Pêvedan-3

46.1K 1.3K 168
                                    

Söz, Nişan, Kına gibi gereksiz eğlencelerden kaçınarak düğün 1 hafta içinde kurulmuştu. Odasında üzerindeki straplez gelinliğiyle kendini süzen Hicran parmağındaki annesinin taktığı alyansı incelemeye başladı. Hayallerinde, bu alyansı sevdiği insanla seçip davullu zurnalı nişan töreniyle takmak vardı.

İçeriye aşiret bireyleri girince , Hicran hepsini süzdü. Herkes buradaydı, peki ya Mirzan ağabeyi? O neredeydi? Aslında gelmemesi Hicran için daha iyi olmuştu zira onu gördükçe içinde öfke fırtınaları kopuyordu. Şükran ağa 'Bismillah' diyerek kırmızı kuşağı Hicranın ince belinden geçirdi.

Kuşağı bağladıktan sonra kızının alnına ufak bir öpücük kondurup duvağını örttü, hemen ardındanda Hicran babasının elini öpüp ailesiyle vedalaştı. Koridorda Rozerinle karşılaşınca şaşırdı, babasının evinden çıkacağını zannediyordu. "Neden burdasın? Yani babanın evinden çıkman gerekmiyor mu?" Yanyana ilerledikleri için eğilip Rozerinin kulağına fısıldayabilmişti.

"Sen essah unutmuşsun buraları. Kaçan kız, düğün günü bile olsa nikah kıyılmadan babasının evine adım atamaz." Hicran gerçektende unutmaya başlamıştı zaten hayatı boyunca Törelere uygun yaşamayı red etmişti ama abileri ve babasının ısrarıyla boyun büküp Töreye göre yaşamıştı.

Bugün bir kez daha anladı, vakti zamanında neden Törelere karşı çıktığını. Nede olsa üzerindeki gelinlik görünümlü kefeni de ona Töreler giydirmişti. Hicran ve Rozerin büyük bir ustalıkla atların semerlerine yerleştiler ve Mardinin patika yollarında yalpayarak Ferzan konağına doğru ilerlediler.

Konağa geldiklerinde Hicran duvağın altından herkesi süzdü ve damatlık giyen müstakbel eşini aradı ama yoktu. Herkes normal takım elbise giymişti hatta bazı aşiretlerin ağaları şalvarla gelmişti. Ayırt etmek çok zordu.

Hicranı, Rozerinle aynı masaya oturtunca yanlarına anneleri yerleşti. Hicran hala göremiyordum eşini gerçi Eşi de onu göremiyordu. İki duvak örtüldüğü için Amed, Hicranın yüzünü hala göremiyordu.

Düğünde herkes eğlenirken Hicran öylece duvağının altından puslu bakışlarla avluyu seyrediyordu. Çok sıkılmıştı davul zurna sesinden, bir an önce kurtulmak istiyordu üstündeki yükten.

Amed, yüzünü göremediği gelinine bakarak rakısını yudumluyordu. Dini nikah şahitlerle kıyıldığı için ikisi de birbirini yanlızca odalarında görecekti. Herkes Hicranı oynaması için çekiştiriyordu fakat Hicran sendelememekte kararlıydı, kimseyi umursamayacaktı.

Bazı misafirler erkenden gidince davul zurna sesleri de yerini ağıtlar ve türkülere bırakmıştı. Hicranın terleyen avuç içleri kabusun yaklaştığının alameti gibiydi, tuhaf bir şekilde masanın altından ayağını sallıyordu ve bunu farkında olmadan yapıyordu. Rozerinde tıpkı onun gibiydi ama o yaklaşan rüyanın heyecanını yaşıyordu, bu yüzdende Yüzünde gülücükler açıyordu.

"Daye, Sıkıldım ben. Ne zaman bitecek bu eğlence?" Hicran daha fazla kendini tutamadı ve eğilip annesinin kulağına fısıldadı. Kızının dediklerini yanlış anlayan Zilan hanımağanın gözleri irice açıldı.

"Kızım? İki gün önce evlenmem diyordun, şimdi ne oldu?"

Hicran, Annesinin böyle anlayacağını tahmin etmemişti. Derin bir nefes alıp duvağının altından göz devirdi.

"Daye. Ben ondan bahsetmiyorum, düğün beni boğuyor." Zilan hanımağa işin doğrusunu şimdi anlamıştı. Kızını, belli bir süre vermeden geçiştirince Hicranın kan beynine hücum etmişti. Sanki bir kuklaydı ve ipleri elden ele dolaşıyordu.

Nihayet Kureyşa Ferzan dünürü Zilan hanımağanın kulağına eğilip düğünün bittiğini söyledi. "Haydi kızım gidiyoruz." Hicran derin bir nefes alıp ayağa kalktı ve annesinin peşinden Ferzan konağına girdi. Hicran Uzun koridorun sonundaki kapısında beyaz tül asılmış odayı görünce durdu.

PEVEDANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin