlaşıldı.
derken ben de Su'yun peşinden gidiyordum.
Fey:Baş belası bi sakin!
S:Ya nasıl sakin olıyım ya?! Lan adam utanmasa helvayla gelcek sınıfa!
Fey:Helva ne alaka?
S:Ölülerin arkasından helva getiriyorlar ya, o mana yani.
Fey:Hee de, sen ölmedin ki?
S:Yaa uff ama sen anlayana kadar.
dedi gülerek. Ben de gülerek karşılık verdim. Gözüm saçındaki bereye kaydı. Geri almam gerektiğinin farkındaydım ama ona daha çok yakışmıştı. Yarım bir gülüş attım. Cam kenarına oturdum. Su'yu da cam kenarının dibine oturttum. Pencereyi de açtım. O sıra bizim aşıklar girdi sınıfa.
S:Oo çifte kumrular teşrif etmiş.
N:Yaa tatlım, biraz geç kaldık kusurumuza bakmazsınız umarım.
S:Acaba neden?
N:Ne ima ettin yine?
S:Hiççç.
dedi gülerek.
N:Su! O imalı laflarını sana geri-
A:Güzelim devamını getirme herkes anladı bence.
dedi gülerek.
N:Ya Ateş! Bu mal şimdi yanlış bişi anlıcak.
A:Anlasın ne var ki bunda?
S:Anlıcak değil, anladı.
dedi gülerek.
N:Ya Ateş sende bu mal ile birlik oluyosun!
A:Ya Ateş demeni yerim senin.
dedi. Hocanın girmesi ile aşk böceklerinin konuşması yarıda kesildi. Ateş hocaya ters bir bakış attı. Hatta bir değil ders bitene kadar. Malum konuşmalarının yarı da kesilmesi Karabatak'ı hiç memnun etmemişti. Hoca da sanki Karabatak'ın pis pis bakışını üzerinde hissetmişti. Çünkü dersin devamında sürekli Ateş'e soru soruyor, köşeye sıkıştırıyordu. Ama Nazlı Ateş'e soruların cevaplarını fısıldıyordu, sıraya yazıyordu. Böylelikle Ateş sorulara cevap verebiliyor ve kesinlikle sıkışmıyordu. Su ise bütün ders boyunca dışarıyı izlemişti. 3 saat sonrasında ise dersi bitirmişti hoca. Erken çıkmıştık. Bizimkilerle kantine gidip oturduk. Tabi baş belasını oturduğumu fark edince hiç rahat durur mu?
S:Bana çikolata alsana?
Fey:Neden ben?
S:Çünkü ve Nazlı ve Ateş sevgili.
Fey:Sevgili olmaları nasıl bir bahane?
S:Şimdi ben Ateş'e desem Nazlı kıskanır yanlış anlar, Nazlı'ya desem Ateş kıskanır. Yani sen boştasın zaten. Kimse seni yanlış anlamaz.
N:İşte benim kızım.
dedi gülerek.
Fey:Ben hayatımda böyle saçma bir açıklama duymadım.
A:Hadi kalk da çikolata al. Nazlıma almayı unutma!
Fey:Başka emriniz var mı?
A:Sen bekle ben evde sipariş edicem o emri!
diyince hiç oyalanmadan Nazlı ve Su'ya çikolata aldım. Çünkü göt korkusu. Malum kendisi gerçekte komutanım olur. Evde bir de şınav falan çektirir hiç almıyım!
N:Bunlar hala niye çıkmadı ki?
A:Yavuzlar erken çıkmış. Fethiler'e de ek ders konmuş.
dedi gülerek.
S:Biz de mi gitsek?
A:Yavuz bizi gebertir.
N:Bahar da bizi gebertir.
S:Uff. Hiç giresim yok. Girsem de hocanın yüzüne yüzüne tüküresim var!
A:Al benden de o kadar. Yalnız dayıoğlu yüzüne tükürmekle olmaz o iş.
S:Aa nedenmiş?
A:Ağız burun dalcaksın.
S:Hem de bu topuklularla.
dedi ayağındaki topuklu botları göstererek.
N:Benimkiler spor ama olsun.
Bu durumda sessiz kaldım. Bir şey dersem her halükarda suçlu ben olcaktım. O yüzden hiç almıyım canım!
N: Hadi kalkın derse!
A:Daha yeni gelmiştik.
N:Gruba gelen mesajları da mı okumuyorsunuz?
A-S-Fey: Sessizdeki grup.
N:İyi ki ben varım!
S:Düşündüğüm kadar tembel değilmişsin!
N:Tembellikten değilde, sessize almaya üşendim.
dedi gülerek. Su da Nazlı'ya katıldı.
A:Ne yazmışlar gruba?
N:Erkene almış dersi.
A:Hay sıçıyım yaa?!
S:Bende.
N:Lan hadiyin!
Fey:Bize diyonda sen hala oturuyon!
N:Ben üşeniyorum. Siz kalkın ben de kalkcam.
Ateş yerinden kalktı ve Nazlı'yı da kaldırdı. Nazlı ve Su kol kola girip önden önden yürüdüler. Cam kenarı en arkalara geçtik. Hocayı en az duyabilceğimiz ve görebilceğimiz bir yer seçmiştik. Ve hoca yine dakikliğini belli edip sınıfa girdi. Girdiden ziyade daldı(!) Derse girdiğinden beri bir şeyler anlatıyordu. Ve psikolojim kesinlikle yerinde değildi. Delirmeye mi başlamıştım yoksa ben o saati yanlış mı görüyordum. Bu hoca gireli 15 dk olmuş olamazdı. Adam sadece 15 dk dır mı ders işliyordu? Sınıfa göz attığımda herkes uyanık kalmak için kendini zorluyordu. O anda hocanın eli sınıf listesine gitti. Soru mu sorcaktı? Nolur ben olmıyım!
T.H.H:Su Tekin!
sınıftan ses çıkmadı.
T.H.H:Su Tekin kim?!
diye bağırdı.
T.H.H:İmzayı atmış. Yani içinizden biri. Yoksa başka biri mi attı onun yerine. Su Tekin!
diye tekrardan bağırdı.
S:Yalnız Su Tekin değil! Çakır!
diye bir ses geldi tam sağımdan. Nolur bu bizimki olmasın.
T.H.H:Burda ne yazıyorsa onu okurum!
S:Ben de sadece Çakır'a cevap veririm!
dedi ve yerine oturdu. Sınıf ortamında zaten soğuk rüzgarlar esiyordu şimdi ise buz tutmuştu resmen.
T.H.H:Pekala Su Çakır. Soruma cevap verin?!
Su sadece benim duyabilceğim bir ses tonu ile;
S:Bu adam bana takık diyorum sana.
Fey:Bu adamın derdi tüm sınıfla.
S:Nasıl yani?
Fey:Geçen ders şu çocuğa takmıştı.
diye elimle işaret ettim. Su gülmeye başladı. Bende kendimi daha fazla tutamadım, gülmeye başladım.
Tabi bu durum hocanın gözünden kaçmamıştı.
T.H.H:Neye gülüyorsunuz?!
Fey:Her ders bir öğrenciye takma durumunuza!
diye cevap verdim. Sonuçta olay çıkartmıcam demiştim. Hocaya laf sokmucam diye bir söz vermemiştim.
T.H.H:Bu ne terbiyesizlik?!
S:Sizden öğrenmişiz!
T.H.H:İkiniz de hemen dışarı!
Fey:Canımıza minnet!
S:Ciddi misiniz?
T.H.H:Hemen!
diye bağırması üzerine eşyalarımı toparlayıp çıktık sınıftan. Nazlı ve Ateş ağızları açık bir şekilde bize bakıyorlardı. Nazlı Su'ya bakıp biraz daha kendini tutsaydın bakışı atıyordu. Ateş ise beni de alın gibisinden bakıyordu. Kantine geçtik.
S:Göt genelde arka tarafta olur bu adam tam yüzünde taşıyor.
diye söylenmeye başladı. İlk defa böyle bir şey duyuyordum. O yüzden kendimi tutamadım ve güldüm.
S:Bi de utanmıyor yüzünde taşırken. Resmen götüm diye diye dolaşıyor ortalıkta. Bir yetkili de yok ki müdahale etsin. Haa bir de hangi yüzüyle utancak. Adam hem yüzsüz hem de çoklu yüze sahip.
Fey:Yani cidden tebrikler.
dedim elimle alkışlayarak.
Fey:Bunları nasıl oluyorda üretiyorsun?
S:Kendi literatürümden.
Fey:Kendi literatürün mü var?
S:Dallama da kendi literatürümden çıkma.
Fey:O ne demek?
S:Bok gibi bir şey. Anlamı yok ama senin gibilerinde cuk diye oturuyor.
Fey:La ben ne yaptım sana?!
S:Bu sabah yaptığın ne türden bir dallama çeşidiydi acaba?
Fey:Bir de dallama çeşitleri mi var?
S: Bütün o dallama çeşitleri sende var ama boşuna üzülme bir tanesi bile bende yok diye!
Fey:Gıdıkla da güliyim!
diye didişirken yanımıza Fethi ve Eylem geldi.
E:Nazlı ve Ateş nerde?
S:Dersteler.
F:Peki siz ne yapıyorsunuz burda?
Fey:Dersten atıldık.
Fethi'nin gözleri büyüdü ve bunu evde ayrıntılı bir şekilde konuşcaz gibisinden baktı.
F:Ne?!
S:Atılmadık. Hoca dedi ki sınıftan çıkın. Biz de çıktık.
E:Bu zaten atılma oluyor.
Fey:Suç biz de değil ki.
dedim ve olanları anlattım.
F:Bi çenenizi tutamadınız!
S:En azından saldırmadım.
E:Haklı. Saldırcağın zaman haber ver. Beraber halledelim. Tek başına keyfi çıkmaz şimdi.
F:Eylem sen kimin tarafındasın acaba?
E:Su haklı burda Fethi sen sus!
Fethi komutanım bana bu kızlar ciddi mi gibisinden bakıyordu. Kafa sallamakla yetindim. Ve uzaktan Ateş ve Nazlı göründü.
A:O nasıl bir ayar vermek lan öyle?
dedi beni destekleyerek.
N:Keşke bizi de yanınızda sürükleseydiniz.
dedi.
S:Gönül isterdi ama işte gerçekler.
dedi ve hepimiz gülmeye başladık.
F:Ateş sen de bu Feyzo'yu tutuyon ya bişi demiyom sana.
A:Olum o hocayı sen de tanısan en nefret ettiğini bile tutarsın yani.
F:Abartma lan.
N:Öyle bir hoca yok.
S:Siz nasıl çıktınız?
N:Sınıfça terk ettik. Hoca da hiç üşenmedi hepimizi yok yazdı.
A: 1 devamsızlıktan bir şey olmaz!
F:Bok!
S:İşte bu kelime kadar anlamsız!
N:Ney?
S:Dallama!
Masada ki kimse Su'yun ne demek istediğini anlamamıştı. Bir ben anlamıştım. Çünkü dallamanın ne olduğunu tartışıyorduk az önce. Tam açıklama yapmaya hazırlanırken gözüm bahçe girişine odaklandı. Bir adam sanırsam postacıydı elinde çiçekle kantine girdi. Çiçek dediysem bildiğiniz saksılı ve süslenmiş bir çiçekti. Postacı girişten birilerine bir şey sordu. Bazıları bizim masayı gösterdi. Postacı bizim masaya doğru yanaştı.
Postacı:Su Çakır size bir teslimat var!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GAME ON!
FanfictionOperasyon için üniversite öğrencisi rolüne bürünmüş 4 asker... Sevgililerini bu operasyonda yalnız bırakmayan 3 cesur kız... Hiç bir şey bilmeden aralarına katılan ama olayların merkezinde olan 1 kız... And GAME ON!