Merhaba, ben; Bu kitapta hayatı ele alınan hatta sizin çoğunlukla 'Gurursuz' diye bahsettiğiniz Hicran Duran'ım. Bugün size biraz kendimden bahsedeceğim. Ben 2 Temmuz 1996 da Mardin'in Midyat ilçesinde Duran aşiretinin 3. Çocuğu, asi Hicran olarak dünyaya geldim. Erkek bir ikizim vardı adı Musa fakat ne yazık ki 5 yaşındayken öldü (!)
Her ne kadar annemin sevgisi, abimin ilgileriyle büyüsem de bir yanım hep eksikti çünkü babamdan sevgi yerine şiddet görüyordum. Küçük bir kız çocuğuyken en çok babanıza ihtiyaç duyarsınız, en çok onun sevgisini ararsınız; Bulamadığınız da hayatla girdiğiniz yarışta 2-0 geriye düşersiniz. Babam beni sevmek yerine erkenden evlendirip evden göndermek istiyordu.
Bir gün eve yanında yaşlı bir adamla gelmişti, henüz 17 yaşındaydım bana o adamla evleneceğimi söyledi. İnanın ne tepki vereceğim, ne söyleyeceğimi bilemedim sanki dilim lal olmuş bedenime felç vurmuştu! O yaşıma kadar töreleri kabul etmemiş, ona göre yaşamaya red etmiştim, babam belkide bu yüzden sevmemişti beni! Ben onun asi kızıydım.
Gözüm bir anda karardı, dünyadaki herkes, herşey bir anda sustu ve ben zihnimdeki öfke yankılarıyla baş başa kaldım. Koşarak konağa girip babamın silahını kaptım, 17 yaşında katil olmama ramak kalmıştı. Mermiyi namlunun ucunda hazır beklettim, babam silaha rağmen dönmedi kararından...
Ve bende yapmamam gereken birşey yapıp silahı ateşledim. Kurşunun nereye isabet ettiğini bir kaç saniye sonra fark ettik! Babamı bacağından vurmuştum. Silah elimden kayıp düştü, babamın öfkesi korkuya dönmüştü zaten o günden sonrada bir daha dönemedi beni, fakat gözünün önünde durmamam için gitmem gerekti.
İstanbul'da özel bir üniversitede 4 yıllık Psikoloji bölümü okudum, bu sırada tanıştığım Ayaz Karahan'la da güzel giden bir ilişkimiz vardı. Ayaz beni çok seviyordu, peşimden de çok koşmuştu! Ben İstanbul'a geldiğimde Ayaz piçin tekiydi ancak benim için bir çok alışkanlığından vazgeçti, değişti, kendini geliştirdi.
Öncelikle okulunu bitirip mesleği elinde bir mühendis oldu, ardından babası Süleyman Karahan'ın yönettiği holdingin başına geçti. İlişkimiz ciddi bir şekilde ilerliyordu, bir gün kafede otururken telefonum çaldı, arayan abim Mahirdi. Gülümseyerek açıp kısa bir görüşme yaptık, abim bu görüşmede ısrarla yarın sabah Mardin'de olmamı istedi bende hayır diyemedim. Keşke deseydim!
Ayaz gitmemem için çok uğraştı, hatta beraber gidip evleneceğimizi söylemeyi bile teklif etti ancak ben istemedim zira henüz yüksek lisansımı yapmamıştım ayrıca ilk planım kendi işimi kurmaktı, evlilik sonra.
Bavullarımı hazırlayıp sabah karşı uçağa bindim, uçakta uyurken gördüğüm rüya tüylerimi diken diken etmişti. Üzerimde kanlı bir gelinlik vardı, yalnız gelinlik değil her yerim kanla kaplıydı! Ellerim, yüzüm, duvarlar, bunun bir rüya olduğunu düşünüp umursamadım ancak gördüğüm şey başıma geleceklerin bir alametiydi.
Mardin'e indiğimde abim Mahir beni sıcak bir şekilde karşıladı, sıkı sıkı sarılmıştık! İstanbul'a gittiğimden beri Mardin'e yalnızca 1 kez dönmüştüm o da iki yıl önceydi. Ailemde en az abim kadar sıcak karşıladı beni, hatta öyle ki babam bile sarılmıştı bana.
Herkes avludaydı ancak Mirzan abim yoktu, merak etmiştim doğrusu zira Mirzan abim benim için çok büyük fedakarlıklarda bulunmuştu, onun hakkını ödeyemezdim. Bir den avluda belirdi yanında bir kız vardı, ikisinin de yüzü yara bere içindeydi. Her ne kadar zeki bir kız olsamda henüz olan biteni anlamamıştım.
Abimin yanındaki kız sözlüsüymüş, tanışırken kıza soyadını sordum bana gayet normal bir şekilde cevap verdi zaten bütün anormal şeylerde o cevaptan sonra meydana gelmeye başladı. Ben soyadımı söylediğim anda abim sözümü kesip adımı, nişanlısının soyadıyla aynı cümle içinde kullandı. İlk başta güldüm ancak etrafındakilerin ciddiyetini ve kaçan bakışlarını fark edince gerildim.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
PEVEDAN
General Fiction"Benden okulumu aldın, ailemi aldın, gençliğimi aldın, sırada ne var?" Sesi yükselen Hicran, ayağa kalkıp Meydan okurmuşcasına Amed'in karşısına dikildi. Hayatında ilk kez biri Amed'e kafa tutuyordu ve bu durum onu bir hayli şaşırtmıştı. "Kes sesini...