DERİN DONDURUCU

1.3K 93 37
                                    

Şimdiden teşekkür ederim okuduğunuz için😘😍❤️
Bazı okuyucularımın istekleri üzerine;
(YAVUZ)
Doktor:Kötüden ziyade, hastamızın ciddi bir hafıza kaybı var. Ve beynin hafıza kısmında bir duvar gibi bir şey var. Her hatırladığı anıda o duvar zarar görüyor ve bunun sonucunda sinir krizleri, nöbetleri, hal ve hareketlerinde değişiklik, baş ağrısı ve baş dönmesi gibi yan etkiler maalesef ki olucaktır.
B:Ne yani? Hatırladıkça bu hale mi gelicek?
Doktor:Maalesef.
Y:Peki ya bu durumu tetikleyen şey nedir?
Doktor:Bir iğne.
Fey:Uyuşturucu gibi mi?
Doktor:Uyuşturucuyla bir alakası yok. Bağımlılık etkisi yok.
Y:Ben anlamadım şimdi.
Doktor:Şöyle izah ediyim. Su Hanım'ın değerlerin de yüksek miktarda iğnenin sıvısı tespit edildi. Bu iğne beyindeki hafıza kısmını geçici süreliğine siliyor. Ve hasta hatırlamaya başladıkça, sinir semptomları etkin hale geliyor. Bunun sonucunda da sinir krizleri, nöbetleri geçiriyor. Bu iğnenin nasıl yapıldığını bilmiyorum. Çünkü şuan bütün ülkelerde kullanımı yasak.
B:Bu durum daha ne kadar devam edicek?
Doktor:Ne zaman hatırlarsa o zaman son bulur.
Fey:Peki ya tedavi?
Doktor:Tedavisi ne yazık ki yok. Bu hastanın hatırlama durumuna bağlı. Ben sadece sinir krizlerini geciktirmek için sakinleştirici gibi ilaçlar yazabilirim. Zaten daha önceden de reçetesine yazılmış.
Y:Daha önceden derken?
Doktor: 7 ay kadar önce gittiği bir hastanenin kayıtlarına ulaştım. Sakinleştirici ilaçlar yazılmış reçetesine. Haberiniz yok muydu?
B:Haberimiz yoktu.
Fey:Bilmemiz gereken başka bir şey var mı?
Doktor:Şu an için hayır. Sadece ayda bir kontrole gelmesi gerek. Geçmiş olsun.
Y:Teşekkürler.
diyip doktorun arkasından bakakaldık.
(SU)
Yavuz, Bahar ve Feyzullah doktorla konuşurken diğerleri de başımda nöbet tutuyordu. Bi yarım saatin sonunda nihayet konuşmaları bitmişti. Başımda nöbet tutanlar Yavuz ve Bahar'ın yanına gitti. Feyzullah'ta ben yalnız kalmıyım diye yanıma geldi. Doktor olan biteni anlatmıştı sanırsam.
Bir şey sormak istiyor gibiydi ama soramıyordu. Nasıl davranıcağından emin değildi.
S:Emin ol o sakinleştirici ilaçlarının tadı berbat(!)
diyince bana bakıp sırıttı.
Fey:Ciddi misin? O ilaçları içmek zorundasın! Hatta ilaç kullandığını bize söylemen gerekirdi.
S:Ama ne yapıyım? İlacın tadı berbat ötesi. Midemi bulandırıyor.
Fey:Su? Sen biliyor muydun?
S:Neyi?
diye sorunca bana inanmamıştı. Bir şeyler hatırladığımda sinir krizi geçirdiğimi biliyordum.
S:Tabiki de biliyordum. Yeşil gözlü teröristi hatırlarken yaşamıştım ilk krizimi.
Fey:O yerden çıktıktan sonra hatırladın yani?
S:Evet.
Fey:Şimdi ne hatırladın?
S:Çok karmaşıktı. Cam fanus gibi bir şeyin içinde ellerim bağlı sandalyenin üzerinde oturuyordum. Fanus dikdörtgendi ve üstü açıktı. Cam fanusun içinde su vardı. Ve gittikçe yükseliyordu. Tam boğulmak üzereyken biri cam fanusu kırıyordu.
Fey:Kırıyor mu?
S:Evet kırıyor. Sonra tedavi ettiğini hatırlıyorum.
Fey:Bu adamlar manyak mı?
S:Ne açıdan?
Fey:Önce sana işkence ediyor sonra da seni iyileştirmeye mi çalışıyor?
S:Bilmiyorum. Henüz o kadar hatırlamadım.
Fey:Hatırlamamanı tercih ederim.
Konuyu bir şekilde değiştirmem gerekiyordu. Bunu konuşmaktan çok hoşlanmıyordum çünkü.
S:Kolun için üzgünüm.
Fey:Sorun değil.
dedi sırıtarak. Beni rahatlatmak için öyle dediğini biliyordum. Ama bir şey demedim.
S:Hadi gidelim artık.
diyip yataktan kalktım.
S:Çıkarsan giyinicem.
Fey:Olmaz!
S:Yaa Dallama! Çık!
Fey:Seni yalnız bırakamam.
S:En azından gözünü kapa!
Dallama ise tek gözünü kapamıştı. Boşta kalan eliyle sol gözünü işaret edip;
Fey:Bir gözüm seni izlemek zorunda. Başına bela alma diye(!)
S:Sen varsın ya işte bela olarak(!)
dedim gözlerimi devirerek.
Fey:Tatlı belayım işte.
S:Hem de zehir tatlısı(!)
Fey:Öyle bir tatlı mı var ya(?)
S:Şaka mısın?
Fey:Oldukça(!)
Ağzımı açmakla yetindim.
Fey:Bu kadar etkilendiğini belli etme ama(!)
S:Ne etkilenmesi ya?!
Fey: Ağzını bir dahakine kapat tamam mı(!)
diyip göz kırptı. Ağzım hala açık mıydı ki? Dallamanın demesiyle ağzımı kapadım. Sinirle Dallama'ya bakıp üstümü çıkardım. Tabi hemen gözlerini kapadı.
Fey:Ne yapıyon ya?
S:Giyiniyorum.
dedim giyinmeye devam edip.
Fey:Açabilir miyim?
S:Evet, giyindim.
Fey:Bi giyinemedin ya(!)
S:Ayy Haspam(!)
diyip odadan çıktım. Tabi Dallama'da peşimden geliyordu. Bizimkiler beni görünce yanıma geldiler.
N:Su?
E:Sen nereye?
B:Geriye dön!
S:Biraz daha burda kalmaya devam ederse Su'ya ulaşılamayacaktır. Lütfen daha sonra tekrar deneyiniz(!) Dıt... Dıt...Dıt...
diyip yanlarından koşarak kaçtım.
Y:Allah'ım yarım akıllı birine bile razıyım(!)
diye söylendi.
Hastaneden çıktıktan sonra beraber yürümeye başladık.
Fey:Bahar, reçeteyi bana verde alıyım ilaçları.
S:Bohor, roçotoyo bono vordo oloyom oloçloro(!)
diye dalga geçtim.
F:O ilaçlar içilcek!
A:Ufff! Sakinleştiriciler yakında sinemalarda!
diye güldü.
S:Ulan ne doktormuş ya(!)
Dallama ilaçları alıp yanımıza geldi. Birlikte yazlığa doğru yürüdük.
(NAZLI)
(2 gün sonra)
Sabah sabah bilin bakalım ne oldu(?)
Tabiki de Bahar ve Eylem psikopatça uyandırma servisi ile odamıza dalıp bizi uyandırdılar.
N:Bi yeter artık! Tatildeyiz bilmem farkında mısınız?
E:Tatilin keyfini çıkarmamız gerek!
B:Ve bu da güne erken başlayarak olur.
N:Ben yatmaktan keyif alıyorum belki, olamaz mı?
E:Öyle bir seçenek maalesef ki piyasada yok!
S:Hay ben senin piyasana...
E:Su kuş öyle deme ama, ağlarım(!)
diyince Su ters ters Eylem'e baktı.
B:Kahvaltı hazır, hadi!
N:Giyinip geliyoruz.
diyip gözlerimi kapadım.
E:Nazlı Ateş'e senin ifşa fotoğraflarını gösteririm(!)
diyince yataktan fırladım. O fotoğraflar tam bir ifşaydı yani. Biri görse beni tımarhaneye tıkar.
N:Hain arkadaş!
E:Su kuş sende kalk ilacını içmen lazım!
S:Nazlı içsin(!)
B:Su kalkıyor musun kalkmıyor musun?
S:Tabiki de kalkıyorum(!)
Ve en sonunda Bahar harekete geçip Su'yu yataktan çekti. Sonuç: Su şu an yerde debeleniyordu.
S:Ben hastayım hasta! İnsafsızlar!
E:İlaç içmeye gelince de ben hiç hasta değilim oluyor(!)
S:Uff!
N:Üff tamam be(!) Geliyoz iki dakikaya. Ne kahvaltıymış arkadaş(!)
diyip üstümüzü giyinip aşağı indik.
N:Herkese günaydın.
S:Herkese günaymadın.
Dünyada iki tip insan vardır(!)
A:Sana da günaydın sevgilim.
diyip sarıldı bana. Ateş'in kokusuda ayrı bi güzel. Parfüm olarak sıkmak isterdim.
S:Vıcık vıcık ilişkiniz bittiyse sofraya alalım sizi(!)
N:Suu!
S:Dokunulmazlık kuralı!
diyip kaşlarını kaldırdı.
N:Bu kızı kim hasta etti ya?! Onu bulup ilk ben geberticem!
S:İnşallah, Maşallah canım(!)
A:Dayıoğlu bugün ne yapıyoruz?
Bahar mutfaktan sinirle geri döndü.
B:Ne mi yapıyoruz? Eşşeğin ayağını yapıyoruz!
Yine neye sinirlendi bu kız?
Y:Bahar? Bir sorun mu var?
B:Sorun değil canım(!) Bildiğin tımarhanelikler kaçmış!
Y:Biraz daha anlaşılır lütfen?
B:Diyorum ki, komşu kızları gelmiş(!)
E:Ne?!
N:Nerde?
F:Sen nasıl gördün?
B:Mutfak penceresinden yol gözüküyor. Yürürlerken gördüm!
E:Fethi baştan uyarıyım kızlardan birine yüz verirsen sana bu tatili cehennem ederim!
F:Olur mu öyle şey Eylemcim(!) Sen varken onlarda kimmiş?
E:Aferin sevgilim, böyle devam et.
dedi. Biz ise bunların bu konuşmasına gülüyorduk.
F:Bunda gülüncek bir şey yok.
E:Alt tarafı bi cehennemlik ederim dedim.
F:Cehennemine razıyım.
diyip Eylem'e bir öpücük kondurdu.
Y:Aile var burda!
F:Pardon.
A:Neyse boşverin kızları şimdi. Kahvaltımızı yapalım.
dedi. Kahvaltı boyunca Feyzo ve Su her zamanki gibi didişti. Bu seferki konu ise tek kalan yeşil zeytindi. Su alıcakken Feyzo almıştı yeşil zeytini. Ve sonra didişme başlamıştı. Neyseki Yavuz ve Fethi ikisini de susturmayı başarmıştı.
B:Eylemcim biz bulaşıkları halledelim, Nazlı ve Su siz de masadakileri mutfağa taşıyın.
diye görev dağılımı yaptı.
E:Niye ben bulaşıkları yıkıyorum?
B:Çünkü şu diğer ikili bulaşık yıkamayı tabakları kırmak sanıyorlar(!)
N:Hiçte bilem(!)
A:Siz yukarda ne yapıyorsunuz?
N:Sevgilim, hiç bir şey yapmıyoruz(!) Sadece Bahar önlem olarak bizi mutfağa sokmuyor o kadar.
dedim masum bir şekilde gülerek. Erkekler ise anlamamış bir şekilde bize bakıyordu.
S:Şimdi ben size şöyle izah ediyim, Bahar ve Eylem market alışverişine çıkmışlardı. Nazlı ve bende bulaşıkları yıkıcaktık. Ama gelin görün ki tabakların hepsi bulaşık makinesine girceklerine çöpe girdiler.
diyince kahkaha attık.
İşin aslı şöyleydi: Su ve ben bulaşık yıkamak istemiyorduk. Hem de hiçbir zaman. Sonra bende tabaklardan birini yere atmıştım ve kırılmıştı. 3-4 tabak bardak kırdıktan sonra Bahar ve Eylem gelince, mutfağın halini de görünce bizi mutfak işlerinden uzaklaştırmıştı. Ve yaşasın hain planlar(!)
B:Siz gülün, gülün! Ya resmen mutfağa girdiğimizde bu iki salak yaptıklarını saklamak için yerde kırıkların üzerine yatmışlardı(!)
A:Sevgilime ne içiriyorsunuz?
E:Enişte sevgiline hiç bir şey yapmıyoruz! O bize yapıyor(!)
F:Eylemime kimse bir şey yapamaz!
E: Benim arkamda kapı gibi sevgilim var(!)
S:Sevgiline gerek yok ki(!)
F:O nedenmiş?
N:Enişte sen gelmeden bizi öldürür de ondan.
dedim kaşlarımı kaldırarak.
A:Kim kimi öldürüyor ya?
Y:Kesin zevzekliği.
S:Ve üstat konuşur(!)
Y:Su!
S:Ben hastayım Sarı Komutan!
Y:Bahar?
B:Ne canım?
dedikten sonra sustu ve tekrar devam etti;
B:Ama Su, sarı komutan lafını sadece kızdığımda söylerim!
Y:Yok artık!
S:Yavuz istersen bir dahakine toplum içinde söyliyim?
Y:Hele bi dene(!)
S:Hiç yapmam ben öyle şeyler. Hep Nazlı yüzünden.
N:Ben ne yaptım ya?
B:Su sen ilacını içtin mi?
diyince Su'yun yüzündeki gülümseme son buldu.
S:Hıhı...
gibisinden bir şeyler geveledi ağzından.
Fey:Baş belası?
Su dudaklarını aşağı doğru hareket ettirip, kaşlarını da aşağı ya doğru hareket ettirdi. Tam dokunsan ağlıcak cinstendi. Tabi ki gülmedim(!)
N:Bu numarayı yemezler artık(!)
Fey:Hadi baş belası.
diyip mutfağa gittiler:
N:Hava da aşk kokusu var!
diye bağırdım. Diğerleri benim ne ima ettiğimi anlamışlardı. Bu aralar bu ikisi fazla yakındı. Hadi hayırlısı.
B:O değil de bu komşu kızların ne işi var burda ya?
E:Nerdeler?
dedi Bahar'ın yanına gidip. Cam kenarından komşu kızlarını dikizliyordu. Bu dedikodu ortamında ben olmazsam olmaz(!)
N:Harbi ya? Nerden bulmuşlar burayı?
E:Boğalım onları. Hazır havuz da varken.
F:Eylemcim, denk gelmişiz işte. Bunda abartılcak bir şey yok!
E:Sen sus Fethi!
N:Siz de pek bi sevindiniz(!)
A:Sevgilim bizim sevinmemiz sizlerin o kızları alt üst ediceğinizi bilmemizden gelen bir refleks.
dedi. Aslında gayet iyi kurtarmıştı durumu.
S:Ve Oscar Ödülü goes to Ateş Acar.
dedi gülerek.
N:Seni de görcez Su Hanım(!)
S:Zaten beynimin içinde kıpır kıpır şeyler oluyor, tam birine uçmalık zamandayım-
N:-Anladım Su kuş.
S:İyi o zaman.
N:Dürbün yok mu ya?
E:Saçmalama!
N:Uzaktan bir şey anlaşılmıyor!
B:Nazlı bu mesafe neyime yetmiyor?
N:Konuştuklarını duyamıyorum.
A:Dürbünle mi duymayı düşünüyorsun?
N:Dıştan diyince çok saçma oldu.
dedim. Ve kahkaha tufanı.
E:Nereye gidiyor lan bunlar?
B:Eğilin!
demesiyle kendimi yere attım. Bizim onları izlediğimizi farketmesinler maksat.
A:Dayıoğlu bu kızlar harbi sıyırdı.
F:Bu işin sonu hiç hayır değil.
Y: Çeyrek akıllıyada razıyım Allah'ım.
B:Su kuş senin böyle durumlar için bi kelimen vardı,neydi o?
S:Ay Haspam(!)
diyince güldük.
B:Aldınız mı cevabınızı Sarı Komutan?!
Y:Ne yaptım şimdi?
B:Bilmem.
S:Enişte kısaca 'kızlara yüz verirsen bu Sarı Komutan lafını çok duyarsın' demek.
Y:Açıklama için saol. Ya Baharcım ben o kızların neresine yüz veriyim? Burda senin gibi güzellik varken?
B:Yaa Yavuz, bende seni seviyorum.
diyip kollarına atıldı.
N:Ben bu kızları takip edicem.
E-A:Saçmalama!
N:Bunlar bi iş karıştırıyor.
A:Sevgilim, kelebeğim ne işi karıştırsın bu kızlar?
N:Kim geliyor?
kimseden ses çıkmadı. Çıksa şaşardım(!)
N:Su?
S:Nöronlarıma iyi bakmam gerek. Zaten Dallama'yı görünce nöronlarım bi sinirleniyor. Bir sinir şeysi daha kaldıramıcam!
Fey:Bu yetmemiştir sana biraz daha sok istersen(!)
Su'yun ne diceğini tahmin ettiğimizden tüm kızlar olaraktan;
N-S-B-E:Ay Haspam(!)
dedik ve güldük. Erkekler ise bunlar iyice delirdi bakışı atıyordu.
N:Tamam. Gelmezseniz gelmeyin! Ben giderim!
dedim kapıdan çıktım. Gizli bir şekilde komşu kızlarının nereye gittiklerini takip ediyordum. Ajancılık bana yakışmıştı aslında.
Kızlar gele gele yemekhane gibi bir yere gelmişlerdi. İyi de bunların burda ne işi var? Neden buraya geldiler ki?
Komşu kızları yemekhanenin içine girdiler. Bende onları takip ettiğimi anlamasınlar diye hemen içeri girdim. Aradan 5 dk geçtikten sonra bende içeri girdim. Ama komşu kızlarını ortalıkta göremedim. 5 dk içinde nereye kaybolmuşlardı ki?
Alt kata inen merdivenlere doğru yürüdüm. Sanırsam, alt katta dondurucu, kazan dairesi falan vardı. Aşağı inmekten vazgeçtim. Tekrar kalabalığa doğru yönelmiştim ama aşağı kattan gelen sesle kalabalığa yönelmekten vazgeçtim. Merdivenlerin başından kafamı aşağı doğru sarkıttım. Karanlıktı. Bir şey görememiştim.
Beni gören deli sancaktı. 'Bu kız mal gibi niye sarkıyor?' diye düşündüklerinden emindim. Ama komşu kızlarında bir sorun vardı. Biliyordum. Bilmekten çok hissediyordum. Aşağı kata giden merdivenlerden yavaş adımlarla inmeye başladım. Loş ışıklarla aydınlatılmıştı. Merdivenlerin bitiş noktasında yol ikiye ayrılıyordu. Hangi tarafa doğru gitsem diye düşünürken sağ taraftan sesler işittim. Sağ yola doğru saptım. Olabildiğince yavaş harelet ediyordum. 5 dk kadar yürüdükten sonra sesleri daha net duymamla durdum. Oyuk gibi bir şey vardı. Oraya girdim. Ve bekledim.
X:Bilmiyorum.
diye fısıldadı. Boş olmasına rağmen fısıldayarak konuşuyordu. Ses kesinlikle bana tanıdık gelmiyordu.Kiminle konuştuğunu göremiyordum bu mesafeden.
X:Öğrenmeye çalışıyorum.
dedi. Sanırsam telefonla konuşuyordu. Neyi öğrenmeye çalışcaktı ki?
X:Hayır, edilmiyorum. Açığa çıkmadım.
Ajan mıydı?
X:Bir şekilde hallederim.
durakladı.
X:Güzel plana benziyor.
Plan derken? Kimin içindi bu plan?
X:A planı işe-
derken hapşırdım. Bi anda olmuştu. Gözlerim yakalanma korkusuyla büyümüştü.
Adam telefonla konuşmayı bıraktı.
X:Bi saniye, biri var!
dedi an saklandığım yerden çıktım. Olabildiğince hızlı koşmaya başladım. Peşimden geldiğini biliyordum. Ayak seslerini işitiyordum. Karşıma çıkan ilk kapıdan içeri girdim. İçerisi biraz soğuktu. Sanırsam derin dondurucunun olduğu kısımdaydım. Kapıyı hafif aralık bıraktım. Burda donarak can vermek istemiyordum.
Kapıdan uzaklaştım. Rafların arkasına saklandım. Ellerimi birbirine sürttüm. Burada bekledikçe daha çok üşüyordum.
Adam kapı önüne gelmişti. Ve ayak sesleri durduğum yerden uzaklaştı. Oturduğum yerden kalktım. Raflara bakındım. Belki bir ipucu bulurum diye. Tam da o an kapı tarafından çarpma sesiyle irkildim. Kapıya doğru yanaştım. Açmaya çalıştım ama kapı kilitlenmişti. Bir kaç kez daha açmayı denedim ama kapı kitlenmişti ya da sıkışmıştı. Kapıyı yumruklamaya başladım. Lakin kimse gidip gelmiyordu.
Odada kilitli kalmak ile ilgili bir problemim yoktu. Sadece bekledikçe daha da soğuyordu. Bedenim soğuktan dolayı titremeye başlamıştı bile.
Çareyi bağırmakta aradım;
N:İimdaaatt!

GAME ON!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin