⚘otuz beş

29.6K 1.2K 53
                                    

Matthew Curtis: Günaydın, Veronica'nın sohbet penceresi.

Ben döndüm.

Bir de Veronica'yı alkışlamaya geldim.

Veronica Wood: Abartmana gerek yok...

Mathew Curtis: Yıllarca düşünsem, böyle bir şeye cesaret edeceğini düşünmezdim.

Ve bir o kadar daha düşünsem, Brant'in sakince karşılayacağına inanmazdım.

Veronica Wood: Ağzının mağara kapısına dönmesinden sakin olduğunu mu çıkarıyorsun :^

Matthew Curtis: Yumruk yemediysem sakindir. Anca iyileştim en nihayetinde.

Veronica Wood: Yine de seninle değil, kardeşimle döndüm.

Matthew Curtis: Biraz hızlı gitmiyor musun?

Ki şikayetim yok.

:)

Veronica Wood: O anlamda dememiştim... Bir şeyler sormak istiyordum.

Matthew Curtis: Şimdi sorabilirsin.

Veronica Wood: Yüz yüzeyken konuşmayı tercih ederim.

Matthew Curtis: Ne soracağını tahmin edebiliyorum. Benim için üzüleceğini falan da. Bunu daha fazla görmek istemiyorum. O yüzden bana bir iyilik yap ve şimdi söyle, güzelim.

Veronica Wood: Hımm, pekala.

Brant'in yalnızca bir araba için seni affettiğini düşünmüyorum.

Matthew Curtis: Aslında yalnızca bir araba değil. Bulunması imkansız gibi bir şey. Ama babamın klasik araba tutkusu vardır, aynı zamanda galerisi de. Ondan istedim. Ve onunla aram hiç iyi değil. Hep kavga ederiz. En sonki kavgada özür dilemezsem bir daha yüzüme bakmayacağını söyledi. Bu yüzden onunla çok uzun bir zamandır konuşmuyorum. Ki canıma minnet-ti. Bla bla. Klasik şeyler işte.

Brant de bunu biliyor. Babamla konuşmanın benim için aşağılayıcı olduğunu yani. Ama yaptım işte. Amacım, senin için vazgeçeceğim çok şey olduğunu anlamasıydı.

Veronica?

Of, içimi kötü bir his bastı.

Ağlıyor olamazsın herhalde?

Veronica Wood: Senin için ne ifade ettiğimi bana söylemeliydin.

Eğer bilseydim Brant'in şu ana kadar yaptığı hiçbir şeyi gerçekleştirmesine izin vermezdim. Çünkü ona verecek cevabım olurdu. Oysa her ağzımı açtığımda "Takılıyoruz mu diyeceğim?" diye kendimi sorgulayarak susuyordum.

Aslında hala söylemiş değilsin. Anlamamı bekliyorsun fakat senin gibi bir adamı anlamak için fazla özgüvensizim.

Matthew Curtis: Hadi ama. Başladığımız gibi olmadığımızı biliyorsun.

Değil mi?

Veronica Wood: Tabii.

Matthew Curtis: Yalancı.

İnanamadığını buradan bile anladım.

Tamam, şimdi şöyle yapıyoruz: Bana aramızdakinin sence ne olduğunu söylüyorsun.

Veronica Wood: Sevgiliyiz.

Matthew Curtis: Aman Tanrım, inanılmaz. Kaplumbağa hızında ilerliyoruz.

Sevgili Veronica, şimdi de türünü açıklar mısın?

Takılan sevgili?

Anlık heves yaşayan sevgili?

Sevgilim var demek için sevgili olan sevgili?

Platonik sevgili?

Aşık sevgili?

Ya da neyse işte?

Veronica wood: Platonik sevgili ne ya?

Matthew Curtis: Son dakikalarda beni öyle düşündürmeye başladın.

Veronica Wood: Ne?

Matthew Curtis: Yani hislerinin ilerlemiş olanın yalnızca ben olduğunu düşünmeye başladım diyorum.

Anladın?

Veronica Wood: Ne saçdmfıyrorsun anmajroyorum

Matthew Curtis: Baya bir anladın bence.

Veronica Wood: Bendimle dalldga mı geçtieyorfsun

Matthew Curtis: En iyisi biz yüz yüze konuşalım.

Yarım saate okulda görüşürüz.

(Görüldü)

Saklanma sakın.

:')

o gece, hep senHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin