"Artık aşiret benim, ben ne dersem onu yapacaksın.." Şiyar Cihat, Amedlerin arkadından avludaki sedire kurulup bacak bacak üzerine attı ve herkese küçümser bakışlar atmaya başladı. Söylediği her söz dost aşiretleri biraz daha sinirlendiriyordu, en sonunda patlayan İzzet aşireti oldu.
"Bu kadar yeter çocuk! Aşiret sana emanet edilmedi. Herkes beni dinlesin!" Bir anda bütün aşiretlerin gözü İzzet aşiretinin ağasına döndü, hepsi merakla bekliyordu ne söyleyeceğini. Ağzından çıkan her söz çok değerliydi. "Bundan sonra aşiretimizin ağası Osman ve Mirzandır. Onlar ne derse o olacaktır." Şiyar hışımla ayağa kalkıp kaşlarını çattı ve "Siz kendinizi ne sanarsınız? Babam bu aşireti bana emanet etti bana!" Kükredi.
Ancak kimsenin umurunda olmadı, Osman ve Mirzanda arkalarına aldıkları rüzgar ile aşirete emir verip Şiyarı yakalattırdı. "Ne yapıyosunuz siz! Bırakın beni." Şiyarın son sözlerine Osman cevap verdi. Bir kaç adım yaklaşıp bilmiş bir bakışla "Babam hayatı boyunca yanlış kararlar almıştır ve sonrasında o kararlardan dönmüştür," Dedi. Susması insanların merakını arttırırken Osmanın gözleri Şiyarın arkasındaki ailesine kaydı.
"Sende o kararlardan birisin." Osman sözünü bitirir bitirmez adamlara işaret verip Şiyar ve ailesini avludan çıkarttırdı. Neye uğradıklarını şaşıran Şiyar ve annesi yıllardır yaptıkları gibi intikam yeminleri ediyordu fakat acı gerçeği yüzlerine Şiyarın eşi vurdu. "Bu kadar gösteri yeter. Ne bekliyordunuz ki? Bence boşverin intikam almayı da gidip normal aileler gibi yaşamaya bakalım çünkü bu saatten sonra değil bu konağı ellerinden almak, önünden bile geçemezsiniz."
Şiyar, eşine sinirlensede bir şey yapmamıştı çünkü haklı olduğunu o da biliyordu. Yıllar sonra ortaya çıkıp herkesin onları kucaklamasını beklemeleri bir hataydı, gerçeklerin farkına varıp boyunları bükük evlerine doğru yol aldılar. Bu sırada Hicran ve Amed arabada sessizce yolu izliyordu, ikiside nereye gittiklerini bilmiyorlardı.
Evden ani bir kararla çıkıp arkalarına bakmadan mardini terk etmişlerdi şimdi ise yolu takip ediyorlardı ancak Hicranın içi içini yiyordu, nereye gittiklerini bilmeden daha fazla yola devam etmek istemiyordu. "Nereye gidiyoruz?" Ve sessizliği bozan Hicran olmuştu. Amed derin bir nefes alıp bakışlarını yoldan ayırmadan uzanıp Hicranın önündeki torpidoyu açtı.
Torpidodan çıkarttığı haritayı Hicranın eline tutuşturup sakin bir sesle "Seç." Dedi. Hicran ne olduğunu anlamamıştı, sahiden gidecekleri yeri haritadan mı beğeneceklerdi? "Dalga mı geçiyorsun?" Amed başını olumsuz anlamda sallayıp dudağını büzüştürdü ve "Yoo, Bir şehir seç gidip oraya yerleşelim." Hicran kendini tutamadı ve histerik bir gülüş yolladı.
"Delirdin mi sen Amed? Damdan düşer gibi nereye gideceğiz? Evimiz yok barkımız yok." Amed, eşine ufak bir bakış atıp gülümsemeye çalışarak "Merak etme holdingler hala bende, evide 2 güne hallederim. Sen seç." Hicran başını belli belirsiz salladı ve yutkunup haritayı açtı. Arabanın ön tarafının büyük bir bölümünü kaplayan Türkiye haritası artık Hicranın avuçları arasındaydı.
"Ankara?" Gözüne ilk başkent çarpmıştı, ancak Amed başını olumsuz anlamda sallayıp "Kışları çok soğuk oluyor." Dedi. Hicran yeniden bakışlarını haritaya çevirip A harfinden devam etti. "Adana?" Amed bu kez gülümsedi. "Çok sıcak." Hicran göz devirip elini şehirlerin üzerinde gezdirdi. "Trabzon? Rize? Artvin?" Üç şehir sıralamıştı Hicran, karadenizi çok seviyordu.
"Hicran ben zaten sinirli bir adamım birde karadenize gidersem iyice devrelerim yanar." Bu kez Hicran gülümsedi, yeniden elini şehirlerin içinde gezdirip gülümseyerek "İzmir?" Dedi. Amed durup bir kaç saniye düşündü İzmir onunda içine sinmişti ancak Hicran birden sebepsiz yere karar değiştirip parmağını biraz yıkarı kaydırdı. "Hayır karar verdim İstanbul!"
İstanbul, Hicran için dönüm noktasıydı. Okulunu orada okumuştu ve şehrin bir kısmına hakimdi, Amed de okulunu orada okumuştu ve holdingler için 1-2 yıl İstanbulda yaşamıştı yani Amed de şehire hakimdi. "Tamamdır, İstanbula gidiyoruz!" Hicranın önerisini Amed de onaylamıştı ve geriye yolu takip etmek kaldı.
~~~~
Mola verdiklerinde hava kararmak üzereydi 4 saattir yoldaydılar ve yol onlar için şimdi keyifli bir hal almaya başlamıştı. Hicran yemeğini Amed'den önce bitirip oğlunu kucakladı ve restoranın bebek emzirme odasına ilerledi. Karnını doyurma vakti küçük Altemurdaydı.
Bu sırada Amed telefonunu çıkartıp Osmanı aradı, konakta neler olup bittiğini merak ediyordu sonuçta kardeşi ve annesi hala oradaydı. Telefon 2 kez çaldı ardından Osmanın sesi belirdi, ses tonunda sevinç vardı. "Abi!" Amed gülümsemeden edemedi. "Aslanım? Nasılsın?" Osmanın gülümsediği sesinden anlaşılıyordu, üstelik heyecanlıydı da.
"İyiyim abim, sen nasılsın? Hicran nasıl?" Amed de kardeşi gibi gülümseyip "İyiler." Dedi. Aklına arama sebebi gelince gülüşü soldu ve sesi ciddileşti. "Ben gittikten sonra ne yaptınız?" Osman genzini temizler gibi öksürüp oturduğu sedirde doğruldu.
"İzzet aşireti ağa olarak Mirzanla beni seçti, diğer aşiretlerde onayladı." Amed karşısındaki duvara odaklanıp kardeşine devam etmesi için bir homurtu çıkarttı. "Bizde Şiyarı konaktan attık." Amed yeniden gülümsedi, ardından kardeşine bir kaç öğüt verip telefonu kapattı, Şiyarın gitmesine sevinmişti ancak yinede konağa dönmeyecekti.
Zaten bir kez daha konağa dönerseler bu kez Hicran haklı bir sebeple Amed'i terk edecekti. Tam bu sırada Hicran, kucağında Altemurla belirdi. Amed gülümseyerek ayağa kalktı ve Altemuru kucaklayıp kasaya ilerledi. Birden Hicranın aklına en son ki yolculukları geldi, Amed hesabı ödemek için kasaya ilerleyip Hicranı arabaya göndermişti üstelik montunu da Ona verdi.
O zamanlar birbirlerine yakın ama uzaklardı. Tanıdık iki yabancıdan farkları yoktu! Şimdi ise gerçekten evliler ve birbirlerine deli gibi aşıklar üstelik bu kez yanlarında çocuklarıda vardı. Değişen tek şey zaman değildi. Hicran bunları düşünürken Amed hesabı ödemiş karısının elinden tutmuştu. Beraber arabaya ilerlediler ancak Hicran koşup şoför kapısının önüne geçti ve "Ben sürebilir miyim? Çok özledim araba sürmeyi." Dedi.
Amed, eşini kırmayıp anahtarı arabanın üzerinden Hicrana fırlattı, Hicran ise çevik bir hareketle anahtarı havada yakalayıp arabayı açtı. Amed ve Altemur yolcu koltuğuna kurulurken Hicran şoför koltuğuna oturup motoru çalıştırdı. Araba büyük bir gürültüyle çalıştıktan sonra Hicranın verdiği gazla bir anda hareket etmeye başladı, direksiyonu çeviren Hicran bir yandan da dikiz aynasından yolu kontrol ediyordu.
Kendiliğinden açılan radyoda hareketli bir parça çalınca Amed, Altemuru ellerinden tutup dizlerine bastırdı ve birlikte gülerek dans etmeye başladılar. Altemur henüz ayakta duramıyordu ama babası ellerinden tuttuğunda ayaklarının üzerine basabiliyordu. "Ameed! Oynama oğlumla." Amed, Hicranın bu uyarısından sonra Altemuru göğüsüne yatırıp kaslı kollarıyla sarıldı.
"Aşkım benim be!" Hicran bu kez de kıskandığını belli eder gibi "Bana bir kez aşkım demedin ya." Dedi. Amed ise uzanıp Hicranın yanağına bir öpücük kondurdu ve "Demiyor olmam, aşkım olmadığını göstermiyor." Dedi. Hicran gülümsemesini tutamadı, Amed de bunları dedirtmek her kızın harcı değildi, Hicran direnmişti ve bunu başarmıştı.
Amed gerçekten deliler gibi aşıktı Hicrana. Elbette Hicranda ona! Altemur ise bu aşkın meyvesiydi. Bu sıcak aile sohbeti Freni patlayan bir kamyonun korna sesiyle bölündü! Siyah renkli devasa kamyon korna çalarak son sürat Hicranın kullandığı arabanın üzerine geliyordu, kazada ölüm de bağıra bağıra geliyordu.
Hicran kafasını yola çevirince direksiyonu sağa kırdı ancak bu onları kurtarmaya yetmedi. Amed panikle oğluna sıkı sıkı sarıldı ve arabada son olarak iki ses yankılandı. "Amed!" "Hicran!" Kamyon bir anda büyük bir gürültüyle Amed ve Altemurun bulunduğu taraftan çarpıp arabayı yolda bir kaç kez döndürdü. Ferzan ailesinin karabulutları dağılmıyor etrafını daha da sarıyordu. Hicran kafasını direksiyona vurup baygınlık geçirirken Amed'de onun gibi kafasını torpidoya vurdu bu sırada kucağında ki Altemur babasının kolları arasından sıyrılıp ön camdan anayola savruldu. Minik bedeni kanlar içinde yola düştüğündeyse gökyüzü feryat etti, bulutlarsa bu feryada eşlik edip göz yaşlarını serbest bıraktı ve bir anda bardaktan boşalırcasına yağmur yağmaya başladı.
Acaba Ferzanlar kurtulabilecek mi? Yoksa Bu arabadan bir kara haber mi çıkacak?

ŞİMDİ OKUDUĞUN
PEVEDAN
General Fiction"Benden okulumu aldın, ailemi aldın, gençliğimi aldın, sırada ne var?" Sesi yükselen Hicran, ayağa kalkıp Meydan okurmuşcasına Amed'in karşısına dikildi. Hayatında ilk kez biri Amed'e kafa tutuyordu ve bu durum onu bir hayli şaşırtmıştı. "Kes sesini...