🎞billie eilish*six feet under
Kötü ruh halimin sebebi bendim. Kendimi bataklığa düşürmüş olmamı ise başkasını kurtarmakla kapatıyordum. Aslında Matthew fazlasıyla kurtulmuş görünüyordu. Belki de rol yapıyordu ama o kadar iyi oynuyordu ki sanki dün yaşanmamış gibiydi.
Oradaydım. Kardeşim ve arkadaşları öğle yemeği yerken Thomas ile Brant'in arasında oturuyordum fakat Matthew için yokmuş gibiydim. Eskisi gibi pervasızca konuşuyor, görünmezmişim gibi gözlerini üzerime bile değdirmiyordu. Doğrusu, ona teşekkür etmeliydim çünkü her zamanki Matthew'dı. Ne eksik, ne fazla.
Thomas ile Dennis'e bir şeyler söylemiş olmalıydı ki Dennis'in yüz ifadesinde dahi çıt yoktu. Bilmiyormuş gibi davranıyorlardı, sanki öğrendikleri an hayatlarından silinmişti.
Titreyen ellerimden birini yumruk yaptım ve diğerinin içine sıkıca sakladım. Kolay olacağını ummak hataydı.
Brant, diğerleri konuşurken bana doğru eğildi ve sordu: "Sınav nasıl geçti?"
"Kötü bir başlangıç oldu ama toparlarım." dedim. Oysa ne soruları, ne de verdiğim cevapları hatırlıyordum.
"Ben çok iyi sayılmam ama..." Başıyla karşısında oturan arkadaşlarını işaret etti. "Salak göründüklerine bakma, onlardan yardım isteyebilirsin."
Gavin, Brant'i duyduğu an bana baktı. "Aynen. Kimya ve Matematik benden sorulur."
"Onlar yapabiliyorum. En büyük sıkıntı Biyoloji."
Thomas, omzuyla omzuma hafifçe vurdu. "Fenayımdır."
Gavin acıyarak ona baktı, ardından bana döndü. "İnanma. Thomas'ta üremeden sonrası yok."
Thomas homurdandı ama hak verdi, ardından da Dennis, Zach ve Matthew'un sohbetine katıldı.
"Zach ve Matthew son sınavda kendilerini aşmışlardı sanırım, onlardan birine sorabilirsin."
Zach isminin geçtiğini bir şekilde durdu ve sözünü yarıda keserek Gavin'e baktı. O sırada Rose'un beni çağırmasını bahane ederek kalktım, eğer orada otursaydım bir şekilde Matthew ile konuşmam gerekebilirdi. Yapamazdım.
⚘
Okul bitmişti fakat kardeşim benden, onu beklememi istemişti. Çünkü bugün annemin doğum günüydü. Bu zamanda birlikte yemek yemeye gider, o sırada görüntülü bir şekilde annem ve babamla konuşurduk. Böylece dörtlü bir akşam yemeği yiyormuş gibi davranırdık. Ama yapaylıktan öteye gidemezdik.
Brant, Thomas ve Matthew antrenman yapıyordu; başlayalı yarım saat olmuştu yani önümde uzun bir vakit vardı.
Thomas esneyerek topu Matthew'a attı. "Çok yavaşlamışsın. Uykum geldi."
Matthew gözlerini kıstıktan sonra hızla hareket etti, Thomas'ın onu durdurması zordu. İki adımda arkadaşını geçti ve zıplayarak topu potaya attı. Fakat ayaklarının üzerine geri düşerken beni ayağa fırlatan acı bir inleme duyuldu.
Brant ile Thomas, ayak bileğini tutarak yere otmuş olan Matthew'un yanına gitti.
Matthew'un dişlerinin arasından konuştuğunu duydum. "Burkuldu."
"Şeklini-pardon, şekilsizliğini görmüyor musun. Kırmışsın." Matthew, Brant'ten destek alarak ayağa kalktığında Thomas bir an afalladı. "Yamuk durduğun için öyleymiş. Sanırım sadece burkuldu. Koç'a haber vereyim, ambulansı falan arasın."
"Yaşayacağım, Thommy. Buz torbası alsam yeter."
"Bulmaya gideyim o zaman." dedi, Thomas ve büyük, hızlı adımlarla salondan çıktı.
Brant, sanki duvarların duymasını istemiyormuş gibi sesini alçalttı. "Hastaneye gitmeyeceğine emin misin?"
"Gidersem olacakları biliyorsun." Matthew bir anlığına benim orada olduğumu hatırlamış olacak ki gözleri gözlerimi buldu. Yüz hatları gerildi, ifadesiz bir hal aldı. "Yarına kadar geçer."
"Yarın mı? Dostum, kendini Kont Dracula sanıyorsun herhalde." Brant, Matthew'ın topallaya topallaya soyunma odasına doğru yürümesini sağladı. "Veronica ve ben, sana iyi bakacağız ama bunun için en az üç gün gerekli."
Matthew cevap vermek yerine sinirle nefes aldı.
"Ayrıca bir sorun olduğunun farkındayım, dostum. Milyonlarca kez yaptığın hareketi unutmuş olamazsın." Soyunma odasının kapısından girdikleri için Brant'in yalnızca son söylediğini duyabildim: "Bana anlatabilirsin..."
Dudaklarımda alaycı olsa da kendini berbat hisseden bir gülümseme peydahlandı.
Thomas buz torbasıyla geldiğinde Matthew'u hastaneye uğramadan eve götürdük. Nedenini bilmiyordum, zaten itiraz etmek istesem de bir işe yaramazdı. Brant, onu kendi odasına yerleştirdi ve banyoya girdi. Beni ise Matthew'un, ki Matthew bunu hiç istemediğini üstüne basa basa söylemişti, bakıcısı ilan etti.
Ayağa kalkacağını fark ettiğimde oturduğum koltuktan yatağa doğru hareketlendim fakat o eliyle durmamı işaret etti. Ses tonumdaki endişeyi gizlemeye çalışarak konuştum: "Yardım etmeme izin vermelisin yoksa Brant beni öldürür."
Yüzüme dahi bakmadı, ben ona yetişemeden kendi kendine ayağa kalktı. "Doğru ya, yine Brant."
İğneleyici tonunu görmezden geldim. "Nereye gidiyorsun?"
"Mutfağa."
"Ne istiyorsan söyle, ben getiririm."
Kapıya doğru topallarken elini, uzak durmamı belirtircesine salladı. "Peşimden gelme, küçük."
Hızlı bir şekilde parmak ucumda, arkasından ilerledim. "Görevlendirildim."
Tam kapıdan çıkacakken durdu ve bana döndü. Başını eğdiğinde burun buruna geldik. "Canımı sıkıyorsun."
Yüz ifadem kırgın bir çocuk gibi görünmek istedi, onu zor dizginledim. Omuz silktim, dik dik baktım.
"Uzak dur." Ses tonu tehditkardı, o iki saniye için düşmandık. "Yoksa hiç istemediğin şeyler olacak."
İsmimi söylerken sesinde yumuşamayı ilk defa duyamıyordum. Bu da bir adım gerilememi sağladı.
Tepkimi başıyla onaylayarak "Güzel." dedi. Arkasını dönerek uzaklaşmaya başladı.
"Matthew!" Bir an hevesle ağzımdan çıkan ismi kalbimdeki patlamanın bir sonucuydu ve ondan özür dilememi istedi. Ama bunu onun iyiliği için yaptığıma inandıran tarafım bana engel oldu. "Dikkatli ol, düşersen hesabı benden sorulur."
"Biliyor musun... Bazen gözün hiçbir şeyi görmüyor, bazen de gördüğün her şeyden kaçıyorsun." Ellerim yumruk haline geldi. "Gözü peklik ve korkaklık arasındaki denge cesarettir. Biraz onun üzerinde yürümeyi öğrenmelisin."
"Bana inanmıyorsun." Onu durdurmayı, anlatmayı amaçlıyordum fakat o hiç arkasına bakmadan ilerlemeye devam ediyordu. "O gün gelecek. Haklı olduğumu göreceksin."
Alayla ve dünkü lafımı bana satarcasına konuştu: "O gün geldiğinde ben olmazsam benden nefret etme Veronica."
![](https://img.wattpad.com/cover/136828568-288-k614638.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
o gece, hep sen
Teen Fiction(1) Matthew Curtis, tek gecelik ilişkileri severdi ama Veronica Wood'un ona hissettirdikleri birkaç saate sığamayacak kadar sıra dışıydı.