ÇİÇEK

1.6K 115 4
                                    

(SU)
Bana ne teslimatı olabilir ki diye düşünüp  postacıya doğru döndüm. Elindeki çiçeği görmemle nefesim daraldı. Elinde çiçek vardı. Bana gelmişti? Hayır bana çiçek gelemezdi, gelse de iyi bir anlam taşımazdı. O adam Antalya'daydı. Beni bulmasına imkan yoktu. Ya da var mıydı? Kantindeydim. Herkesin içindeydim. Herkesin bakışlarını kendimde hissettim. Ve fısıldaşmalar başladı. Görüşüm bir camın buğulanması gibi buğulanıyordu. Sesler birbirine giriyordu. Nefesim daralıyordu.Ve benim algılayabildiğim tek şey çiçekti. Sanki farklı bir yerdeydim. Ben ve çiçekten başka hiç bir şey yokmuş gibiydi. Birinin dürtüklemesi ile gerçeği ayırt ettim. Görüşüm netleşti, nefesim düzeldi ve sesler birbirinden ayrıldı.
N:Su?
S:Hıh?
N:Çiçek?
demesiyle postacıya baktım.
Postacı:Su Çakır siz misiniz?
S:E-E-Evet.
Postacı:Bu çiçek size.
dedi çiçeği bana uzatarak. Çiçeği aldım ve masanın üzerine koydum.
S:Ödeme?
Postacı:Karşı taraftan yapıldı.
Tam giderken,
S:Sakıncası yoksa kimin gönderdiğini öğrenebilir miyim?
Postacı:Kişi adı belirtilmemiş ama Antalyadan.
dedi ve gitti. Ben ise postacının arkasından bakmaya devam etti. Herkes meraklı gözlerini bana dikmişti. Kahkahalar yükseldi. Hiç olmadığı kadar rahatsız hissettim kendimi. Bir çıkış yolu aradım. Ama yoktu. O 4 duvar arasındaki gibi hiç bir şekilde çıkış yoktu. Omuzlarım nefesimle birlikte hareket ediyordu. Kalbim korkum kadar delice atıyordu. Etrafa göz gezdirdim. Burdan biri olabilir miydi? Gözlerim yeşil gözlü adamı aradı. Burda değildi. Yani sanırsam. Bir şey yapmam gerekiyordu. Burdan gitsem bir türlü gitmesem bir türlü.
Fey:Baş belası?
E:İyi misin?
Kafa sallamakla yetindim. Konuşursam kekeleyebilirdim, sesim titreyebilirdi. Titrek bir nefes aldım. O korku yeniden kendini göstermişti. Hiç bir yerde oluşmayan o korku...
O adam sandığımdan da yakındı.
O anda birinin nefesini boynumda hissetmemle ürperdim.
O.A:Bak bak bak! Bu çiçek kimden acaba? Gizli hayranın falan mı?
diyerek güldü. Tabi tüm kantin de bir zamanlar oda arkadaşım olan kesinlikle insana dair hiç bir özelliği bulunmayan kıza katıldı.Eylem tam harekete geçicekken durmasını işaret ettim. Çünkü bu kıza cevabını ben vericektim! Sandalyemden kalktım. Kıza doğru döndüm;
S:Senin haberin yok değil mi?
O.A:Neyden? Kimden geldiğinden mi?
S:Antalya da bir dernek var. Beyin nakli için bağış topluyorlar. Ben de seni gördüğüm ilk dakikadan beri oraya bağış yapıyorum. Malum çok ihtiyacın var. Bu çiçekte bağışlarım için bir teşekkür. Yakında naklin gerçekleşceğine haber veriyor. Artık beynin olcağı için sevinebilirsin!
dememle kantinde bir bağırış koptu. Oda arkadaşımın tepkisini beklemeden kıçımı ona dönerek kantinden nerdeyse koşar adımlarla çıktım. Bahçeyi ise koşarak geçtim. Üniversiteden çıktım. 1 sokak daha koştuktan sonra bir duvarın dibine yığıldım. Dizlerimi başıma kadar çektim. Başımı dizime yatırıp çiçeğin bulunduğu yöne çevirdim. Ne yapıcaktım? Yine ne istiyordu?
Beynim cevabını bulamadığım sorularla çevrelendi. Çiçek... 7 ay önce de çiçeklerle başlamıştı her şey. Çiçek normal insanlar için sevgiyi ifade ederdi benim için ise...
Nefes al, nefes ver...
İşe yaramıyordu. Sadece daha çok aklıma kazınıyordu. O adamın yaptıkları...
Sakin ol! O burda değil! Antalyadan gelmiş! Antalyada olması beni bulduğu gerçeğini değiştirmiyordu değil mi?
E:Su?
dedi. Koşarak yanıma geldi.
Fey:Baş belası?
N:İyi misin?
A:Ambulansı arıyım mı?
lafına güldüm. Kimse benden böyle bir tepki beklemiyordu anlaşılan. Kendimden de böyle bir tepki beklemiyordum aslında. Sinirlerim fazlasıyla yıpranmıştı.
S:Şu lanet çi-
derken farkettim. Bana çiçekler hiç bir zaman boş gelmezdi. Üzerinde mutlaka gönderenden bir iz olurdu. Çiçeği kendime çektim. Diğerleri ise dikkatle beni izliyordu. Yapraklarını ,saksının üzerini, çiçeğin üstünde tüle baktım. Hiç bir iz yoktu. Ama olması gerekiyordu. Kendinden bir not, bir özür, herhangi birşey.
S:Çiçek.
E:Evet bir çiçek.
S:Hayır hayır. Onu kast etmedim. Dikebilceğim bir yer.
N:Su bizim anlayabilceğimiz bir dilden lütfen.
F:Ve daha sakin.
Duvarın dibinden ayağa kalktım.
S:Diyorum ki bu çiçeği dikebilceğim herhangi bir yer biliyor musunuz?
Herkes bir süre düşündü.
A:Park?
diye öneride bulundu. Neden olmasındı ki?
S:Ne tarafta?
A:3 sokak daha aşağıda vardı sanki.
demesi üzerine koşmaya başladım. Arkamdakileri unutmuştum tamamıyla. Ama onlarında beni takip ettiklerine eminim. Tek yapmam gereken onlar görmeden saksıyı kırmak ve içindeki notu kimse görmeden saklamak. Adımlarımı hızlandırdım. Son anda arabanın altında ezilmekten kurtuldum. Ve nihayet parka gelmiştim. Bir ağaç dibi kestirdim gözüme. Oraya gittiğimde elimdeki saksıyı hızlıca yere fırlattım. Saksı onlarca parçaya ayrıldı. Saksının içinden çıkan toprağı inceledim. Ve bir kağıt parçası... Kimselere fark ettirmeden cebime attım.
N:Su!
E:Bu çiçek kimden?
A:Ne oluyor?
S:Eve gidince anlatırım.
Fey:Ne bu acele?
S: Acele ettiğim yok sadece o yelloza sinirliyim. Hem bu çiçek evde büyümüyor. Dikmek gerekiyor. Güzelim çiçeğe yazık olsun istemem.
dedim sesimin ikna edici olmasını umarak.
S:Şimdi bana bakmayı kesinde nasıl dikcez bunu?
Fey:Madem bilmiyorsun dikmeyi ne diye saksıyı kırdın?
S:Siz bilirsiniz diye düşündüm.
N:Öncelikle güneş alan bir yere gitmeliyiz.
A:Sonrasında toprağı kazıyoruz.
F:İçine çiçeği düzgün bir şekilde yerleştiriyoruz.
E:Son işlem olarak da suluyoruz.
S:Bak bi sen bilmiyormuşsun!
Fey:Ben bilmiyorum diye bir şey demedim ki.
S:Tam bir Dallama ya!
diyerekten bizimkilerin dediklerini harfiyen uyguladım. Tabi onların yardımıyla. Fethi toprak kazdı. Ateş çiçeği bir güzel yerleştirdi. Nazlı etraftan su buldu ve Eylem de çiçeğin üzerini toprakla örttü. İşlem tamamdı.
Fey:Gidebilir miyiz artık?
S:Evet.
dedim sesimin son derece mutlu çıkmasına özen göstererek. Evin yolunu tuttuk. Sanki her adımımla cebimdeki ağırlıkta artıyor gibiydi. Kısa bir notun bedeli bazen çok ağır olabiliyordu. O bedeli 1 ay boyunca ödemiştim. Ve şimdi tekrardan ödemeye niyetim yoktu.
Bizimkilere baktım. Ne diyebilirdim ki şimdi? Peşimde 7 aydır bir psikopat var. Bu çiçek ondan mı? Ne yapabilirlerdi ki? Antalya benim için ayağa kalkmıştı ama sonuç negatifti. Polisler bile bu herifi bulamazken bizimkilere söylemem onların başına daha çok belaya sokmam demekti. Bana gereken bir yalandı. Ama ne yalanı? Bu çiçeği kim göndermiş olsun ki ben bu kadar kötü olıyım? Hem bugünü geçiştirsem bile yarını atlatabilcek miydim? Bir şeyleri parçalamak istiyordum. Elime geçen herşeyi öylece fırlatmak... Bağırmak...
Kapı zili çalındı. Ve açıldı. Bahar beni görünce ne oldu der gibisinden baktı.
S:Hudubet gün pazartesi çarptı.
dedim kısaca ve hafiften güldüm. Anlamadı.
N:Sen üstünü değiştir, biz olanları anlatırız.
dedi bana doğru. Sadece kafamla onayladım. Odama geçtim. Pencere kenarındaki döşemeye oturdum. Cebimden notu çıkardım. Okuyunca yine aynı duygularla gerildim. Bu gerçek değildi. Olsa bile şuan bu notu düşünemezdim. Çünkü içerde bizimkilere bir açıklama yapmam gerekiyordu. Bütün duyularımı içeriye yoğunlaştırdım.İçerdeki sesleri duyabiliyordum. Nazlı olanları anlatıyordu. Bahar ve Yavuz sessiz bir şekilde dinliyordu. Ve nihayet sessizliklerini bozdular.
B:Kimdenmiş?
E:Bizde bilmiyoruz.
Y:Neden bu kadar kötü oldu ki?
N:Belki eski sevgilisindendir.
Aradığım yalanı bulmuştum. Eski sevgili. Neden olmasın? Hızlıca üstümü değiştirdim. Ve doğru içeri geçtim. İçeri geçerken 'eski sevgilime' sövmeyi unutmadım.
S:Bir de çiçek yollamış!
S:Hangi yüzle ya?!
S:Göt herif!
Fey:Hopp! Bir sakin!
Y:Kim yolladı sana bu çiçeği?
S:İsmi lazım olmayan cinsiyeti erkek olan ama henüz bir erkekliğini görmediğim ve kesinlikle insan olmayan bir şahsiyet.
N:Ben size demiştim.
demesi üzerine Nazlı'ya beş numaralı bakışımı attım.
N:Eski sevgilinin gönderdiğini tahmin etmiştim de.
B:Aldattı mı?
Ne dicektim şimdi?
S:Yok ya ben ayrıldım.
diyince bi güldüler. Kulağa gerçekten saçma geliyordu. Özellikle dıştan aniden söyleyince daha bir saçmaydı. Gülmemek için sınırlarımı zorluyordum resmen.
E:Çocuğun ne suçu var peki?
S:Aldatmadı dediysem de bi o kaldı yapmadığı,her göt çevirene yüz verdi.
N:Ohaa şerefsiz! Lan o götler kadar yüzü var mı lan onun!
A:Nazlı? Sana ne oluyor güzelim?
N:Ben bi an gaza geldim. Pardon!
S:Gerekirse herkes gaza gelsin. Topukları kafasında parçalayıp kanından şerbet yapıp herkese içiresim var. Bir de herkesin içinde niye?
E:Buna benim de verebilcek bir cevabım yok.
S:Özelden verseydi cevabın hazır mıydı ki?
E:Biz de hazır cevap Nazlı. Ona sormak gerek.
N:Harika laf sokarım. Ayrıca o yelloza iyi dedin.
S:Yelloz demişken bizim artık bu konuda ciddi bir şey yapmamız gerek.
E:Katılıyorum. Kafasını klozete sokalım!
N:Hayır, saçlarıyla yerleri süpürelim.
S:Organlarını tıp fakültesine bağışlayıp, dişlerini diş fakültesine bağışlayalım!
B:Yok artık!
S-N-E:Bütün hayalin içine ettin Bahar!
B:Siz iyice zıvanadan çıktınız!
E:Tebrik edelim.
N:Yanaklarından öpelim.
S:Ve basalım tokadı!
Fey:Bunlarla hiç bir iş yapılmaz ya!
F:Ben şok!
A:Ciddi ciddi kızı 2 saniye de öldürdüler.
B:Öyle bir şey kesinlikle olmıcak!
E:İnsanların içine çıkamıcak.
N:Okulu bırakıcak.
S:Şehri bile terkedicek.
Fey:Çüş ama!
S:Her lafa girmek zorunda mısın?
Fey:Keyif alıyorum!
S:Ayy o keyfini alırım rahatsızlık olarak dönüt yaparım sana!
Fey:Şuan yapıyorsun!
S:O yellozun yanına seni de ekler mixer ile karıştırır kan çorbası yaparım!
Fey:İyice manyaklaştın sen de! Amazondan falan mı kaçtın?
S:Allah'tan ben Amazon'dan kaçmışım. Tımarhaneden değil!
Fey:Yalnız ben Tımar-
Y:La bi kesin!
demesiyle fark ettim. Herkes didişmemizi tenis maçı izler gibi izliyordu. Nazlı nerdeyse hipnoz olmuştu. Bahar gözlerini ovuşturuyordu. Ateş atışmamızın uzun sürceğini tahmin eder gibi koltuğa yatmıştı...
S:İşte öyle yani. Tüm mesele eski sevgili şeysi. Bu konu bir daha açılmasın lütfen.
dedim.
N:Mezara kadar kapandı konu.
dedi.
S:O zaman yatıyom ben!
Tam gitmeye yeltendim, tişörtümden biri çekti. İleri giderken geri gittim. Haliyle kendimi yerde buldum.
B:Yatmak yok!
S:O nedenmiş?
N:Film gecesi!
E:Mısırlar benden.
dedi ve hep beraber güldük. Sanki başımda yeniden bir bela yokmuşçasına güldüm.

GAME ON!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin