Pêvedan-25

18.8K 609 35
                                        

Güneş Mardinin üzerine tıpkı Rozerin ve Mirzanın kaçtığı günki gibi kavurucu bir sıcakla doğmuştu. Hicran vakit kaybetmeden üzerini giyip kardeşinin yanında olmak için Duran konağına doğru yola çıktı, bugün tarihi bir gündü haliyle Hicran ve Amed'in kardeşlerinin yanında olması gerekiyordu. Duran aşireti, kızlarının bu habersiz ziyaretinden şimdilik memnun görünüyordu, birazdan duyacakları şeyden sonra ne hissedecekleri tam bir muammaydı.

"Nedir bu anlamsız ziyaretinin sebebi Hicran?" Beklenen soruyu Şükran ağa sordu. Hicran kısa süreliğine Rojdayla göz göze geldi ardından genzini temizler gibi öksürüp titrek bir sesle konuya girdi. "Aslında ben buraya Ferzan aşireti adına hayırlı bir iş için geldim." Bu kez Duran ailesi teker teker birbirine baktı. "Nasıl yani?" Mahirin sorduğu soruya Hicranın cevabı gecikmedi.

"Ben kardeşim saydığım Osman adına, Rojdaya talibim." Selimin elindeki çatal öfkeyle tabağa düştü, "Nesin nesin!" Bu soruyu herkes Duran aşiretinden bekliyordu fakat Selim sordu. "Talibim." Hicran yineledi ve bu kez devreye Şükran ağa girdi. "Olmaz öyle şey! Bir aileden diğer aileye iki gelin gitmez!" Rojda ürkekçe titredi, zira ablası İsrafilin suruna üfleyecekti.

"Olucak baba zira hepimiz bu evliliğe mecburuz." Herkes şaşırmış bir şekilde Hicrana döndü. "Ne demek mecburuz!" Diye kükredi Şükran ağa, fakat kızının söylediği şeyle derin bir sessizliğe büründü. "Rojda, Osmanın bebeğine gebe!" Mirzan ve Mahir öfkeyle ayaklandılar, bunun üzerine Hicranda ayağa kalkıp kardeşine siper oldu. "Ne diyorsun sen Hicran!" Mirzanın eli belindeki silahtaydı, daha çekmemişti ama tetikteydi.

"Duydunuz işte, Rojda karnında bir Fer..." Hicranın titrek sesini Selim böldü ve iki kız kardeşi ateş çemberinin içine sokacak şeyi söyledi. "Rojda karnında Ferzan değil, Seyhan taşıyor! Bebe Osmanın değil benim!" Herkes ikinci bir şok yaşarken Sultan hanım ve Güngör ağa öfkeyle ayaklandılar. "Kimin kimin?" Güngör ağanın sesinden, birazdan oğluna atacağı tokat belli oluyordu. "Hicran kardeşini yanına almak için yalan söylüyor, Rojda benim bebeğime gebe!" Ve Güngör ağa oğlunun yüzüne, beş parmağının izini çıkartacak tokatı vurdu.

Herşey arap saçına dönmüşken Konaktaki hedef Hicran ve Rojda olmuştu, herkes ikisine yükleniyordu. Birden avlunun iki büyük kapısı açıldı ve içeriye Amed-Osman kardeşler girdi, herkesin dikkati onlara dönmüşken Hicranla Rojdanın yüzünde anlamsız bir sırıtış belirdi. Kahramanları gelmişti. "Şükran ağa!" Amed'in kükremesiyle bu kez Şükran ağada ayaklandı, avluda derin bir sessizlik vardı, fırtına öncesi sessizlik gibiydi. "Kendi öz kızlarına silah çekmeye utanmıyor musun?" Sordu Osman, aslında herkesin dikkati Osmanın üzerindeydi zira hiçte bahsedildiği gibi durmuyordu.

"Seni ilgilendirmez! Amed al karını kardeşini defolun gidin evimden!" Şükran ağanın kükreyerek ettiği sitem üzerine ilk hareket Osmandan geldi, hızla Rojdanın elini kavrayıp kendine çekti Fakat biri daha tutmuştu Rojdanın elini, o da elbetteki Selim Seyhan olmuştu. "Siz gidiyorsunuz, Rojda burada kalıyor!" Bunun üzerine Osman, Selim'i omuzlarından itip Rojdayı arkasına aldı ve hiç beklenmeyecek birşey yapıp bir ağa gibi kükredi. "Rojda da bizimle geliyor!" Herkes bu ikiliyi izliyordu, Selim tam Osmanın üzerine yürüyordu ki Amed cebinden hazırlattığı sahte DNA testini çıkartıp Selim'in üstüne attı.

Refleksle kağıdı kavrayan Selim, gözlerini Amed'e çevirdi. "Al oku, DNA testinin sonucu." Selim hışımla kağıdı açtı ve ateş saçan gözlerle her bir satırı ince ince okuyup öfkeli gözlerini Osman'a çevirdi. "Şimdi anladınız mı bebek kimin!" Selim hızla Osmanın üzerine atılıp yüzüne büyük bir yumruk salladı, Avluda kopan çığlıklar, Amed'in, Selim'e attığı yumrukla hararetlendi. "Geri bas Seyhan!" Bu Amed'in Selim'e ikinci uyarısıydı, gerçi bu kez uyarmakla kalmayıp zararda vermişti.

PEVEDANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin