Sessiz bir geceydi. Kulaklıklarımı takmış, yatağa uzanmıştım. Ellerim yatağın altına geçmişti, bir bacağımı bükmüş müziğin ritmiyle sağa sola hareket ettiriyordum.
Hareketsiz kalan bacağımda hafif bir dokunuş hissettim. Kaşlarım çatıldı, bu sefer yumuşak bir baskı gezindi. İrkilerek dirseklerimin üzerine doğrulduğumda Matthew'u gördüm.
Gülümseyeceğim sırada bakışlarım korkuyla kapıya kaydı. Eğer Matthew buradaysa, Brant de buradaydı.
"Merak etme." dediğinde kulaklıkları kulağımdan çektim. O ise parmaklarını bacağımdan yukarı çıkardı, diğer eliyle yataktan destek aldı. "Dennis'te kalıyor."
Ona izin vermem Brant'e karşın aşağılık bir hareket miydi?
Fazlasıyla.
Ama gözleri tenime değdiğinde bile beni delirtebiliyorsa buna nereye kadar karşı koyabilirdim?
Dudakları dizlerimin biraz üstüne değdiğinde ürperdim. Tenime doğru gülümsedi, tek elini kalçalarıma doğru çıkarıp beni aşağı çekti. Yatağa geri düştüm. Yüzü tenime daha rahat ulaştı. Dili, bacağımın iç kısmını okşadığında üzerimden hoş bir hava geçti ve nefesimi altüst etti.
Mesajda yazdığımı gerçekleştiriyordu. Fakat orası benim noktamdı, üst bacaklarımın iç kısmına dokunulması bile kelimenin tam anlamıyla kafayı yedirtiyordu.
Matthew, onu hissetmemi derinden istemiş olmalıydı. Beni sertçe ısırdı, sırtım dikleşti ve hem acıyla hem de içimde tutamadığım zevk dalgasıyla inledim. Ellerim saçlarımın arasına girdi, onları düzeltmek yerine sıkarak çekiştirdim. Hırçın bir hal kanıma nüksetmişti.
Yanıma geldi. Elleri, açık olan dudaklarıma çıktı ve işaret parmağını üzerine koydu. "Şşh." diye fısıldadı. Göz bebekleri, gözlerini arkasına saklamıştı. Yorgun, buna rağmen arzulu bakıyordu. "Öyle sesler çıkarma."
Nefesimi dizginlediğimde gözlerini sıkıca kapattı, kaşlarımı çatarak konuştum: "Ne?"
"Brant'i Dennis'e gönderdim. Buraya kadar her şey güzeldi. Planlarım vardı, dünkü mesajına karşılık olarak." Tek kaşını kaldırdı, gülümsedi. Ardından ofladı. "Ama Koç bugün üstümüzden geçti. Deli gibi yorgunum. Her yanım ağrıyor."
Tişörtünü çıkararak yere attı, yüzüstü yatıp yüzünü yastığa gömdü.
Ciddiydi.
Vay canına.
Tavana bakarak sahte, abartılı bir şekilde gülümsedim. Üzerine çıkarak ellerimi omzuna koydum. "Rahatlamana yardımcı olayım."
Onu inanılmaz yavaş bir şekilde ovdum. Kendimi hafifçe aşağı kaydırdım, sırtına doğru eğildim ve dudaklarımı pürüzsüz tenine bastırdım, baskıya son verdiğimde dudakalarımı sürterek yukarı doğru çıktım.
Ama devam etmeme izin vermedi, beni üzerinden kaldırarak döndü. Bedenimi tekrar çektiğinde kucağındaydım fakat iki yana açtığım dizlerim yatağın üzerinde durduğum için onun yüzü göğüslerime denk geliyordu. Hareketi hızlı olduğundan ısırdığı yere gelen küçük darbe de canımı acımıştı. Sanırım ısırığının izi kalacaktı.
Başını arkaya doğru attı, yüzüme baktı. Dudaklarımı büktüm. Ellerimi boynunun iki yanına koydum. "Benden üç yaş büyük olmana rağmen ihtiyarın tekisin."
Gülerek yüzünü göğüslerimin üzerine koydu; sesi de gülüşü gibi boğuk çıkıyordu. "Siktir, hatuna bak ya..."
"Tamam tamam." diyerek gülümsedim. Sol bacağımı kaldırarak üzerinden kalktım. "Seni rahat bırakıyorum."
"Tek uyumak isteseydim koltuklardan birine yığılırdım zaten." Yatağımdan ayrılacağım sırada kolumdan çekti, aynı anda sırtını yatağa yasladığında yanına düşmüş oldum. "Merdivenleri çıkmak için sarf ettiğim çaba, en azından ben uyuyana kadar yanımda kalmana değer."
"Uyuyabilirsen uyu." diyerek ona arkamı döndüm, sırtımı göğsüne yasladım. Kalçalarımı geriye hareket ettirdiğimde elini bacağımın üzerine koyarak durdurdu. "Rahat pozisyon almaya çalışıyorum, bırakır mısın?"
Tereddütle elini çekti, tereddütüne değecek bir hareketle aşağı kaydım ve tam olarak erkekliğine yaslandım.
"Yakın zamanda yaptıklarının hıncını alacağım. Nazik olmayacağım." Hırlar gibi konuştu. "Biraz iyi bir kız olsaydın ne olurdu sanki?"
Bu da ne demekti?
Öne doğru kayarak ondan olabildiğinde uzaklaştım. "Al."
İç çektiğini duydum. Sürünerek yanıma geldi, başını kolumun üzerine koydu. Kolumu çekerek sırtüstü hale geldiğimde yanağı karnımın üzerindeyi, bana bakıyordu.
Fena halde tatlıydı.
Işıktan olmalıydı.
"Alındın mı gerçekten?" Onu üzerimden ittireceğim sırada şaşkınlıkla eklediği soru duraksamamı sağladı: "Çok mu?"
"Yine düşünmeden konuşuyorsun." dedim, dişlerimin arasından. Onu ittireceğimi anladığı sırada bileklerimi tutarak oturur hale geldi, beni kendine doğru çekerek alnını alnıma yasladı.
"Beni iyi dinle, Veronica." Gözleri keskin bakıyordu. "Seni iyi kız kefenine koymamam benim iltifat şeklim."
Alt dudağını, çok lezzetli bir şeye bakıyormuş gibi ısırdı. Serbest bırakırken başını iki yana sallıyordu. Sesindeki sert, kararlı hava beni tahrik etmişti. "Çünkü, bilirsin, iyi kızlar cennete gider ama yaramaz kızlar sahneden asla inmez."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
o gece, hep sen
Подростковая литература(1) Matthew Curtis, tek gecelik ilişkileri severdi ama Veronica Wood'un ona hissettirdikleri birkaç saate sığamayacak kadar sıra dışıydı.
