Pêvedan-11

28.7K 877 17
                                    

Herşey bir film gibiydi, en güzel ve en mutlu anlar hep kaybolup gidiyordu. Esas oğlan ve esas kızın başına türlü türlü belalar geliyor yinede pes etmiyorlardı. Peki ne zamana kadar sürecekti bu film? Kaç saat? Kaç gün? Kaç ay yada kaç yıl?

Hicran kocasının yanındaki yerini alınca geriye yaslanıp misafirlerine gülümsemeye çalıştı. Bu sırada Amed, Şerwan ağa ile iş konuşmaya dalmıştı, Yektanın karısına olan bakışlarını fark etmemişti bile.

O fark etmesede Zelal ve Hicran görüyordu herşeyi. Yekta, Hicrana öyle derin bakıyordu ki artık iş rahatsızlık boyutuna gelmişti. Hicranın suskunluğunu bozansa Binefş hanım oldu.

"Ee Hicran Bûk, Alıştın buralara?" Hicran yalancı gülümsemesini biraz daha genişletti ve Yektaya bakmamaya çalışarak Binefş hanıma döndü. "Alıştım. Amed sağolsun, çok yardımcı oluyor bana." Bilerek böyle birşey demişti. Belki Amed'le mutlu bir evliliği olduğuna insanları inandırırsa üzerindeki rahatsız edici bakışlarda kaybolurdu.

Yektanın bakışları olduğu gibi duruyordu. Hicran en sonunda genzini temizler gibi yapıp Yektanın karısı Zelal'e döndü. "Sen nasılsın Zelal?" Fakat bu da işe yaramamıştı Yekta halen daha Hicranı seyrediyordu. "İyiyiz hamdolsun." Zelalin verdiği ters cevapla Hicran yalnız olmadığını anladı, demekki bu bakışları fark eden bir kişi daha vardı.

"Ben size bir kahve yapayım en iyisi." Hicran kendini terastan atmak için bu bahaneyi kullanmıştı. Hızla ayağa kalkıp merdivenleri indi be mutfağa girdi, mutfaktaki yardımcıların gözü gelin ağalarına dönünce bir süre kalakaldılar.

"Buyrun Gelin ağam, Birşey istediniz?" Hicran başını hayır anlamında salladıktan sonra yardımcılarının dışarı çıkmasını söyleyip tezgaha yaklaştı. Çıkardığı bakır cezveyi mangalın üzerine koyup kahveleri yapmaya başladı, fakat ensesinde hissettiği nefesle birden arkasına döndü.

Korkuyla irkilirken Zelali görüp rahatladı. Sahte gülümsemesini bozmadan "Birşey mi istedin Zelal?" Diye sordu. Zelalin bakışları o kadar boş ve anlamsızdı ki;Hicran ürkmüştü. "Aklın varsa yukarı çıkma." Zelalin bu sözleri Hicranı gerdi.

"Neden ki?" Zelalin gözleri dolmaya başlayınca bir iki adım geriledi ve "Yektanın bakışlarını görmedim mi sanıyorsun?" Dedi. Hicran ne olduğunu şaşırmış bir vaziyette Zelali inceliyordu.

"Ben kocamı tanıyorum Hicran. Seni isteyecek ama alamayacak ve canını yakacak! Uzak dur bizden, uzak dur Kirwanlardan!" Zelal lafı biter bitmez arkasını dönüp mutfaktan çıktı. Hicransa olduğu yerde sandalyeye tutunup derin bir nefes aldı.

"Allahım ben neye bulaştım böyle?" Diye geçirdi içinden, fakat düşüncelerini dağıtan taşan cezvenin sesi olmuştu. Kahveleri yapmıştı ama asla onları götüremezdi, yardımcılarıma seslenmek zorundaydı.

İyi de, Hicran odasına gitmek için terastan geçmek zorundaydı. Derin bir nefes aldıktan sonra yardımcılara kahveleri götürmelerini söyleyip mutfaktan çıktı, kendini terasa atınca elini karnına götürüp halsiz numarası yaptı.

"Şey, çok özür diliyorum sizden maalesef ki bu akşam size katılamayacağım." Amed yalancı bir telaşla Hicrana dönünce neyin var diye sordu. "Karnım ağırıyor biraz, dinlenirsem geçer." Amed, karısını iyice süzdü ve birşeylerin yolunda gitmediğini anladı.

Yinede misafirlerinin yanında çaktırmamaya çalışıp "Peki hayatım, sen git dinlen." Dedi. Hicran kocasından onay alınca kendini odasına atıp başındaki şalına uzandı. Tel tokalarla sabitlenmiş şalı, saçlarını koparmasına rağmen umursamadan tek bir hamlede kafasından çıkardı.

Sıra belindeki gümüş kemere gelince onuda tek seferde çıkartıp yere attı. Acilen kendi haline bürünmesi gerekiyordu, üstünde bu kıyafetler varken kendini tehlikede hissediyordu.

PEVEDANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin