⚘otuz altı

31.1K 1.3K 88
                                    

"Söylediğim hiçbir şeyi dinlemiyorsun. Ya bir şeyler yemedin ya da dünyanın yok olacağı saati öğrendin." Dennis birden yanıma oturduğunda sıçradım. Dakikalardır anlamlandırmak için masaya koyup ekranını açık bıraktığım telefonumu anında kapadım. "Veya... Kavga ettin? Hangisi olduğunu söyle, hadi."

"Aslında..."

İkimiz de başladığım cümlenin devamını merak ettik, öylece bekledik ama gelmedi. Dennis de kaşlarını kaldırarak sordu: "Aslında ne? Sana kelimeleri unutacak ne oldu, Veronica?"

Gözlerimi kırpıştırarak parmaklarımı açıp kapadım.

Cevap basitti.

Sanki uzun zamandır beklediğim bir şeye sahip oldum ve bu o kadar büyük geldi ki ne yapacağımı bilmiyordum.

Ağzımdan anlamsız mırıltılar çıktı. En ufak yanlışım her şeyi berbat edecekmiş gibi hissettiğimden, dudaklarım birbirine kenetlenmiş gibiydi.

Dennis, elini omzuma koydu ve yüzümü görebilmek için başını eğdi. "Harfler Nica, onlar kullan diye varlar."

"Bayılacağım."

Haklıydım. Yaptım bunu. Beynim, ultra büyük Matthew duygularını zapt edememiş olmalı ki bilincim kayıplara karıştı. Harika. İlkinde ağlamış, ikincisindeyse bayılmıştım. Bir üçüncüsü olursa ölecektim sanırım.

Uyandığımda, yalnızca bir kez kullandığım revir odasındaydım. Burada genelde hayvani bir şekilde spor yapanlar bulunurdu, ya da okulda maç olduğunda kavgaya karışanlar. Kısacası, bizim grup işte. Hım, onlara bizim grup deme hakkım var mıydı, bilmiyordum. Birkaç ay öncesine kadar hepsinden nefret ettiğimi düşünüyordum.

"Nasıl hissediyorsun?"

Kaçmak istediğim ama artık kaçmayı bıraktığım ses.

Yüzümün yarısına gelen güneş yüzünden gözlerimi kırpıştırdım ve başımı gölgeye çektim.

"İyi." dedim, harika olduğumu söylesem bana inanmazdı. Ama öyleydim. Gerçekten mutluluktan tekrar bayılacak kadar iyi hissediyordum.

Matthew'u görmek için doğrulacağım sırada odanın diğer köşesinden ayaklandı; yakınımdan geçtiğinde çok güzel koktuğunu fark ettim, derin bir nefes çekme isteği uyandırıyordu.

Yanımdaki sandalyeye oturdu. Gözlerim, güneşin tamamen aydınlattığı yüzünde gezdi. Kaşları çatıktı, düşünceliydi; ilgiyle bakıyordu. Ve birden, hayatımda fotoğraflamak istediğim çok an olduğunu fark ettim. Hepsinde de o vardı.

"Nasıl oldu bu?"

Oturur pozisyona gelerek ayaklarımı yere sarkıttım fakat sedye fazla yüksek olduğu için yere yetişememiştim.

Ona doğruyu söyledim. "Senin yüzünden."

"Ben ne- Ah..." diyerek durdu, farkındalık yaşadı ve gülmeye başladı.

"Komik olduğunu sanmıyorum."

Gözlerimi bacaklarıma eğdim, elimi ikisinin ortasında birleştirdim ve kalbimin hızını dizginlemeye çalıştım. Matthew'un karşısında ilk defa böylesine çekinir olmuştum; hiç bana göre bir şey değildi.

Sandalyeyi tam önüne yerleştirerek tekrar oturdu ve ellerini bacaklarıma koyarak bana baktı. Teması nefesimi tutmamı sağladı. Eskiden ondan böylesine etkilenmezdim, şimdiyse bakışı yetiyordu. Çünkü sadece bedenim değil, aklım ve kalbim de devreye giriyordu.

"Veronica?"

"Hım?" diye mırıldanarak gözlerimi ona çevirdim. Bir an vücudumu ateş bastı ve tişörtümün yakasını çekelemeye başladım.

o gece, hep senHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin