İLK GÜN

3.3K 164 4
                                    

Multimedyum: Erkeklerin ve kızların üniversitede giydiği kıyafetler var.
SU)
İlk günden derse geç kalıcaktım. Üstelik daha İstanbul'a yeni iniş yapmıştım. Ve hala Konak Sardunya Kız Öğrenci Yurdunu arıyordum. Elimde valizim ile ordan oraya koşturuyordum.
S: Pardon bakar mısınız?
diye seslendim birine. Ama cevap verme zahmetinde bulunmadı.
S:Cevap versen ölüceksin sanki! Bişi sorucam yemicem!
diye bağırdı. Ve hala takmıyordu. Ben de onu takmamaya karar vererek yürümeye devam ettim. Yaşlı teyzenin birine doğru yürüdüm.
S: Pardon. Bir şey sorabilir miyim?
Teyze: Buyur evladım.
S:Konak Sardunya Kız Öğrenci yurdunu arıyorum da , ne tarafta acaba?
Teyze: Yavrum ben de bilmiyorum ki.
dedi. Yüzünden üzüldüğü belliydi.
S:Yine de teşekkür ederim.
diyip valizimle birlikte koşturmaya başladım. Her zamanki sakarlığım ile birine çarptım.
S: Özür dilerim. Konak Sardunya Kız Öğrenci Yurdu ne tarafa acaba?
X: Sorun değil. 2 sokak aşağıda kalıyo Yurt.
S: Çok teşekkür ederim.
dedim ve koşmaya başladım. Sabah'ın 7 sinden beri sokaklarda dolanıyordum. İstanbul'u tanımak zamanımı alıcaktı anlaşılan. Umarım kaybolmamışımdır. Apartman isimlerini tek tek okudum. Sanırım bir alt sokaktaydı. Bir alt sokağa indim. Ve Konak Sardunya Kız Öğrenci Yurdunu gördüm. Büyük bir sevinçle yürümeye başladım. Kapı zilini çaldım. Kapıyı açıp beni Yurt Müdürüne yönlendirdiler.
Y.M: Hoşgeldin!
S:Hoşbulduk
Y.M: Yenisin değil mi?
S:Evet.
Y.M:Üniversiteni ve bölümünü söyler misin?
S: Bunları kayıt yaptırırken yazmıştım, okumadınız mı?
dedim. Gözlüğünün üzerinden bir bakış attı. Napıyım bu kadın daha ilk dakikadan sinirimi bozmuştu.
Y.M: Tekrar söylemenizde bir zarar göremiyorum!
S: Yeditepe Üniversitesi, İşletme
Y.M: Anca İşletme olurdu zaten.
dedi kısık sesle ama ben yine de duymuştum. Susmayı tercih ettim. Daha ilk dakikadan yurttan olmak istemiyordum. Daha doğrusu başıma bela almak istemiyordum.
Y.M: Bakın küçük hanım. Her yurdun kendine özgü bir takım kuralları vardır. Bu yurt ise çok disiplinlidir. Bir-Gece saat 10'dan sonra gelirseniz ve bu olay bir kere dahi olsa bu yurttan atılırsınız.
İki- Bu yurtta huzursuzluk, kavga çıkarırsanız yurttan atılırsınız
Üç-Bu yurtta bana karşı en küçük bir saygısızlığınızda sizi kapı önüne koyarım!
Anlaşıldı mı?!
S:Komutanım da diyelim mi?
Y.M: İstiyorsan diyebilirsin!
dedi. Ve kalıcağım odayı, yani 333 No'lu odayı, söyledi.
Odadan hızlıca çıktım. Sözde başıma bela almayacaktım. Ama bu kadın bana bela olucaktı anlaşılan. Farelerin bile DNA'sında bu kadar çirkinlik yoktu kimden aldı acaba bu genini diye düşünürken yurt odama gelmiştim bile. Kapıyı açtım. Tahmin ettiğim gibi bir oda arkadaşım olucaktı. Yataklardan hangisinin boş olduğunu bilmiyordum. İki yatağın üstü de boştu çünkü. O yüzden rastgele oturdum birine. Kapı açıldı. İçeriye oda arkadaşım girdi.
O.A: Sen ne yapıyorsun?! Kalk yatağımdan hemen!
diye bağırdı.
S: Senin yatağın olduğunu nerden bilcem be?! Boş bırakmışsın üstünü!
O.A: Olabilir ama o yatağın sahipsiz olduğu anlamına gelmez!
S: Aa canım geçmiş olsun.
O.D: O nedenmiş?!
S:Yatağa bağlı bir orangutan olduğunu bilmiyordum.
dedim gülerek.
O.A: Sen kime orangutan diyorsun?!
diyip üzerime doğru geldi. Tam üzerime hamle yapıcakken sağa kaydım ve kız boşluğa hareket yapınca dengesi bozuldu ve yatağa düştü. Ve Yurt Müdürü odaya geldi.
Y.M:Bu ne gürültü?!
O.A: Hocam yok bir şey, oda arkadaşımla tamışıyordum da. Ses yaptıysak özür dilerim.
dedi melek gibi gözükerek. Ama şeytandan beterdi. Benim lügatımda bile bu kızı karşılayacak bir kelime yoktu.
Y.M: Hanımlar! Bir daha yüksek sesle konuşmayınız! Burda bir tek siz yaşamıyorsunuz!
diyip çıktı odadan.
O.A:Sen dua et daha ilk dakikadan yurttan atılmak istemiyorum.
S:Son do ot doho...
dedim kızın taklidini yaparak. Saate baktım. 8.30'u geçmişti. Daha ilk dakikadan geç kalmamak için aceleyle yurttan çıktım. Aceleyle çıktığım için üzerime bir şey almayı unutmuştum. Taksinin birini durdurdum. Yol 25 dk kadar sürmüştü. Taksiye parasını uzatıp aceleyle güvenlikten geçtim. O sıra önüne bakmayan dallamanın biri ile çarpıştım.
S: Ya önüne baksana!
diye bağırdım. İlk bir kaç dakika gözlerini gözlerimden ayırmadan baktı. Sanırım birine benzetmişti beni. Sonra ise kendisini toparladı.
X: Allah Allah! Önüme bakıyorum ben asıl sen önüne bakmıyorsun!
S:Önüne bakmaktan kastın heralde yere bakarak yürüyorumdu. Karşıya bakarak yürürsen kimseye çarpmana gerek kalmaz deve boylu!
X: Fare boylu sinek akıllı!
S: Allah'tan bende akıl var sende sadece boy var. Bütün aklın boya gitmiş!
X:Daha ilk dakikadan nasıl bir belaya bulaştım!
S: Sayende geç kalıyorum. Çekilirsen önümden!
O sıra uzun boylu devenenin, dallamanın, sarı saçlı mavi gözlü bir arkadaşı geldi.
Q: Çaylak gel şuraya!
dedi ve bende o sıra dallamanın yanından sınıfa doğru gittim. Sınıf bayağı bi dolmuştu. Cam kenarına yakın bi yer aradım. Ama nerdeyse hepsi doluydu. Daha dikkatli baktım. Arkaya yakın sırada siyah saçlı bir kızın yanı boştu. Yanında da sarı sakallı sarı saçlı bir erkek vardı. Heralde sevgiliydiler. Kapı önünde daha fazla durmadan gözüme kestirdiğim yere gittim.
S:Boş mu?
Kız: Evet boş.
demesiyle oturdum. Çantamı sıra altına koydum. Telefonumu masa üzerine bıraktım.
Kız:Ben Nazlı. Sen?
S:Su bende.
N:İlk günün mü?
S:Evet, belli ediyor muyum?
N:Yani biraz, merak etme bizim de ilk günümüz
dedi yanındaki erkeği de göstererek.
N:Bu da Ateş. Sevgilim.
A:Selam.
S:Selam.
A:Nazlı Feyzo nerde kaldı ya?
N:Bilmem. Yavuz lafa tutmuştur belki.
A:Belki de.
O sıra yanlarına okulda çarpıştığım çocuk geldi. Başımı hemen sağa çevirdim. Umarım beni görmemiştir.
A: Nerde kaldın be Feyzo? Ders başlıcak.
Fey: Sorma Ateş. Deli bir kızla kavga ettim de sabah sabah. Bütün deliler beni buluyor yaa!
Bana mı demişti o deliyi?!
S:Asıl sensin deli be! Kaç yaşına gelmişsin hala karşıya bakarak yürümeyi bilmiyosun!
Nazlı ve Ateş ikimize bakıyordu.
Fey: Senin burda ne işin var?!
N:Tanışıyor musunuz?
A:Deli dediğin kız bu mu lan?
Fey: Tır gibi çarpan işte.
Tam cevap vermeye hazırlanıyordum ki hocanın sesini duydum.
H:Sessizlik. Ders başlamıştır.
diyince sustum. Tabi o Dallama'da susmuştu hoca ders anlatmaya başlayınca. Dallamayla benim aramda Nazlı ve Ateş oturuyordu iyi ki! Yoksa ben parçalamıştım bu dallamayı. Dersi dinlemek yerine içimden Dallama'ya küfür ediyordum. Sabah sabah yaşadığım belalara bak ya. İlkinde bir adama yol sorcam sinek vızıltısı kadar bile ses çıkarmıyor. Gören sancak yicem. Sonra Yurt Müdürüyle atışıyorum hafiften. Ve oda arkadaşımı es geçmiyim! Ve şimdi de bu dallama. Allah'ım ne çekiyorum ya! Öndeki kıza hafiften seslendim pencereye açması için. Allah'tan sınıf genişti ve sağ tarafı cam kaplıydı. Bu biraz daha kendimde hissetmemi sağladı. İlk ders böylelikle bitmişti. Adam hiç üşenmeden 4 saat ders anlatmıştı. Anlıcağınız üzeri saat 1'e geliyordu. Yarım saat molanın ardından biri üç saatlik diğeri 2 saatlik dersim daha vardı. Hızlıca yerimden kalktım.
En son
A:Lan sakin!
dediğini duydum. Ve bu dallamayla daha 5 sat birlikteydim. Tek isteğim bugün daha fazla olay olmadan günü bitirmekti. Yarım saat boyunca yemekhanede oyalandım ve dersliğime doğru ilerledim. Dersliğime ilerlerken kantinde Ateş,Nazlı ve Dallama bir masa etrafında ve yanlarında 4 kişi ile birlikte oturuyordu. Nazlı beni görünce gülümsedi ve el salladı. Sanki yanlarına gelmemi istiyordu. Ne demek istediğini anlamadığımdan öylece bakmaya devam ettim.
N:Su gelsene!
ve beklenilen an gelmişti.
S:Dersim var. Başka zaman!
N:Bizim de dersimiz var zaten. Bekle biz de geliyoz.
dedi ve diğerleri ile vedalaştı. Sanırsam diğerlerinin ders bitmişti. Nazlı gelince yanıma Ateş ve Dallamada gelmişti. Dallama gelmese olmazdı zaten(!)
N:Ders neydi?
A:Nazlıcım ne zamandan beri ders işlemeye meraklısın?
N: Ondan sormuyorum Ateşcim. Uyuyabilceğim bir ders mi diye soruyorum.
Fey: O iş hocaya bağlı değil mi ya?
N:Sen sus Feyzo ya!
S:Ticaret hukuku ve bence rahat uyuyabilceğin bir ders.
N:Su gibi olamadınız bee! Bi de sizi yanımda taşıyorum.
A:Taşımayıp ne yapıcaktın?
Ateş'in bu lafına güldüm.
N:Sen nerden geliyosun Su?
S:Antalya.
Fey:Zahmet edip ne diye geldin? Keşke orda kalsaydın?
S: Belki burda aklı başında birileri vardır diye geldim ama farkettim ki akıl sahibi tek tük kişiler var!
Fey: Tek tük kişilerden biri olduğum için gayet şanslısın.
dedi alaycı bir gülümseme ile.
A:Bence seni kastetmedi
diyerek bozdu Dallama'yı.
Fey:Sen yapma bari Ateş!
dedi gülerek. Böyle konuşa konuşa yerimize oturmuştuk. Tabi ben cam kenarına yakın yere oturdum. Dallama da direk yanıma oturdu. Dallama'nın soluna Ateş, Ateş'in yanına da Nazlı oturdu. Ve hoca girdi içeri. Tam 1.30 saat ders anlattı. Saymıştım zamanı. Çünkü saate bakmak dışında yapabilceğim bir şey yoktu. Nazlı tam kafasını sıraya koymuştu ki Hoca sınıfta uyuyan birilerini görmek istemediğini belirti. Nazlı bana bakarak,
N:Hani uyumamıza izin verirdi?
S:Ne biliyim.Ders ticaret hukuku ya zor bi ders değil gibi o yüzden izin verir diye düşündüm.
Bir 10 dk kadar mola verdi sonra. O 10 dk boyunca Nazlı ile konuşmaya çalıştım. Bir uçtan bir uca sesleniyordum bu gürültüde. Bir de yanımızda Ateş ve Dallama da konuşunca birbirimizi duyamaz olmuştuk ve ikimizde pes etmiştik. 10 dk sonra Hoca yine 1.30 saat ders anlattı ve ben yine saati saydım.
Böylelikle 2. Derste bitmiş oldu.
A:Hiç mi susmaz bi insan ya!
Fey: Beynimin sıvısı eridi resmen.
N: Yapcağın filozofik cümleye ediyim Feyzo. Sıvı erimez buharlaşır.
dedi Dallama'yı bozarak.
S: Beyni olmadığından yabancı bu konulara Nazlı!
dedim gülerek. Nazlı da bana katıldı. Ateş'te beni destekledi ordan. Dallama'da Ateş'in beni desteklemesine kızdı. Ve bir sonraki dersliğimize gittik. İçeri girdiğimizde cam kenarları hep doluydu. Asıl sıkıntı şimdi başlıyordu. Mecbur kapı tarafına doğru oturduk. Oturur oturmaz bi sıkıldım. Kendimi derin nefes almaya zorladım. Lakin bu konuda yetenekli olduğum söylenemezdi. Dersin ilk yarım saati geçtikten sonra kendimi daha da kötü hissetmeye başladım. Duvarlar üstüme üstüme geliyor gibiydi. Nefes almam zorlaşıyordu. En kötüsü ise titremeye başlamıştım. Acele ile eşyalarımı topladım. Aniden ayağa kalktım. Etrafa bakmadan sınıftan koşar adımlarla koştum. Merdivenlerden uçar adımlarla indim. Ve bahçeye çıktım. Duvara yaslanarak oturdum. Titreye titreye nefesimi dışarı bıraktım. Klostrofobim kendini göstermişti yine. Ortam her ne kadar geniş olsa dahi pencere kenarında oturmadığım zaman klostrofobim daha kolay tutuyordu. Klostrofobim bu yazdan beri vardı. Henüz yeni sayılırdı ama çok çabuk etkisi altına almıştı beni. Tabi yazın yaşadığım olay yüzünden yavaş yavaş etkisi altına almasını beklemiyordum. Bir kaç dakika öylece bekledim. Ayağa kalkmaya hazır hissettiğim an otobüs duraklarına doğru yürüdüm. Oturdum. Otobüsün gelmesi gerekirken Dallama gelmişti.
Fey: İyi misin?
diye sordu. Normal ve alaycı bir şekilde sormadığından şaşırmıştın.
Fey: Bugün cevap vermeyi düşünüyor musun?
S:Ne?
Fey:Diyor-
S:İyim.
Fey:Noldu aniden çıktın sınıftan?
S: Sanane.
Fey:Seninle normal konuşulmaz.
S:Seninle konuşuluyor mu ki?
Fey: Burda ne yapmaya çalışıyorum(!)
dedi tek kaşını kaldırarak. Cevap vermedim çünkü beklediğim Otobüs gelmişti. Ayağa kalktım gitmeye yeltendim ama yeltenmekle kaldım. Çünkü Dallama önümden çekilmiyordu.
Fey:Önce soruma cevap ver.
S:Manyak mısın? Çekilsene kaçıcak otobüs. Sonra yarım saat daha beklicem bu karanlıkta!
Fey: Ne çok çemkiriyosun sen ya?!
Dallama'nın istediği olmuştu. Otobüs gitmişti ve ben mal gibi ayakta bekliyordum.
S: Ne dallama bişi çıktın sen ya? Senin yüzünden otobüsü kaçırdım! Mutlu musun?
Fey: Sorma çok mesudum şuan.
dedi gülerek ve ekledi,
Fey: Ayrıca dallama ne ya? Benim bi adım var.
S: Dallama benim literatürümde senin gibilere verdiğim isim. Ama şansa bak senin gibi bir dallama ile daha önce hiç karşılaşmadım!
Fey: Feyzullah.
S:Ney?
Fey:Adım diyorum Feyzullah!
S:Dallama daha çok yakışıyor!
Fey:Ne baş belası bişisin sen ya?!
S:Ben mi?! Asıl sensin o bela şeysi.
Fey:Bela şeysi değil, baş belası.
dedi hafiften gülerek.
S: Tam bir Dallama ya! Senin yüzünden otobüsü kaçırdım.
Fey: Ne çok söylendin ya. Gören de sanıcak bu son otobüstü. Gelir birazdan.
S: Senin gibi bir Dallama yüzünden kaçırınca insanın söylenmemesi mümkün değil!
Fey: Baş belası laf soktu. Aferin. Çikolata da ister misin?
dedi alaycı bir gülümseme ile.
S: Dua et toplum içindeyiz. Yoksa senin ilerde baba olma ihtimalini ortadan kaldırırdım!
Fey: Yalnız benim sevgilim yok! Baba olmak için gerekli bir kadın yok hayatımda yani.
S: Dallama olduğun kadar salakmışsın da.
dedim alayla. Baba olma ihtimalini ortadan kaldırırım lafının ne demek olduğunu yeni anlamış gibiydi.
Fey: O biraz zor.
S:Nedenmiş o? Yoksa hiç öyle bir ihtimal yok mu?
Fey: İhtimal var tabiki de, sen o kadar şey değilsin!
S: Ben ney değilim?
Fey: Senin bir şey olmadığından değil, dövüş konusunda iyim. Yani sen bir hamle yapmadan seni durdururum!
S: O kadar emin olma!
dedim göz devirerek. Bir tane daha otobüs yaklaşıyordu. İleri adım attım ve Dallama yine önümü kesti. İstediği cevabı alana kadar vazgeçmicekti anlaşılan.
Fey:Bir şey unutmadın mı?
S:Klostrofobim var. Cam kenarı hariç bir yerde oturunca kötü oluyorum. Aldın mı cevabını?
Fey: Aldım.
S:Çekil önümden o zaman!
diyince çekilde ve bende rahat rahat bindim otobüse.

GAME ON!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin