🎞apashe*feeling good
Conan'a girişim beklediğim gibi sonuçlanmıştı. Thomas, ilk dakikada birinin peşine takılmış ve sorusunu unutmuştu. Buna ne kadar sevindiğimi anlatamazdım. Henüz, Dennis dışında başka birinin duymasına hazır değildim çünkü.
Ama daha da hazırlıksız yakalandığım bir şey vardı. Mesela her yer kız ve erkek dansçılarla doluydu, içerisi deli gibi kalabalıktı. Müzik, insanları eğlendirecek kadar yoğun ama bir o kadar da yavaş, usul hareketlere uyumluydu.
"Thomas'a söylemek nereden çıktı?" diye sordu Dennis, birden. Aslında onun da masada dans eden kadında kaybolduğunu düşünmüştüm.
"Yakında öğrenecekti." Matthew omuz silkti. U şeklindeki koltukta biraz geri kaydım. Bana doğru yaklaştı, öne doğru eğilerek yüzümü daha rahat görmek istedi. "Kızmadın, değil mi?"
Gözlerimi hafifçe kıssam da başımı olumsuz anlamda salladım. O ise yavaşça gülerek dudaklarıma yaklaştı, vücudum arzuyla ona doğru yükseldi ve gözlerim kiraza çalan dudaklarına düştü.
"Bu muhteşem anı bozmak istemezdim ama Thomas buraya geliyor." Matthew'un gözleri bendeyken kaşları şaşkınla kalktı, geriye çekildi. Dennis devam etti: "Bu bir ilk."
Thomas'ın bakışları bizi aradı, kendisi içeri girdiği gibi birini gözüne kestirdiği için bizimle oturmaya tenezzül etmemişti tabii. Bizi bulduğunda sinsi bir ifadeyle gülümseyerek yanımıza geldi, pat diye oturdu. "Az daha unutuyordum."
Kalbimin küt küt atışı umarım şarkıdan daha sesli değildir, zira benim kulaklarım o sesten patlayacak gibiydi. Ellerim buz tutmuştu.
Matt ellerini, teslim olurmuş gibi iki yana kaldırdı ve üzerimden geçerek kalktı. Elleri hala havadayken geri geri yürüdü, bara ulaşarak barmene doğru döndü.
Thomas gerildi. "Philip mi? Dennis. Korkmaya başladım."
Dennis hiçbir şey söylemedi ama ağırlaşan şarkı o boşluğu heyecanla doldurdu. Matthew, elinde bir bardak Brendi ile buraya doğru yürümeye başladı. Masaya yakalaştığında bardağı koydu ve Thomas'a ittirdi.
Thomas'a "İhtiyacın olacak." dedikten sonra nefesimi kesen bir gülüş sergiledi, bana yaklaştı.
Elini, belimin sağına koydu. Üzerime hafifçe yüklendi ve sırtımın üzerine düşmemi sağladı. Tek ayağımı yukarı çekti, dudakları üst bacağımdan göğüs hizama doğru çıktı. Nefesi yüzüme tırmanırken şarkının ritmine uygun bir şekilde, aşağı ve yukarı, art arda hareket ettirdi. İnlememek için kendimi tutarken boynumdaki damarların üst üste bindiğine yemin edebilirdim. Ama kasıkları benimkilere çarptığında dudaklarımdan kaçan ve yalnızca onun duyabilileceği kısık iniltiyi engelleyemedim. Dudaklarımı ıslatarak başımı sola çevirdim.
Thomas'ın masanın altına eğilmiş, şokla bize bakıyor olduğunu gördüm. Gülmeye başladığımda elimle yüzümü kapamaya çalıştım ama Matthew iki elimi de tutarak aşağı indirdi ve dudaklarıyla dudaklarımı okşadı. Geriye çekilirken tek eli, omzumdan bileğime doğru kaydı ve kalkarken beni de yanında çekti. Etrafımda dönmemi sağladı, sırtım onunkine yaslandığında durdu. Sağa ve sola, sakin bir şekilde dans ediyormuşuz gibi sallanmaya başladık.
Yüzü, sağ omzuna düşen at kuyruğumun arasından kulağıma ulaştı. Sıcak nefesi ürpertti. "Bazen, bu güzellikten kendimi nasıl alıkoyabildiğimi anlayamıyorum. Sanırım aptalın tekiyim."
"Seni eve atmak istiyorum, Matthew." Alt dudağımı ısırarak yavaşça güldüm. "Ama şu an Thomas'ı merak ediyorum."
Thomas'ın isminin geçmesiyle yüzümüz ona döndü. Matthew'un ona aldığı içkiyi dikmekte olduğunu gördük, Dennis ise onun kolunu tutarak durmasını söylüyordu. Thomas, o acı içkiyi bitirdiğinde kendine gelmek istercesine başını iki yana salladı. Dudaklarından, ağır bir küfür ettiğini okudum.
Matthew benden ayrılarak masaya ilerlediğinde onu takip ettim.
Thomas sadece "Sen delirmişsin Matt." diyebildi.
"O konuda hemfikiriz." diyen Matthew, Thomas'ın yanına geçti. Elini omzuna koydu. "Artık bildiğine göre daha fazla soru sormana gerek yok."
Thomas gözlerini bana doğru çevirdi. "Aslında sorularım çoğaldı."
Tedirginlikle gözlerimi kaçırdığımda güldüğünü duydum, tekrar ona döndüm.
"Bu acayip bir şey." Thomas, şaşkınlığını kısa sürede üzerinden atarak arkasına yayıldı. "Tanrım, Brant öğrendiğinde orada olmak istiyorum."
"Öğrenmediğini nereden biliyorsun?" diye sordu Dennis.
Thomas kocaman bir gülümsemeyle Matthew'a baktı. "Çünkü Matt hala yaşıyor."
"Brant öğrenmeyecek." dedim birden. İyice gerilmiştim çünkü Thomas haklıydı. Matthew'a neler yapabileceğini tahmin bile edemezdim. Tabii önce beni ülkeden sürme ihtimali daha yüksekti.
"Pekala, sakin ol Nica." Thomas, huzursuzluğumu anlamıştı. Bu yüzden konuyu değiştirmeye karar verdi: "Siz... Nasıl oldu oldu bu?"
"Takılmaya karar verdik, oldu işte." diye kısaca cevapladım.
"Takılmak mı? Matthew'un nasıl takıldığını fazlasıyla gördüm, Nica. Bana yalan söyleme." Başını sol omzuna düşürerek Matthew'a gözlerini kısarak baktı. "Söylemeyin yani."
Masada sessizlik oldu.
Düşüncelerimde de.
Sonra bir karmaşa başladı, zihnimde onca duygu birbirine bağırdı.
"Şu an aklıma geldi: Yarına yetiştirmem gereken ödevim var. Siz eğlenmenize bakın." diyerek hızla kalktım. Hızla el sallayarak kaçarcasına yürümeye başladığımda Thomas'ın "Yanlış bir şey mi dedim?" dediğini duydum.
Ona suçlunun ben olduğunu söylemeliydim. Her zaman duygulardan korktuğumu, seslerini duyduğum anda o ortamdan kaçtığımı.
Dışarı çıkarak korumalardan birinin taksi çağırmasını isteyeceğim sırada Matthew'un "Yarın Cumartesi." diye bağırdığını duydum.
"Biliyorum, güzel bir yalan değildi." diye itiraf ettim.
Arkamı dönüp ona bakmadığımda önüme geçti. "Neden gitme gereği duydun?"
Omuz silktim. "Daha fazla yalan söylemek istemiyorum. Soru sorma."
"Gerçeği söyle o zaman, Veronica."
Kollarımı karnıma sardım, yere baktım. "Eve gitmek istiyorum."
Matthew sıkıntıyla nefes alarak alnını alnıma yasladı; eli başımın arkasına, saçlarıma tutundu. "Daha önce bir kadını anlamak için bu kadar uğraşıp da her seferinde bocaladığım olmamıştı."
Geri çekildim. "Üzgünüm."
"Olma. Bu hoşuma gidiyor." Elini uzattı. "Seni eve götürelim."
"Ben hallederim. Sen içeri dön. Lütfen."
Elini tutmayacağımı anladığında kendi gerçekleştirerek elimi kavradı, kendine çekti ve beni kolunun altına aldı. Yürümeye başladı, başı hafifçe bana eğildi. "Aklındaki tüm hataların suçunu bana at, güzelim. Rahatlarsın."
"Birçoğu senin zaten, merak etme." Elim sırtına dokundu, gömleğini sıkıca kavrayıp tutundum. "Ama, biliyorsun, en büyüğünü ben yaptım."
Matthew, o geceden bahsettiğimi anladığında gerildi.
"Bir türlü pişman olamıyorum." Derin, pes etmiş bir nefes aldım. "Bu beni azılı bir suçlu yapar mı?"
Gergin omuzları, sesiyle birlikte yumuşadı. "Hayır, hem de hiç."
Beyaz yalan söylediğini ikimiz de biliyorduk ama rengi hakkında yanılıyorduk.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
o gece, hep sen
Подростковая литература(1) Matthew Curtis, tek gecelik ilişkileri severdi ama Veronica Wood'un ona hissettirdikleri birkaç saate sığamayacak kadar sıra dışıydı.
