48 SAAAT

1.9K 127 8
                                    

Multimedyadaki video hikayemde geçenlerle birebir değildir. Sadece hikayem ile benzerlik göstermektedir. Kafanızda daha iyi canlansın diye koydum😁Sizcede Feyzullah'a da makyaj çok yakışmamış mı:D
(BAHAR)
Derslerden çıktıktan sonra Eylem, Fethi ve Yavuz ile birlikte cafeye gidip bir şeyler içtik. Tabi konuşmaya dalınca havanın karardığını farketmedik.
Y:Evdekiler merak edicek şimdi. Kalkalım artık.
F:Hesaplar benden.
Y:Ben varken sana düşer mi?
F:Burda sökmüyordu hani?
B:Uff yeter! Bi didişmeyin! Biz Eylemle öderiz.
dedim ve Eylem ile birlikte ödedik hesapları. Taksiye bindik. Yol boyunca sessiz kaldık. 25 dk sonrasında gelmiştik eve.
E:Şimdi sizinkiler bizdedir. Bize gelin!
F:Öyle yaparız.
Bende kapıyı açıyordum o sıra. Ama kapının arkasında anahtar olduğundan açılmıyordu. Sonunda biri kapıyı açtı.
E:Nazlı?!
B:Noldu koluna?!
N:Ayy yok bir şey! Geçin içeri.
Hepimiz içeri geçtik. Su bir koltukta yatıyordu. Başına bez bağlamıştı.
B:Nazlı? Ne oldu?
N:Önemli bir şey değil.
dedi tekrardan ama bir doktor olaraktan müdahale ettim. Sargısını açtım. Kolu bildiğiniz mordu. Parmak izleri şeklinde morluklar vardı.
B:Nazlı bunu kim yaptı?!
A:Şerefsiz itin teki!
Y:Noldu oğlum? Düzgün anlatın!
Fey:Yavuz biz sabahtan sahile gittik. Ateş'te Nazlı'yı kızdırdı. Nazlı da önden önden gitti. Baş belası da Nazlı'nın peşinden gitti. Biz de konuşurken kızları kaybettik. Bi kaç sapık saldırmış.
E:Kimdi o sapıklar?
A:Buldum dayıoğlu!
F:Bizsiz mi?
A:Dayıoğlu adam şuan hastanede tedavi altında.
Y:Bi düzgün duramadınız mı?
S:Onlar duramadı. Onlar bulaştı.
E:Sana ne oldu?
S:Valla bende bilmiyom. En son hatırladığım kadarıyla sokak ortasında kusmamak için kendimi tutuyordum-
Fey:-Kustun zaten!
B:Nasıl kusuyordun?
Fey:Başını vurmuş.
Aklıma ilk gelen şey sarsıntı geçirmesiydi ve önlem olarakta uykuyu yasaklıyorduk. Uyku ve Su ayrılmaz ikili ayrılcaktı. Başımı hayır anlamında salladım. Feyzullahta ordan başıyla bir şeyler anlatmak istiyordu. Anlamadım. Başımla mutfağı işaret ettim.
Mutfağa gittik.
B:Noluyo?
Fey:Sarsıntı geçirme ihtimaline karşı 48 saat uyumamasını istediler de biz diyemedik ona uyumayacaksın diye.
B:Böyle bir şey nasıl denir ki ona?!
E:Sıçtık! Olum Su'yu 48 saat ayakta tutmanın imkanı yok.
Y:Onun bu durumdan haberi yok yani?
N:Var ama sadece 24 saat kısmını biliyor.
F:Kalan 24 saat peki?
A:Bahar halleder diye düşündük.
B:Ben mi?
S:Siz orda ne karıştırıyonuz yaa? Hepiniz gittiniz!
B:Şimdi sıçtık.
E:Hepimiz toplanınca şüphelendi tabi.
Koşarak Su'yun yanına gittik. Sırıtmakla üzülme arasında bir yüz ifadem vardı.
Fey:Her neyse size kolay gelsin! Bizim bir işimiz var dimi Yavuz, Fethi, Ateş?
Y:Evet evet. Acil bi iş!
diyip kapıya yöneldiler.
S:Nereye? Siz nereye?
F:İşimiz var dedik ya!
S:Ahhh! Gelin lan buraya!
Su'yun çemkirmesi ile dize geldiler.
Y:Bişi mi istedin?
S:Ben uyuyamazsam kimse uyuyamaz!
diyip lafı 90'a çaktı. Erken kaldırdığımız zamanları 2 günde ödeticekti bize.
A:Ne var ki canım bunda alt tarafı bi 48 saat!
demesiyle hepimiz Ateş'e baktık. Su içtiği şeyi geri püskürttü.
S: 4 ve 8'in yanına gelmiş hali mi?!
dedi bize bakarak.
N:Su şimdi şöyle-
E:Kesinlikle açıklayabiliriz!
S:Umarım sadece 4 saati kast ediyorsunuzdur!
Y:Yanında bi yerlerde bi de 8 olcaktı.
S:Oha,çüşş! 48 saat ben nasıl kalcam ayakta. Benim nöronlar çarpma etkisiyle iflas ettiler. Yatıyom ben!
diyip gözlerini kapattı. Saçını çektim. Çekmemle boynunu kaldırdı.
S:Manyak mısın arkadaşım? Saçımdan ne istiyosun?
N:Bak bizde uyumuyoruz. Sende uyumucan.
S:Nazlı sen uyuyabilirsin. Benim sana bi gıcığım yok.
N:Ayy canım benim!
diyip sarıldı.
E:Ben ne yaptım ya?
Y:Asıl ben ne yaptım? Kenarda köşede Bahar'ın elini tuttum o kadar.
S:Bu sabah yaptığınıza ne demeli Yavuz Bey? Şu iki kızı hiç saymıyorum. Her sabah farklı bir işkence yöntemi!
B:Sende vaktinde kalk!
S:48 saat ne ya? Öyle bir sayı mı var!
Fey:Hem de öyle bi var ki... OFF!
dedi gülerek. Bu durum Su'yu daha da sinir etti.
S:Senden başlayabilirim o zaman. Sıkıldım ben!
Fey:Ne yapıyım?
S:Sırtına çıkcam!
Fey:Yok artık! Ayağın sağlam bas yürü git!
S:Benim başım dönüyo! Hem ben yaralıyım. Ben ne dersem o! 48 saat demeyi biliyonuz, benimde nazımı çekin bi zahmet!
Fey:Ne günah işledim? Gelmiyim demiştim oysaki!
S:Hadi sırtına al!
Feyzo mecbur Su'yu sırtına aldı. Bizde gülüyoduk o sıra.
Fey:Ne tarafa?
S:Bilmem ki, kuzeye 3 derece yürü!
Fey:Öyle bi birim mi var amk?!
S:Çok ayıp! Bahar sende boş durma!
B:Ben de tam diyordum. Sıra ne zaman bana geliyor!
Söyle canım.
S:Telefondan 05********* numarayı ara ve acil İstanbul'a gelmesini söyle.Su hastanede baygın, yaralı. Kan kaybı fazla. Acil buraya gel de!
B:Niye böyle bir şey diyim ki?
S:Sen dediğimi yap!
Fey:İndiriyim mi artık?
S:Yok indirme. Çikolata alalım.
N:Evde vardı. Eylem hadi git getir.
S:Ben evdekilerden istemiyorum. Hadi markete gidelim!
dedi Feyzo'nun sırtından. Yavuz dudaklarını oynatarak 'Geçmiş olsun' dedi Feyzo'ya.
S:Yavuz! Sen çok boş kaldın. Ben gelene kadar şey et... ııı... Mısır patlat!
Y:Yaptırmak için yaptırıyon!
S:Evet! Yaralıyım ben düzgün davranın bana! Fethi sende bi yerleri sil! Eylem sende benim battaniyelerimi falan taşı salona!
F:Başka emriniz var mı? Neden yeri siliyorum ya?
S:Camları da sildirebilirim!
F:Yok canım. Yer iyi!
dedi sırıtarak. Su daha ilk dakikalardan burnumuzdan getiriyordu.
S:Bahar! Hadi ara!
demesiyle Su'yun dediği numarayı çevirdim. Su ve Feyzo da markete gitmişti o sıra.
X:Alo?
B:Ben Bahar. Su Çakır'ın bir arkadaşı. Araba kazası yaptık. Durumu çok kötü! Acil İstanbula gelmeniz gerek?!
X:Bahar Kutlu?
B:Evet benim de siz kimsiniz?
G:Ben Gökhan Sarıyel. Karabayır Tobur'undan. Üstçavuş. Ne kazası? Nerde? Ne zaman? Su iyi mi?
B:Bilmiyorum.
G:Yavuz Komutanım orda mı?
B:Evet. Hoparlöre alıyorum bi saniye.
diyip hoparlöre aldım.
G:Komutanım!
Y:Gökhan?!
G:Komutanım Su nasıl? İyi dimi?
Y:Buraya gelsen iyi olur. Ama gizli görevdeyiz. Geldiğinde çaktırma!
G:Emredersiniz!
B:Benim kapamam gerek!
diyip kapadım telefonu.
E:Yuh ya! Su'yun yakın arkadaşı bile başına bela alan biri. Su'yun bu durumda olmasına şaşırmadım.
N:Haklısın. Karabayırda bi de.
F:O değil de ciddi ciddi geliyo yani?
Y:Evet.
Kapının çalmasıyla kapıya baktım. Su hala Feyzo'nun sırtındaydı. Feyzo bayağı sinirli gözüküyordu. Ve ellerinde poşete dair bir iz yoktu.
İçeri girdiler.
Y:Noldu oğlum?
Fey:Nolcak? Su Hanım'ın elleri bi rahat durmadı!
S:Ben ne yaptım ya? Adam kafamı karıştırdı!
Fey:Lan! Şimdi de suç adamda mı?
S:Ben yaralıyım, bende olamaz. Adamda o yüzden.
N:Bi kere de düzgün anlatın!
Fey:Çikolata reyonunu devirdi ve kaçtık. Şuan her yerde bizi arıyorlardır. Karakolluk olursak şaşırmayın!
Yavuz içtiği suyu püskürttü. Fethi ve Ateş anırmaya başladı. Nazlı ve Eylem gülüyorlardı ama çaktırmamaya çalışıyorlardı. Ben ise şaşırmıştım.
B:Nasıl oldu o iş?
S:Şimdi ben çikolatalara bakıyordum. Sonra bu Dallama gidelim diye tutturdu ben de elimi reyondan çekmedim ve Dallamanın gitmesiyle reyon düştü.
F:Adam ne alaka?
Fey:Tek suçu çikolatalara bakmak!
S:İstediğim çikolatayı aldı.
B:Başka alsaydın!
S:Bi tane kalmıştı. Onu da o aldı. Reyonda iyi ki onun üzerine düştü! Hani nerde benim mısırım?!
Eylem battaniyelerimi getirmişsin, teşekkürler bebeğim. Yerler niye silinmedi?!
F:Yerler ıslak mendille silindi.
S:Mısırım nerde?
Y:Geliyor!
diyip mutfağa gitti. Bende tam Yavuz'un arkasından gidicekken Su Hanım rahat durur mu? Durmaz!
S:Ya Bahar bana masaj yapar mısın?!
Bu bi istek cümlesi değildi.
B:Tabiki de
dedim zoraki bir biçimde gülerek. Su'ya masaj yapmaya başladım.
E:Eee Nazlı bişi yapmıyo mu?
S:Aa Nazlı'yı unutmuşum. Gel kuşum yanıma.
Nazlı da hemen Su'yun yanına oturdu.
E:Oturduğu yerden mi yapıcak?
S:Eylem Nazlı'ya masaj yapar mısın?
E:Niye Nazlı'ya? Neden ona yapıyorum ki hasta olan sensin?
S:Ben öyle istiyorum!
diyip Nazlı ile gülüştüler.
N:İntika-Ahh nabyon ya?
dedi Eyleme. Masaj yaparken bilerek sıkmıştı anlaşılan.
E:İkinizde adam gibi durun!
S:Ben uyucam!
B:Yok hayır. Uyumak yok.
S:Gözlerim gidiyo.
ve gözlerini kapadı.
E:Tamam lan aç şu gözünü, yoksa oyarım!
O ada Feyzo mükemmel icadıyla içeri daldı. Bir kutunun içine su doldurmuştu. Su'ya doğru sıktı. Ve Su cırladı.
S:Lan sen ne Dallama bişisin ya!
Fey:Rica ederim baş belası.
dedi gülerek. Su somurtarak karşılık verdi. Yavuz elinde mısırla geri döndü.
S:Ayy yaptın mı cidden?
dedi gülerek.
Y:Yapmamışa mı benziyorum?!
S:Benin canım hiç istemedi şimdi. Siz yiyebilirsiniz!
F:İzin veriyorsun yememize.
Y:Zahmet olcak ama izin verdiğine göre hadiyin beyler!
diyerek mısırlara daldılar. 3 saniye içinde mısır bitmişti. Su ise bu sırada uslu uslu durmuştu. Ama kısa sürmedi bu hali.
S:Şimdi 48 saat uyumama kuralını ihmal edersem nolucak?
B:Canım şimdi şöyle, bir ihtimal ölebilirsin.
S:Ne güzell! Uykuda ölmek ne tatlı bir şeye benziyor.
E:Bunun nöronlar harbi gitmiş.
N:Lan kendine gel! Ölüm ölüm diyip durma!
S:Siz uyanık kalın. Ben uyuyım?
F:Ya zaten bizim amacımız seni uyanık tutmak. Sen uyuyunca biz niye uyanık kalalım?
S:Çok heveslisiniz uyanık kalmaya.
Fey:Senin çeneni mi çekmek istiyor gibiyiz?
S:Dallama, uykum olmasaydı ve son enerjimi uyanık kalmaya harcamasaydım seni bir püreye çevirirdim!
dedi son kısma vurgu yaparak. Bıyık altından güldüm.
B:Aman 48 saat dediğin nedir ki? Gözünü açıp kapayana kadar geçer.
dememle Su cidden gözünü kapadı.
N:Kız uyudu,kız uyudu!
Feyzo elindeki püskürtmeli şeyi Su'ya püskürttü.
S:Uyanığım ben! Bakk!
dedi kaşlarını kaldırarak. Gözleri kapalıydı ama kaşlarını kaldırarak gözleri açıkmış gibi göstermeye çalışıyordu. Çaylak tekrardan sıktı. Ve Su,Çaylak'ın elinden püskürtmeli şeyi aldı.
S:Sen ne insafsız bişi çıktın ya? İnsafsız da değil resmen Dallama!
Fey:Dallama olduğumun herkes farkında yalnız.
N:Yeni kelime ister!
E: Literatürden seçmeler yapmamız gerek!
B:Kız toplantısı gününde buluruz!
Y:Kız toplantısı mı?
S:Her cuma-
E:- saat 12'de-
N:-Bahar ve Eylem'in odasında-
B:-önemli meseleleri konuştuğumuz bir toplantı.
F:Önemli meseleler derken umarım bizi çekiştirmiyorsunuzdur.
S:En zevkli konu ise çekiştirme, dedikodu.
yarı uyanık bir şekilde konuştuğundan kaymalar oluyordu. Son kelimelere doğru sesi kısılıyordu. Ve Çaylak bir fıs daha sıktı.
S:Şu Dallamayı başımdan alın!
N:Keşke. Ama idare ediver.
E:Sonra acısını çıkarırız!
Fey:Oha ya! Yardım ediceğinize gömdünüz beni!
B:Şaka mısın? Su öncelikle arkadaşımız. Sana diğer taraf yardım etsin!
Çaylak, Yavuz'a doğru baktı. Yavuz ise yardım etmem der gibi bakıyordu.
A:Biz bu iki günü sağ atlatalım. Başka bişi istemem!
demesiyle güldük. Telefonuma gelen çağrıyla sustum. Arayan Gökhandı.
B:Alo?
G:Bahar, hangi hastanedesiniz?
diyince kahkaha attım. Cidden gelmişti.
B:Su, arkadaşın gelmiş!
dedim gülmeye devam ederek.
S:Ver bana ver.
S:Efendim.
durakladı biraz. Sonra gülmeye başladı. Muhtemelen Gökhan küfür ediyordu. Hayalimde canladırırken bile gülmekten yarılmıştım. Gerçeğini düşünemiyordum.
S:Sen eve gel! Dur adresi veriyom.
diyip adresi verdi.
F:Yazık lan çocuğa!
Y:Taa Karabayır'dan buraya.
S:Gelcek tabi.
N:Tamam sakin. Cırlatmayalım lütfen!
S:Nazlı?
N:Efendim?
S:Sen kimi tutuyon?
N:Tabiki de seni. Sana yaptıkları sabah işkencelerini beraber ödeticez!
diyip kötü bir gülüş sergilediler. Kapının çalmasıyla kapıya koştum. Kapıyı açtım. Gökhan gelmişti. O anda içerden büyük bir gürültü geldi. Su heyecanla yerinden fırlamıştı ama yarı uyanık olduğundan sağdaki duvarı görmeyip toslamıştı. Gökhan da direk içeri daldı.
G:Boncuk?
S:Ayy kafam!
Kafasını yukarı kaldırdığında Gökhan'ı gördü ve kıyamet koptu;
S:Gökkuş!
diyerek apartmanı inletti.
G:Su! Boğazım! Su!
Su ellerini Gökhan'ın boynundan çekti.
S:Pardon ya?!
Fey:Gökkuş mu?
dedi gülerek. Gökhan Feyzullah'ın komutanıydı. Gökhan sert bir bakış attı.
S:Mahalleden mi?
F:Ney?
S:Birbirinizi diyorum nerden tanıyorsunuz?
Ve sıçtık!
G:Evet. Çocukluk arkadaşlarım. Hani sana demiştim ya, küçükken mahallede top başında koşturduğumuz yakın olduğum 4 erkek var diye. İşte bunlar senin arkadaşlarınmış. Ne tesadüf!
S:Hadi şu 3'ünü anladım, peki şu Dallama'yı nasıl buldun? Yönünü kaybetsen böyle bir Dallama ile karşılaşamazsın. Nasıl becerdin?
diyince kahkaha attım.
G:Ooff! Fena girdi.
Fey:Seni nasıl bulduysa beni de öyle bulmuş işte!
S:İlkokula da mı almışlar seni? Nasıl ya? Benim bildiğim senin IQ'un ilkokul seviyesinde bile değil!
Fey: Sok lafı sok!
diyip Su'ya yine püskürttü o şeyden.
S:Uff bıktım yaa!
diyip yattı koltuğa.
G:Bi saniye ben anlamadım. Su sen bu saatte kadar ayaktasın hayırdır?
B:Şöyleki 48 saat uyumucak.
G:Ohaa! Su, benim bildiğim Su. Uyumucak. Hem de 48 saat.
Başımla onayladım. Gökhanda da bizim bu olayı ilk öğrendiğimizdeki gibi bir yüz ifadesi oluştu.
G:En azından Dallama var.
dedi sırıtarak.
F:Nasıl?
G:En azından Su'yun uğraştığı birileri var da o şekilde geçer zaman belki!
dedi gülerek.
Gecenin ilerleyen saatlarinde Su'yu ayakta tutmak daha da zorlaştı. Çaylak'ın elinde tuttuğu şey de bi yere kadar işe yarıyordu. Nazlı sonrasında çalar saatleri Su'yun dört bir yanına dizdi. Kurdu. Birer dakika aracılığı ile alarm çalıyordu. Su sonunda dayanamayıp hepsini bir yerlere fırlattı. Sonra Fethi'nin aklına buz geldi. Buzları bir beze sardı. Ve Su'yun her gözünü kapamasına karşı buzları Su'yun tenine değdirdi. Ve Su cırlayarak ve küfür ederek uyanık kaldı. Bir gecemiz bu şekilde sona ermişti. Ve benim de ciddi anlamda dinlenmeye ihtiyacım vardı. Nöbetleşerek uyuma kararı aldık. Ve sıra bendeydi. Gözlerimiz kapar kapamaz uyumuşum. Uyandığımda öğleni geçmişti saat. Su'yun yanına gittim. Feyzo vardı başında. Çaylak elindekini dakka başı sıkıyordu. Ve Su hiç bir tepki vermiyordu artık. Anlaşılan bu işten bıkmıştı.
B:Günaydın!
dedim gülerek
S:Tabi dersin günaydın! Ben de uyumak istiyom!
Diye cırladı.
B:Tamam uyucaksın. Ama bir gün sonra.
S:Bahar gerçekten bir şey olmaz bana. Hem zaten nöronlarım yok ki benim!
Fey:Sonunda kabullendin!
S:Dallama sen bi kapa çeneni!
Feyzo da olmasa bu Su hiç durmazdı. En azından didişerek uyanık kalıyordu.
N:Kuzum?
diyip sarıldı Su'ya.
S:Kuzummuş. Ya bari 1 saat uyuyım?
B:Olmaz! Doktor 2 gün demiş. Sende 2 gün uyanık kalıcaksın?
S:Tamam da daha bir gün var!
G:Cheesecake yap mesela!
S:Ayy evett!
B:Olmaz!
S:Neden olmazmış?
E:Kuzum sen daha ocağın nasıl kapatılcağını bilmiyosun!
S:Ben çok güzel yaparım ama Cheesecake'i. Dimi Gökkuş?
G:Cidde çok güzel yapıyor. Parmaklarınızı bile yersiniz. O derece. Ama sadece cheesecake. Diğer tatlılarda ya da yemeklerde zehirlenme olasalığınız çok yüksek!
dedi gülerek. Mecbur mutfağı Su'ya bıraktık. Malum uyanık kalması gerekiyordu ve bunun içinde meşgul olması gerekiyordu. Mutfağa girdiği gibi gürültüler başladı. Bir şeyler yere düştü. Bir şeyler kırıldı...
N:İyi misin?
S:Evet, süt nerde burda? Un nerde?
E:Bu işi bizsiz yapabilcek misin?
S:Kesinlikle hayır!
diyince güldük. Eylem içeriye yardıma gitti. Biz de o sıra gözlerimizi dinlendirdik. Malum yorucu bir gün olucaktı. Ve mutfaktan gelen sesle , artık mutfağa bakmam gerektiğine karar verdim. Mutfağa gittiğimde, burasının mutfak olup olmadığını anlayamadım. Çünkü yerde tencereler,kaşıklar... ve etrafta bir un tozu. Bildiğiniz mutfakta 3. Dünya Savaşı çıkmıştı.
A:Nolmuş lan burda?
F:Kıyamet alameti.
Y:Kaçıncı Dünya Savaşı?
E:Un savaşı canım. İster misiniz?
Diyip unları bize fırlattı. Oksijen almam gerekirken un alıyordum resmen. Öksüre öksüre çıktım mutfaktan. Tabi Gökhan akıllılık yapıp mutfağın haline bakmak için mutfağa gelmemişti. Bizi beyazlamış suratlarla görünce güldü.
G:Geçmiş olsun, hayırdır? Hayalet olmaya mı karar verdiniz?!
B:Hani güzel yapardı. Lan mutfakta dünya savaşı çıkmış!
G:Ben güzel yapar dedim temiz yapar demedim.
B:Nasıl temizlencek o mutfak?!
Y:Sen temizlersin. Gebermeden yeseydik keşke.
diyince güldüm.
N:Yalnız ben böyle güzel bir çalışma görmedim. Harikasın Su!
diye bağırdı öksürerek.
S:Umarım evi yakmam.
G:Heh bi o eksikti yapmadığın. Yapta tam olsun!
F:Sende gaz verme Su'ya. Yapar mı yapar şimdi.
A: Dayıoğlu yapar mı yapar değil yapıcak zaten. Mutfağın halini görmedin mi?
F:Sende haklısın kardeşim.
N:Ya bi dk ya siz ne o öyle sevgili gibi.
A:Nazlıcım seni dayıoğlu ile aldattığım için özür dilerim. Ama onsuz yapamıyorum.
F:Ateşim!
diyip romantik bir sarılma gerçekleştirdiler. Biz de onların bu haline gülüyorduk.
S:Bunlar hangi ara gay oldu?
A:Dayıoğlu ne gay'i ya. İki makara geçiyoruz. Hem Nazlı varken...
diyip Nazlı'ya odaklandı.
N:Ya Ateşşş!
diyip yanına gitti Ateş'in.
G:Cheesecake'den var mı bi haber?
S:Oluyor.
G:Sen git bi duş al!
dedi gülerek.
B:Olmaz ilk ben gircem!
diyip duşa koştum. Üzerimdeki unların arınması gerekiyordu. Her yerime yapışmışlardı. Su ile iyice arındım. Havluya sarınıp odama koştum kimsecikler görmeden. Üstümü giyinip saçımı kuruladım ve salona geçtim. Bizimkiler bilerek gürültü çıkarıyorlardı ki Su uyumasın.
B:Su! Hadi duş al sende.
S:Ben alamam şimdi.
N:Sebep?
S:Kapıyı kapatamam da o yüzden.
E:Doğru ya. Kapıyı açık tut. Kimse önünden geçmez banyonun.
S:Bu Dallamaya güvenmiyorum.
Fey:Ben de çok meraklıydım zaten.
G:Dallama da güzel seçim. Yanlış hatırlamıyorsam en son lisede bir kıza demiştin.
Fey:Eee sonra?
G:Kız şehirden kaçtı.
A:Oha! Bildiğin şehirden mi gitti? Bir dallama dedin diye?
G:Dallama dediği için değil. 6 ay kadar uğraştığı için olmuş olabilir.
F: 6 ay uğraştı derken?
G:Nefesini burnundan değil de götünden alana kadar uğraştı. Dallama o yüzden çok özeldir. Tam 4 senedir bu isme layık birini bulamamıştı ama yine bulmuş. Tebrikler.
S:Teşekkür ederim. Ne yaparsın, Dallamalar buluyo beni.
Y:Geçmiş olsun Çaylak.
Fey:Uğraştığı kişilere mi Dallama diyor?
G:Ee tabiki de. Uğraşmak istemezse literatüründen bir isim bile bulmaz.
N:Kıza ne yaptın acaba?
S:Çok fazla bişi değil canım. Tırmanma duvarından aşağı atmış olabilirim, yemeğinin içine alerjisi olduğu irmik katmış olabilirim, saçını tutkal yapıştırmış olabilirim...
Fey:Ohaaa!
G:Şeyi unuttun, çantasına fare koymayı. Sonra okulda antreman sonrasında kıyafetlerini kesmeyi.
B:Kız şehirden ayrılarak gayet mantıklı bir şey yapmış.
S:Bulsam hala yaparım da. Eğlenceli oluyo ama.
E:Satanist misin sen?
S:Satanist değilim. Ama kız salaktı. Öncesinden uyardım da zaten.
N:Ne diye? Ah canım benim uzak dur benden yoksa saçını yolarım diye mi?
G:Daha orjinali.
S:Dedim ki; 'Canım sen bi hastaneye git, bi sinir sistemine baksınlar. Çünkü bana sataşmaya devam ettikçe senin o sinir sistemi beyninden değil götünden çıkarıcaklar. Öncesinden uyarıyorum sonrasında demedi deme!' Dedim.
N:Off fena laff! Sevdim bunu!
diyip el çakıştılar.
B:Nazlı! Tamam kesin bu konuyu.
E:Keşke ben de olsaydım orda bir iki de ben vursaydım. Canım sıkılıyo burda.
B:Bu da ayrı bi manyak!
E:Öyleyimdir.
dedi gülümseyerek. Cheesecake artık olmuştur diyip mutfağa girdim. Cheesecake'i kestim ve tabaklara koydum. Herkese ikram ettim. Harbiden güzeldi. Her ne kadar anlamasada bu işlerden cheesecake i güzel yapmıştı. Su'yu ayakta tutmak için sürekli kahve yapıyorduk. Gözünü kapamak istese bile uyuyamıyordu. Ya da Çaylak'ın o müthiş fısfısını sıkıp uyanık tutuyorduk. Eve sürekli bir gürültü hakimdi. Gereksiz yere bağırıyor, gereksiz yere gülüp gürültü çıkarıyorduk. Maksat Su uyumasın. Konuşa konuşa, eğlene eğlene gece olmuştu. Yapıcak ya da konuşacak bir şey bulamıyorduk artık. Enerjimizde düşmüştü artık. Sonunda Ateş bir şey bulmuştu.
A:Yasaklı kelimeler oynayalım.
Y:Olur. Bana uyar!
S:Gece gece yatıp uyuyalım bence!
G:Boncuk! 1 gece. Sadece 8 saat. Hadi az kaldı uyuma!
N:Ben getiriyim.
diyip odadan getirdi oyunu.
E:Eeee kim kim oynuyoruz?
Y:Çift çift olsun!
N:Saçmalama ya. Kızlar erkekler olsun bence.
Fey:Tamam. Yenilmeye hazırlanın.
S:Her zaman derim, çikolatan varsa her zaman kazanırsın!
diyip çikolata çıkardı cebinden.
G:O şey değil miydi ya? Çikolatam varsa mutlu olmak zorundasın?
S:Uff sanane be?!
N:Ben başlıcam!
A:Niye siz? Biz daha fazlayız yalnız?!
Y:Kızlardan biri iki kere oynayacak.
N:Tamam o zaman başlıyorum.
Kelime:Alışveriş
N:Benim hayattan en zevk aldığım şey.
B:Alışveriş doğru.
Kelime:Evli
N:Bahar ilerdeki hayalin?
B:Evlenmek.
N:Mek i at.
B:Evli.
N:Doğru.
Kelime:Literatür
N:Su güzelim lakapları nerden buluyor?
E:Kendi literatüründen.
N:Kendiyi at.
E:Literatür.
N:Doğru!
A:Oha!
F:Süre bitti!
E:Literatürü dedik ama!
F:Süre bitti!
Fey:Su!
diyip elindeki fısfıstan sıktı.
Y:Ben anltıyorum!
Kelime:Oyun
Y:Biz şimdi ne yapıyoruz?
Fey:Uyumamaya çalışıyoruz!
F:Oturuyoruz!
Y:Ben ne yapıyorum?
A:Anlatıyon!
Y:Yok öyle değil. Anlatırken ne yapıyorum?
A:Bağırıyorsun!
F:Anırıyorsun!
Y:Yok amk. Bir şey anlatıyorum sizde bilmeye çalışıyorsunuz. Ne bunun adı?
B:Süre bitti!
Y:Söylesenize!
B:Banane ya süre bitti!
B:Bende sıra.
F:Başla!
Kelime:Gazete.
B:Eylem okuduğun bölüm?
E:Gazetecilik.
B:Cilik'i at.
E:Gazete.
B:Doğru.
Kelime:Gülmek.
B:Ağız ile yapılan bir şey.
N:Çiğnemek.
B:Sırıtmak gibi bir şey.
S:Gülmek.
B:Doğru.
A:Bitti! Süreniz bitti.
A:Ben anlatcam!
Kelime:Manken.
A:Yılbaşında gökten inerler.
Fey:Yıldız.
A:Kanatları var.
G:Melek.
A:Gibi. Topuklu ayakkabı giyerler.
S:Ben!
Hepimiz ona baktık.
A:Güzeldirler böyle. Şık şık ederler-
E:Süre bitti!
diye çığlık attı.
A:Bi bilemediniz ya!
E:Su sıra sende!
S:Ben uyucam!
Feyzo yine fısfısdan sıktı ve Su direk gözünü açtı.
Kelime:Odun
S:Şu uzun boylu deveyi anlatırken en çok kullandığım kelime?
N:Dallama
B:Ayı
E:Sığır
B:Deve
N:Sırık
E:Kütük.
Fey:E yok artık!
B:Orangutan.
E:Akılsız.
B:Eşşek.
N:Manyak.
E:Salak.
Fey:Abarttınız ama!
N:Odun!
S:Doğru cevap!
F:Ne güzel anlatmışsın arkadaşlarına.
dedi gülerek.
Kelime:Dedikodu.
S:Okulda yapmaktan en çok hoşlandığım şey.
E:Dedikodu.
Kelime:Yelloz
S:Oda arkadaşım-
B:Yelloz.
Kelime:Yılan
S:Ticaret Hukuku Hocası.
N:Davar
N:İbne
N:Göt
S:Cıkk.
N:Yılan.
S:Doğru.
Fey:Süre bitti!
Oyun Su'yun kavga edişimizden yararlanıp uyumasıyla son buldu. Biz kendi aramızda kavga ederken Su'da bir köşeye geçmiş uyumaya çalışıyordu. Çaylak fark eder etmez fısfısı sıktı.
Fey:Uyan! Uyan!
N:Yelloz burda!
S:Hani nerde o orangutan DNA'lı!
B:Yok burda değil!
Gecenin 4'ünde herkes ayakta kalmak için 12. Kahvelerini içiyordu. Herkesin enerjisi alt leveldi.
Su artık gözünü açık tutamıyordu. Aklımıza onu oyalayacak bir şey de gelmiyordu. Su'ya doğru bir yastık fırlattım. Direk gözlerini açtı ve yastığın nerden geldiğini anlamaya çalıştı.
Fey:Uyann! Az kaldı bak!
S:Siz de çok sıkıcısınız! Eğlenmiyom. Sıkıldım. Uykum var zaten!
Fey:Ne istiyon?
S:Söz ver yapcağına!
Fey:Tamam söz!
Su 32 diş sırıttı. Gökhan ise eyvah! Der gibi başını sallıyordu. Ne istiyordu acaba. Su odaya kadar gitti. Elinde makyaj çantası ile geri geldi. Elindekini Feyzullah'a göstererek;
S:Makyaj yapıcam sana.
Fey:Ya hayır! Manyak mısın?!
S:Söz verdin ama oyun bozancılık yapma!
Fey:Ya hayır ya!
A:Kız haklı, söz verdin!
(FEYZULLAH)
Ateş'in böyle demesi üzerine kendimi iyice yenilmiş belledim. Haklıydı da zaten söz vermiştim. Geri dönemezdim. Mecbur makyaj yapmasına izin verdim. Ateş, Nazlı, Bahar, Gökhan ve Yavuz zar zor ayakta duruyorlardı. Fethi ve Eylem ise bir koltukta uyumuşlardı. Su bacağımın üzerine oturdu. Yüz yüzeydik şuan. Kendimi onun gözlerine bakmaktan alıkoyamadım.
Elindeki krem gibi şeyi yüzüme sürdü ilk olarak.
Fey:Bu ne ya?
S:Ben de bilmiyom!
Fey:Bilmediğin şeyi niye bana sürüyon!
S:Deniyorum işte.
Fey:Tester olarak kullanılmadığım kalmıştı bi!
S:Söylenme!
Tam bir şey diyecektim ki krem gibi şeyi ağzıma sürdü. Tadını almak istemediğimden sustum. Ağzımı açmadım.
S:Gözlerini kapa!
diye talimat verdi. Gözlerimi kapamak istemesem de kapadım. Nefesini yüzümde hissediyordum. Göz kapağımda bir hareketlenme olduğunu da hissediyordum. Beni ne hale getirdiğini merak etmiştim. Gözlerimi hafiften araladım. Ve göz göze geldik.
S:Kapa gözünü!
diye bağırdı. Güldüm.
Fey:Gözümle işin bitti mi? Sabahtan beri orayı yapıyorsun.
S:Eyeliner çekiyorum.
Fey:O ne ya?
S:Sen anlamazsın!
dedi ve devam etti.
S:Gözlerini kırpıştırma!
Fey:Ney?
S:Hareket ettirme işte!
dedi ve son işlemi de halletti.
S:Açabilirsin.
dedi ve açtım. Bir çocuk gibi masum masum bakıyordu. Bir şey istediğinde gözlerini büyütmesi yeterdi istediğini elde etmek için. Yüzündeki canlılığı yitirmişti ama uyanık kalmak için çabalıyordu.
S:Şu kırmızıyı da sürelim.
dedi elindeki kırmızı ruju göstererek.
Fey:İyice maskara ettin beni.
S:Söz verdin vermeseydin. Kimse seni zorlamadı.
Fey:Tamam tamam bişi demedim.
Ruju sürmek için daha da yakınlaştı. Hafiften başını eğdi. Nefesini yüzümde daha rahat hissediyordum. Dudakları birbirinden ayrıldı. Ve ruju büyük bir dikkatle sürmeye başladı. Ben de o sıra büyük bir dikkatle Baş Belasını inceliyordum. Ruju sürmeyi bıraktı. Göz göze geldik. Gözlerini kaçırdı hemen. Gülümsedim.
S:Bitti.
dedi masum bi şekilde.
Aynayı bana doğru uzattı.
S:Ama önce şuraya küçük bir kalp çiziyim.
dedi ve kırmızı bir kalp çizdi.
S:Hafiften de allık yapalım.
dedi ve fırçayı yanaklarıma vurdu. Ne hale geldiğimi merak ediyordum. Hemen aynayı aldım Su'yun elinden. Cennet mahallesindeki Pembe olmuştum resmen.
Fey:Bu ne hal!
dedim ve Su'ya baktım. Elinde telefon ile benim resmimi çekmişti. Telefona uzandım ama kilitlemişti bile.
Fey:Sil o fotoğrafı!
S:Hayır. Ayrıca çok tatlı oldun!
dedi gülerek. Salona baktığımda herkes uymuştu.
Fey:Sessiz ol da uyandırmayalım!
S:Haksızlık bu ya!
Fey:Yorulmuşlar.
S:Ben neyim burda!
Fey:Bak ben hala uyumadım.
Gülümsedi. Bir şey demedi.
Fey:Yüzümü çıkarıp geliyorum. Sakın uyuma. 1 saatin kalmış. Aman diyim.
S:Ben uyur muyum ya?!
dedi masum masum. Arkamı döndüğüm an uyucaktı farkındaydım ama ses etmedim. Yüzümü aceleyle çıkardım. Malum birilerinin uyumaması gerekiyordu. Salona gittiğimde tam da tahmin ettiğim gibi Su koltuğa uzanmış gözlerini kapamıştı. Fısfısı elime aldım ve sıktım. Gözlerini bir şey varmış gibi direk açtı.
Fey: 40 dk daha sabret.
S:Çok uykum var. Sonra telafi ederim ben o 40 dk'yı.
Fey:Olmaz.
S:Uff!
Fey: Ben de uyumadım ama senin gibi nazlanmıyorum.
S:Uyu o zaman!
Fey:Tamam bişi demedim! Hem bak diğerlerini uyandırcaz. Daha düşük desibel kullanalım.
S:Sen bilir miydin o desibeli?
Fey:Tabi ne sandın?
S:Dallama sandım.
Fey:Dallama'yı nasıl buldun ya?
S:Dedemden duydum.
derken sesi titremişti.
Fey:Deden mi?
S:Evet. Ama ben küçükken şehit oldu.
dedi. Gözlerine baktığımda dolmuştu. Konuşmaktan hoşlandığı bi konu değildi anlaşılan. Şehit olmuştu. Bu lafı iyi bilirdim. Ne de olsa gerçekte askerdim. Her ne kadar şuan çatışma halinde olmasamda.
Fey:Başın saolsun.
demekle yetindim. Daha fazla kurcalamak istemiyordum. Bir şey demedi. Başını omzuma yasladı. Saatte baktığımda 40 dakikanın bitmesine az kalmıştı. Ve Su'yun da artık gözleri uyanık kalmaya dayanamıyordu. Verdiği savaştan zaferle ayrılmıştı. Uyumak en doğal hakkıydı artık. Ve artık uyuyabilirdi. 48 saati geri de bırakmıştı. Güzel bir uykuyu hak ediyordu.
Saçları yüzüne yayılmıştı. Yavaştan çektim saçlarını. Gözlerini kapar kapamaz dalmıştı. Bu şekilde uyuyamayacağımızı bildiğimden onu odasına taşıdım. Yatağa bıraktım. Pencere ve kapıyı da açık bıraktım. Kendimi koltuğa attığım gibi uyudum.

Uzun zamandır yazmadığımı farkettim ve bu yüzden bu bölümü olabildiğince uzun yazdım. Tam tamına 4207 kelime :D Kitabımı okuyup yıldızladığınız için teşekkür ederim. Fikirlerinizi yorum olarak yazıp hikayeye yön verebilirsiniz :)

GAME ON!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin