🎞billie eilish*my boy
"Gün ayamamış daha sana herhalde." Başım tam bardağın üzerin kayıp onu devireceği sırada birden hızla kalktı, gözlerim ardına kadar açıldı. Kırpıştırdım, netleştiğinde Brant'i gördüm. "Sen bu saate kalmazdın. Bir sorun mu var?"
Gözlerimi bardağa çevirerek yarısı içilmiş süte baktım. "Gök gürültüsünden doğru düzgün uyuyamadım. Uyuduğumda da erken kalkamadım."
Ceketini ve giymeyip taşımasına anlam veremediğim formasını sandalyeye koyarak yanımda dikildi. "Bugün gitme istersen. Hem ben de gitmeyeceğim, benimle gel. Akşam da Dennis'lerde kalacağım, birlikte kalabiliriz."
O okula gitmeyecekse kesin arkadaşlarıyla bir şey planlamıştı. Ve orada... Orada Matthew da olurdu.
"Yok, gideceğim."
"Kesin mi? Bak eğer-"
"Dersleri asamam." diye mırıldandım. "Kesin yani."
"Bir şey olursa ara beni." Sandalyenin üzerindeki tişörtü alarak bana uzattı. "Formayı Matt'e götürür müsün, burada unutmuş."
Keşke kesin demeseydim.
Burnuma yaklaşan forma, kokusunun etrafımı sarmasını sağladı. Boğazımı tırmalayan hayali parmaklar beni boğmaya çalıştı.
"Yedeği vardır."
Sesim o kadar soğuk, mesafeli çıkmıştı ki Brant duraksayarak kaşlarını kaldırdı. "Tamam. Sormadım varsay. Belli ki solundan kalkmışsın."
Tişörtü elinden kaptım ve ayağa kalktım, hızla yanından geçtim. Çantamı kapının kenarından kaparak montumu giydim, ayakkabılarımı aldım.
Brant'in mutfak kapısının oradan gelen şaşkın sesini duydum: "Veronica?"
"Kahvaltını etmeden evden ayrılayım deme." diyerek soru sormasına izin vermeden çıktım.
Neler olduğunu soracaktı. Her şeyi bilse bile ona cevap veremeyecektim. Hem böyle bir şeyi söyleyemezdim ki. Düşünmemeye çalışarak yürümeye başladım.
Okula vardığımda etrafın sessizliğine güvenerek ilk önce Matthew'un antrenman yaptığı spor salonuna gittim. Bizim kısımda neredeyse herkes dersler başladığı anda gelir, ucu ucuna yetişirdi. Burada ise tek tük olsa da birileri vardı. Bu sebeple adımlarımı hızlandırdım.
Spor salonuna geldiğimde tanıdık bir yüz aradım, Thomas'ı gördüm. Koç Brown ile konuşuyordu.
Öfkelendiğimi hissettim. Bunu durdurmaya çalıştım. Olmadı. Çünkü Thomas Boyle, arkadaşının alkol sorunu olmasına rağmen içmesine izin vermişti. Belki de göz yummuştu. Neler olduğunu bilmiyordum ama tahmin edebilirdim. Thomas çoğu zaman eğlencesini düşünürdü.
"Kaçtığının farkında değilim sanma." dedi, Thomas ile konuşurken gözlerini deviren Koç Brown. O sırada bakışları bana denk gelmişti. Kaşlarını kaldırdı. "Sen Brant'in kardeşi değil misin? Burada ne işin var?"
Thomas gülümseyerek bana selam vereceği sırada çantamı önüme alarak içini açtım. "Böldüğüm için üzgünüm. Brant, Matthew'un formasını vermemi istedi."
Uzattığım formayı elimden alan Thomas yüz halime bir anlam verememişti. Ona bakmadan, ki bakarsam bir yumruk patlatacaktım, geldiğim yönde gitmeye başladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
o gece, hep sen
Teen Fiction(1) Matthew Curtis, tek gecelik ilişkileri severdi ama Veronica Wood'un ona hissettirdikleri birkaç saate sığamayacak kadar sıra dışıydı.
