Pêvedan-21

18.7K 640 76
                                    

Bir çok kişi o geceyi uykusuz geçirmişti, bunların başındaysa Amed ve Hicran geliyordu. Güneş Mardinin üzerine doğunca herkes sanki hiç birşey olmamış gibi yüreklerindeki acıyı saklayarak yeni bir güne başladılar. Ferzan konağına kahvaltıya gelen Keko ağa, Amed'in fikrini değiştirmeden bu nikahın kıyılması gerektiğini düşünüyordu, hatta bu düşüncesini Diyar ağa ile paylaşmıştı.

Kahvaltıdan sonra Amed bir süre daha çalışma odasında oturup kararının üzerinden geçti ve böylesinin daha doğru olduğuna kanaat getirip Şivan kahyaya seslendi. Odaya gelen Şivan kahya ağasının önünde el pençe divan durdu ve "Buyrun ağam." Dedi. Amed derin bir nefes alıp keskin bakışlarla deri koltukta geriye yaslandı. "Git imam efendiyi çağır, Anamada söyle Meryemi hazırlasın." Şivan kahya şok olmuştu.

Ağasının aşkını, Gelin ağasınında sevgisini çok iyi biliyordu, nasıl olurda bir anda böyle bir nikah kıyılır diye düşündü. "Ama ağam, Gelin ağamız ne der?" Amed'in bakışları karardı, çatık olan kaşları bu kez öfkeyle ayaklandı. "Ben dururken Gelin ağana söz düşmez Şivan! Git dediklerimi eksiksiz şekilde yerine getir." Şivan kahya ağasının emriyle çıt bile çıkarmadan odadan ayrıldı.

Kûreyşa hanımağaya, ağasının emrini söyledikten sonra konaktan çıkıp İmam efendinin evine doğru ilerledi bu sırada karşısına çıkan Rozerin yolunu kesip gülümseyerek "Nereye böyle Şivan? Tabakhaneye sipariş götürüyorsun?" Dedi.  Şivan kahya bir süre hanımına ne söyleyeceğini düşündü ardından gerçeği anlatmanın en doğrusu olduğuna karar verip titrek bir sesle konuşmaya başladı.

"Ağamız, Meryem kıza nikah kıyacakmış hanımım. İmamı almaya gidiyorum." Rozerinin gülümsemesi soldu, elindeki poşetler kayıp yere düşünce Şivan kahya çevik bir hamleyle eğilip poşetleri dökülmekten kurtardı. "Ne diyorsun sen Şivan? Ağabeyim nasıl kıyar Hicrana?" Şivan kahya çaresizce boynunu büküp poşetleri Duran konağına götürmesi için Ferzan aşiretinden birine verdi ardındanda yeniden hızla imamın evine doğru ilerledi.

Olan bitenin şokuyla konağa koşarak giren Rozerin herkesin dikkatini çekmişti. "Rozerin? Ne oluyor?" Mirzanın sorduğu soruya aldanmadan Hicranın karşısına geçti ve boynunu büküp parmaklarıyla oynamaya başladı. "Rozerin? İyi misin?" Bu kez de Hicran sormuştu, Rozerin daha fazla dayanamadı ve misafirleri unutup herşeyi ağzından kaçırdı.

"Abim Meryeme nikah kıyacakmış Hicran." Herkes duyduğu şeyle büyük bir şok yaşadı. Özelliklede Hicran. Bakışları boşluğa kaydı ve elindeki reçelli ekmek dilimi tabağa düştü. Yaşlar gözlerinde hazır ola geçmiş akmayı beklerken Hicran bir anda başını kaldırıp gülümseyerek "Allah mesut bahtiyar etsin." Dedi. Bunu söylerken içi acımıştı ama insanlara güçlü olduğunu göstermek zorundaydı. Tabağa düşen reçel dilimini alıp ağzına attı ve iki kez çiğneyip yuttu. "Nasıl yani? Sen hiç üzülmedin?"

Rozerin dahil herkes çok şaşkındı. Hicranın ağlayıp sinir krizi geçirmesini beklerken böylesi bir sakinlik onları hayrete düşürmüştü. "Neden üzüleyim? Ne güzel baba olacak işte." Cümleyi bir türlü bitirememişti. Sesi titrediği için iki kez durup öyle devam etmişti. "Neyse size afiyet olsun." Hicran aynı gülümsemeyle masadan kalktı ve konağa girip kendini ilk bulduğu boş odaya attı.

Kapıyı kapatınca elini göğüsünün üzerine koydu ve hızlı nefeslerle ağlamaya başladı. Kalbi paramparça olmuştu, canı öyle çok yanıyordu ki ağlamak dindirmiyordu acısını, bir anlığına ağlaması şiddetlendi ve giderek öksürüğe dönüştü. Hicran öksürerek yere çöktü fakat bu öksürük hiçte hayra alamet değildi zira bir kaç kez öğürür gibi olmuştu.

Sesi duyup gelen İmge, Hicranı yerde görünce bağırarak abisini ve Şükran ağayı çağırdı, fakat Hicran elini tutup kimseyi çağırmamasını rica etti. İmge boynu bükük halde Hicranın kalkmasına yardım etti ardındanda odadan çıkışını seyretti. Büyük bir çöküntü içindeydi Hicran, evet belki Amed'den böyle bir hamle bekliyordu ama bu kadar erken değildi.

PEVEDANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin