Pêvedan-20

19.3K 675 62
                                    

O gece Amed eve gelmedi, sinirle sahile gidip bağırarak denizi seyretti. Canını yakan Hicranın bunu gizlemesiydi, eğer oteldeki yemekten önce ona herşeyi anlatsaydı böyle olmazdı, gerçi o gün Hicranda Ayazı görmeyi beklememişti.

İkiside yıkılmış hissediyordu, Amed'in öfkesi gözünü kör etmişti, bir şekilde Hicranın canını yakmak istiyordu fakat bunu şiddet kullanarak yapamazdı. Aklına gelen fikirle ayağa kalkıp hışımla arabasına atladı ve eve doğru yola çıktı, bakışlarında boş bir ifade vardı az önce verdiği kararı düşünüyor gibiydi.

Hicran ise yerde oturmuş karşısındaki duvarı seyrediyordu, Amed hazırlan demişti ama o kıpırdamadan şifon elbisesiyle saatler boyu yerde oturmuştu. Canı yanıyordu, sanki kalbine onlarca bıçak saplıyorlardı; O bıçakları da Amed tutuyordu.

Boş boş duvara bakıp ne yapacağını düşünürken Vücudundaki titremenin geçtiğini fark etti, anlaşılan yavaş yavaş toparlanıyordu. Evin kırılır gibi açılan kapısı Hicranın dikkatini üzerine çekmişti, içeriye giren Siyah gömlekli Amed, karısını yerde otururken görünce bir süre tepki vermeden durdu.

"Amed?" Hicran hızla yerden destek alıp kalktı ve kocasına yaklaştı, fakat Amed'in elini 'Dur' dercesine kaldırdığını görünce kalakaldı. "Amed konuşalım lütfen," Hicranın bütün çabaları boşa gidiyordu, Amed çok kararlıydı.

"Konuşacak birşey yok, Hazırsan çıkıyoruz!" Amed'in ses tonu ejderhanın alevi gibiydi, değdiği her yeri yakıyordu. Hicran "Konuşacak birşey var, yargısız infaz yapamazsın!" Diye kükreyince Amed'in gözüne öfke perdesi indi ve karısını kolundan tuttuğu gibi sürükleyerek evden çıkardı.

Arabanın kapısını açarken Hicran kollarının arasında minik bir serçe gibi çırpınıyordu, en sonunda zorla yolcu koltuğuna yerleşip Gözleriyle Amed'i takip etti. Kısa sürede yan tarafa bir ağırlık çöktü, şoför koltuğuna kurulan Amed son kez karısına keskin bir bakış atıp anahtarı çevirdi.

Arabanın motoru bağırarak çalışınca ikilinin dikkati birbirlerinden çekilip yola döndü. Hicran yol boyu camdan dışarıyı seyretti, öyle yorgunduki ağlayamıyordu bile.

-Mardin

Duran konağına gelen misafirler herkese neşe getirsede Mahir ve Rojda bu misafirlerden rahatsız olmuştu. İmge ile Selimin bakışları Mahirle Rojdanın üzerinden çekilmiyordu, Bu durum Mahir için sıkıntı yaratmasada Rojdanın sevdiği biri vardı ve bakışlardan rahatsız olmuştu.

Sabahın erken saatlerinde kahvatıyı hazırlamak için kalkan Rojda mutfakta gördüğü kişiyle donakaldı. Selim tam karşısında üstten bol sporcu atleti, alttan gri eşofmanı ile su içiyordu. Rojdayı görünce bardaktaki suyu bitirip masaya koydu ve gülümseyerek bedenini çevirdi. "Günaydın." Rojdanun eli ayağı birbirine girmişti.

Başını belli belirsiz sallayıp geçmek için yan tarafa atıldı ama Selim atik bir hareketle önüne geçip yolunu kapattı. "Dur ya nereye gidiyorsun? Hem biz seninle doğru düzgün tanışamadık bile," Selimin ses tonu Rojdanın kulağına ninni gibi geliyordu ama kendini tutuyor Osmanın yüzünü aklından çıkarmıyordu. "Ben Selim." Rojda kendine doğru uzatılan ele uzun süre baktı, bakışlarını Selimin yüzüne çevirince vücudunun buz kestiğini hissetti.

Bu çocukta Rojdayı rahatsız eden birşey vardı, Ama ne? İstemeye isteme elini uzatıp dudaklarının arasından kısık sesle "Rojda." Dedi. Elleri değen Selim ve Rojda bir süre bakıştılar. Selim aklının köşesine Rojdayı kazımıştı, fakat hissettiği şeyler karşılıklı değildi.

Rojda elini çekmek istedi ama Selim öyle sıkı sıkı tutmuştu ki bırakamadı. Hoşlanmıştı ondan, kahverengi saçlarından, kaçak bakışlarından, utangaç tavırlarından Hoşlanmıştı. "Konuşalım mı biraz?" Selimin teklifi Rojdanın bakışlarını sertleştirmişti, hızla elini geri çekti ve başını olumsuz anlamda salladı. "Olmaz, kahvaltı hazırlamam lazım." Bu kez Selim engelini aşmayı başardı ve tezgaha yaklaşıp derin nefesler eşliğinde sakinleşmeye çalışarak kahvaltıya başladı.

PEVEDANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin