⚘otuz bir

31.8K 1.4K 170
                                        

Tüm gün boyunca hiçbir şey olmamış, olmayacakmış gibi davrandım. Brant'in uyumasını bekledim, telefonumu çekmecesinden aldım. Brant'e gittiğime dair kısa bir not bıraktım ve yalnızca tek bir sırt çantasıyla evden ayrıldım.

Dışarı çıktığım anda ilginç bir ürperti bedenimi kapladı, etrafa bakınma ihtiyacı buldum. Belki de bir süre daha evde beklemeliydim.

Yumruklarımı sıkarak başımı iki yana salladım. Dönersem gitmezdim.

Havaalanına vardığımda daha vaktim olduğu için oturmak zorunda kaldım, elimde telefonum ve cüzdanım vardı. Sol ayağım huzursuzlukla sallanıyordu, bir an önce dakikaların geçmesini bekliyordum. Telefonumun ekranını bir açıyor, bir kapıyordum. Matthew'u aramak istiyordum işte.

Hafifçe öne eğilerek dirseklerimi dizlerime yasladım, önüme dökülen saçlarımı arkaya doğru yerleştirdim.

"Telefonu kapayışından saçma bir şey yapacağını anlamıştım."

Dudaklarım titreyerek aralandı, gözlerim ardına kadar açıldı. Başım sağa doğru döndü.

Sanırım ıssız bir adada yıllarca kalsam ve kurtulacağım o an gelse bile şu anki gibi hissetmezdim. Bu duygunun bir adı yoktu, birçok adı vardı.

"Gitmen gerek."

Lütfen gitme.

Rahatça arkasına yaslandı, kolunu oturduğum yerin arkasına attı.  Uykusuz görünüyordu, günlerdir kafasına balyoz yiyormuş gibi bakıyordu. "Bana neden söylemedin? Dün. Aradığımda."

"İstemedim."

Başını hafifçe yana eğerek tek kaşını kaldırdı. Sanki asırlardır ona bu kadar yakın olmamışım gibi hissediyordum, Matthew'a sarılmamak için kendimi zor tutuyordum.

Gözlerimi kaçırdığımda  konuştu: "Eğer saatlerce dışarıda seni beklemeseydim haberim olmayacaktı. Gidecektin ve Tanrı bilir ne zaman öğrenecektim."

"Hala gideceğim." Telefonun ekranını açarak baktım. "Bir buçuk saat sonra."

"Pek sanmıyorum." dedi, hızlı davranarak elimden cüzdanımı aldı ve arkasına sakladı.

Arkama yaslanarak hiçbir şey söylemedim, sıcaklığını tekrar hissetmek beni sarhoş etmekle meşguldü ama o devam etti.

"Ne düşünüyorsun? Gidip yeni bir hayat kurmayı mı?" Biraz bekledi, düşündü. Sesi sinirli çıktı: "Ya da benim yeni birini bulmamı mı umuyorsun? Kesin bunu düşünmüşsündür."

Önümden geçen bavullu kadını izledim.

"Düşünmedim demeni isterdim."

Başım ona doğru döndü. Yüzünde dolaşmak istedi gözlerim ama onların arzusunu defettim. "Neden? Sanki aramızda gerçek şeyler var gibi konuşuyorsun. Sen sıkıldığında bu bitecekti zaten."

Birkaç saniye aramızda söndü.

"Farkındayım, Veronica."

"Ne?"

"Dışarıdan kaçıyormuş gibi görünüyorsun ama beni korumaya çalıştığını anlayabiliyorum." Yarım bir şekilde gülümsedi. "O kastettiğin şeylerin biraz bile olmadığını söyleyemezsin."

Kalbim öne eğildi, sırtında beliren kanatların açılmasını bekledi ve hiç durmadan göğe havalandı.

Onu yere düşüren korku oldu.

"Cüzdanımı ver."

"Gel al." diyerek ayağa kalktı, cüzdanımı havaya atıp yakaladı ve yürümeye başladı.

o gece, hep senHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin