⚘otuz sekiz

28.5K 1.2K 92
                                        

merhaba! bölüm fazla geciktiği için çok özür dilerim; son iki bölüm kaldı ve onları çok daha seri yayımlayacağım. sonrasındaysa serinin diğer hikayelerine devam edeceğim. rose ile brant'in hikayesini, tenimin altındasın'ı da yayımladım. dileyen buyursun❤️

iyi okumalar⌛️

🎞sia*genuis

Birinin bana aşık olması nasıl bir histi?

Ya da o birinin aşık olduğum adam olması?

Her şeyde bir sınır olduğunu unutturuyormuş gibiydi. Kelimeler yetmiyordu hislerimin büyüklüğünü tanımlamaya. Dünya güzel bir yer oluyordu artık, tüm acılar ve yalnızlık çekilebilir geliyordu. Bir yandan da sonu gelir diye korkuyordum ama korkunun koyu renklerine takılamayacak kadar da renk doluyordu zihnim.

Hayatın verebileceği en güzel hediyeye sahiptim sanki. Ben, yaşadığımı hissediyordum.

Rose'un çadırdan içeri girdiğini duydum. Elindeki su şişesini dikerek yanıma oturdu. Uykusunun geldiğini görebiliyordum, zaten saat 3'ü geçiyordu.

Daha yarım saat önce çadırlara dönmüştük. Upuzun bir oyun gecesi olmuştu, herkesin şoka girdiği birkaç durum yaşanmıştı ve duygu patlamalarından halsiz düşmüştük. Özellikle Matthew'un söylediklerinden sonra ben zaten kendimi kaybetmiştim. Ama onunla bir türlü yalnız kalamamıştım, belki de evren üzerine atlayacağımı bildiğinden bizi birbirimizden uzak tutuyordu.

"Vay canına." dediğini duydum, Rose'un. "Ne geceydi ama."

Sesindeki hafif kıskançlığı sezdim. Buna şaşırmaya hakkım yoktu. Başka birisinin ilişkisini izlemek onun için zor olmalıydı. Brant'i gördüğünden beri ilgi duyuyordu ama en ufak karşılık bile alamamıştı. Kardeşim, Rose'la asla olmayacağını söylediği, bunu denemeye çalışmamamı tembihlediği için de ona yardım edemiyor, elim kolum bağlı duruyordum.

Gözlerini kaçırdı. "Üzgünüm. Sanırım tonlamam biraz kabaydı."

"Ne düşünüyorum, biliyor musun?" Dizlerimi kendime doğru çekerek başımı sağa dönük koydum, Rose'a baktım. "Sana çıkma teklifi eden Theodore'a bir şans vermelisin. Hem aileleriniz de arkadaş olduğuna göre annen buna sıcak bakar."

"Ne demeye çalıştığını anlıyorum. Neyse. Boş ver." Başını iki yana sallayarak derin bir nefes aldı. "Matthew, seni dışarıda bekliyor."

Bir anlığına kalbim takla attı. Yanaklarımı içten ısırdıktan sonra dizlerimin üzerinde dışarı çıkmak için ilerledim. Çıkmadan önce Rose'a "Söylediğimi bir düşün, Rose." diye mırıldandım.

Çadırların üzerine asılmış lambalar dışında havayı aydınlatan ay ve yıldızlardı. Yaktığımız ateş sönmüş, hava soğukluğunu iyice belli eder olmuştu. Etrafa bakındım. Birkaç metre öteden upuzun bir ıslık duydum.

Oraya doğru ilerlediğimde ve karanlık daha belirgin geldiğinde Matthew'u gördüm. Sağ omuzu ağaca yaslıydı, kollarını ise göğsünde birleştirerek beni bekliyordu.

Ona baktığımda, bu hayatta benim için daha iyisinin olamayacağını görüyordum. Kalbim, en içinden kabul ediyordu bunu.

"İlk adımı mı atmalıyım?" dediğini duydum ve aptal gibi dikilerek ona takılı kaldığımı fark ettim.

o gece, hep senHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin