Pêvedan-32

12.1K 510 47
                                        

Yatakta avucunun alt kısmını kafasına yaslayan Hicran diğer eliyle oğlunun minik parmaklarını okşuyordu. Amed gideli bir kaç hafta olmuştu, boşanma haberi çoktan her iki aşirete yayılmıştı, Duranlar bu boşanmanın olmasını istemiyordu, ancak kızlarının kararlılığını görünce sessizleştiler.

Günlerdir odasından çıkmayan Hicran mütemadiyen ağlıyordu, çok zor geliyordu ona bu ayrılık. Amedsiz bir hayat düşünemiyordu, çok alışmıştı ona bir o kadarda aşıktı, şimdi nasıl öylece vazgeçerdi ki? Üstelik bu adamdan bir çocuğu vardı. Mardin gibi bir yerde tek başına anne olmak çok zordu.

Hicranı düşüncelerindem ayıran odanın tıklatılan kapısı olmuştu. Hızla gözlerini silen Hicran kapıdakine gel demek yerine ne olduğunu sordu, cevap Rojda dan geldi. "Abla gelmen gerekli." Hicran her ne kadar istemesede ayaklanıp kapıya ilerledi, anahtarı çevirip kapıyı araladı ve Rojdaya az önceki gibi ne olduğunu sordu.

"Şey," Rojda bunu nasıl söyleyeceğini bilemiyordu, ellerine ulaşan kağıdı karnının arkasına saklamıştı. "Rojda söyler misin? Ne oldu?" Ablasının bu uyarısıyla Rojda elini ağır ağır kaldırdı ve mahkeme kağıdını ablasına uzattı. "Amed abinin avukatı göndermiş, sanırım boşanm..." Hicran, Rojdaya cümlesini tamamlatmadı ve kağıdı elinden alıp kapıyı kapattı.

Elleri öyle titriyorduki kağıdı açıp okuyamıyordu, başlıkta 'Boşanma Dilekçesi' yazısını görünce kapının dibine çöküp bağırarak ağlamaya başladı, bugüne kadar hep sessiz ağlamıştı, acısını kimseye göstermemişti ancak bugün çok farklıydı acısı artık katlanılamaz hale gelmişti. Annesinin ağlama seslerine uyanan Altemurda ağlamaya başladı, Anne-Oğul feryat figan ağlıyorlardı, ikiside aynı şeyi istiyordu.

Hicran kocasını, Altemur babasını. İkiside saatlerce ağladı, Hicran öyle kötü bir durumdaydıki kalkıp oğluna yardım bile edemiyordu ancak bir süre sonra kendine gelip ağır ağır ayağa kalktı, öyle yorgunduki yürümeye dahi mecali yoktu. Kendini yatağa atıp Altemuru kollarının arasına aldı, annesinin kokusunu içine çeken Altemur sessizliğe büründü ancak annesi hala ağlıyordu, için için ağlıyordu.

"Gitti oğlum, baba gitti." Hicran tüm gece yalnızca bunları sayıklamıştı, Amed ise Hicranla en güzel günlerini geçirdiği evi dağıtmıştı. Onunda Hicrandan farkı yoktu, evliliği bitiren oydu fakat acısı en az Hicranınki kadar derindi. Elinde viski bardağıyla yalpalayarak çıktı merdivenleri ve Hicranla kahkahalara boğuldukları yatak odalarına girdi, kapıyı kapatıp yere çöktü yaptığı tek şey yatağı izleyip geçmişi hatırlamaktı.

Amed en son bu hale Selim, Hicranı kaçırdığında gelmişti. Paramparça olmuş bir dağ gibi yıkılmıştı! Hicranı kaybetmekten deli gibi korkuyordu ancak şimdi onu kendi elleriyle yok ediyordu, bu Amed için intihardan daha kötüsüydü. İstanbula geldikleri ilk gece dışarı çıkmışlardı, o kadar mutlulardı ki; Hicran, Amed'in sırtına atlamıştı, beraber pamuk şeker yiyip kaydıraktan kaymışlardı.

Şimdiyse acınası haldeydiler. Hala düzeltme şansları vardı ancak ikisininde buna gücü yoktu, Ne Hicran gidebiliyordu nede Amed gel diyebiliyordu. Kapana kısılmışlardı. Tonlarca zorluğun üzerinden gelen Hicran ve Amed'in masalı buraya kadarmış, ikiside savaşı kaybetti.

En azından şimdilik.

~~~~~

"Anlaşmalı boşanma olursa, mahkeme uzun sürmez, Amed bey velayetide size vermek istiyor, muhtemelen tek celsede boşanırsınız." Avukat Hümeyra hanımın söyledikleri Hicranın yüreğine oturmuştu. "Mal paylaşımında her hangi bir hak talep edecek misiniz?" Hicranın yüreği kan ağlıyordu, elbetteki mal mülk istemiyordu.

"Hayır etmeyeceğim." Duruşmaya katılmak istemiyordu zira eğer mahkeme salonunda Amed'i görürse dayanamazdı. "Duruşmaya katılmak zorunda mıyım?" Avukat çantasına evrakları koyarken sırıttı, bu sırıtış Hicranı sinirlendirmişti ancak tepki vermedi. "Üzgünüm Hicran hanım, mahkemeye katılmak zorundasınız." Bir kez daha üzüldü Hicran, Amed'i son kez de olsa görecekti. Avukat hanımla birlikte ayaklanıp düşüncelerine ara verdi, "Mahkemede görüşmek dileğiyle." Tokalaşmaları bittikten sonra Şivan kahya avukat hanımı kapıya kadar uğurladı, Hicranda odasına çıkıp bavullarını doldurmaya başladı.

1 hafta sonra yeniden Duran olacaktı, Ferzanlarla bütün iletişimi kopacaktı bu yüzden şimdiden gitmek için hazırlığını yapmıştı bile. Mardin'de küçük bir köşk tutmuştu, boşanana kadar orda kalacak ardından İstanbula gidecekti. Ailesinin yardımıyla Altemur için bir bakıcı tutup kendi muayenehanesini açacaktı, hayatına zorda olsa devam edecekti. Bu sırada Kûreyşa hanım gelini Meryemle plan yapıyordu, boşanır boşanmaz Meryem konağa gelecekti ve Amed'in yaralarını saracaktı, tabii birileri buna engel olmazsa.

Odaya giren Rojda, ablasının eşyalarını topladığını görünce korkuyla seslendi. "Abla! Ne yapıyosun? Nereye böyle!" Hicran duymamazlıktan geliyordu, toplamaya devam etti ancak cevabınıda esirgemedi. "Eski kocamın evinde bir sığıntı gibi yaşayamam dimi Rojda?" Rojda karnını tutarak odada ilerledi, konuştuklarının duyulmamasını istediği için uzanıp kapıyı kapattı, eli hala karnındaydı bakışları ise mutsuzluğunu gösteriyordu.

"Abla beni burada yalnız bırakamazsın." Hicran bavulunun fermuarını çekip yere indirdi ardından hızla Altemurun çantasını doldurmaya başladı. "Abla kime diyorum ben!" Rojdanın bu isyanı üzerine Hicran durup derin bir nefes aldı ve kafasını kaldırıp baygın bakışlarla kardeşine döndü, omuzları düşmüştü yorgun olduğu her halinden belliydi. "Kalıp Meryem ve Amed'in mutlu evliliklerini seyredemem." Rojda hızla ilerleyip ablasının elini tuttu ve avuçlarındaki mavi zıbını çekip aldı, artık o da sıkılmıştı bu durumdan.

"Abla yeter! Her fırsatta Amed abi, Meryeme aşıkmış gibi davranma!" Hicran öfkelenmişti, öyle davranmadığını düşünüyordu. "Aşık olup olmaması umurumda değil Rojda! İhanete uğramak benim gibi bir kadının kaldırabileceği birşey değil!" Rojda histerik bir kahkaha atıp elinde ki zıbını salladı. "Aşkın için savaşmayıp, meydanı delilere bırakmakta sana göre değil!" Rojda bunu söylerken öne eğilip kaşlarını kaldırmıştı.

Hicran yorgun bir biçimde yatağın ucundaki pufa çöküp elleriyle yüzünü kapattı. "Ben aldığım her nefesi Amed abiye borçluyum abla! O olmasaydı şimdi mezarıma sarılıyor olacaktın." Hicran öfkeyle başını kaldırıp saçlarını kulaklarının arkasına attı. "O kadınla birlikte olmak zorunda değildi! Gelip bana anlatabilirdi halledebilirdik!" Rojda yeniden histerik bir tepki verdi, ablasının böyle nankör olmasına tahammül edemiyordu.

"Neyi halledecektin? Meryemi sen mi koynuna alacaktın?" "Rojda!" Hicran, kardeşinin onu savunması gerekirken diğer insanlar gibi Amed den taraf tutması sinirlendirmişti. "O kadına sırf bana kızdığı için nikah kıydı! Bunların olmasına o sebebiyet verdi!" Rojda daha fazla dayanamadı ve sesini yükseltip ablasına çok ağır şeyler söyledi. "Selimin bana tecavüz etmesine de sen sebebiyet verdin!" Hicran birden ayağa kalkıp ani reflekse Rojdaya tokat attı. Kafası omuzuna düşen Rojda, ablasına döndüğünde adeta nefret kustu. "Bazı gerçekler işte böyle delirtir adamı abla! Tıpkı Amed abinin seni aldatıp boşanmak istemesi gibi." Hicranın gözünden yaşlar bir bir süzüldü, Rojda lafı biter bitmez yaşlarını silip öfkeyle odadan çıktı, kapının kapanış sesi duyulduğu anda Hicran yatağın dibine çöküp hüngür hüngür ağlamaya başladı.

Rojda haklıydı, Hicran öyle yada böyle Amed'i yaptığı şeyler yüzünden suçlamamayı öğrenecekti zira her ne yaptıysa Hicran ve Rojda için yapmıştı. Yinede kabul edemiyordu işte! İhaneti, terk edilmeyi ve yalnızlığı kabul edemiyordu. Baba sevgisinden mahrum büyümüş bir kız çocuğuydu Hicran, şimdi tam babasından göremediği sevgiyi şevkati görmeye başlamışken öylece terk edilmişti, yine yarım kalmıştı.

Yarım bırakılmıştı.

Kısa bir bölüm oldu ama bunu röportaj bölümü olarak attım. Şimdi bu bölümün altına merak ettiğiniz tüm soruları yazıyorsunuz bende bir dahaki bölümde bunları cevaplıyorum, yalnız acele etmeniz gerekiyor zira 2 gününüz var:)

Hoşçakalın💙 sorularınızı bekliyorum

PEVEDANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin