Ali belki de oyunculuğu kendi dertlerinden kaçmak için seçmişti. Önce hayal kurmuştu, hayal kurarken de bir şey öğrenmişti, umudu olduğunu. 'Hafiflediğimi fark ettim, umudumu fark edince. Ve o umudu gerçeğe dönüştürmek için de mücadele etmek gerektiğini.' diyordu. Kalbine yüklediği yükün ağırlığından kurtulmak için sevdiği işe sarılmıştı.
Onun için tiyatro deyince akan sular dururdu. Yorulmdan saatlerce provalarda ayakta kalsa, bir günde aynı oyunu kaç defa oynasa bile 'yoruldum' demez aynı perfomansı, belki de daha iyisini sergilerdi. Ama gel gör ki arzu ve isteklerini hayata keçirmek için paraya mecburdun. Zor yaşam şartları onu da hayatta istemedigi işi yapmaya mecbur bırakmıştı, istemese bile 'faturaları, kredileri ödemek için dizi film tekliflerini de değerlendirmek zorunda' olduğunu söylüyordu.
'Dizi filmlerini küçümsemiyorum, bana göre olmadığını söylüyorum. Ben izleyicimle göz göze gelmek isterim. Onların alkışları bana güç veriyor, var olduğumu hatırlıyorum. Onlara hayatı gösterirken gözlerindeki o ifadeleri görmek istiyorum, o zaman izleyiciyle bütün olduğumu düşünüyorum. Mesleğimin kutsal olduğunu söylemiyorum, sadece onu sevdiğimi söylüyorum. Ben tiyatrocuyum ve tepemde kameralarla poz vermekten hoşlanmıyorum. Ben yalnız bu işi yaparken mutlu oluyorum. Ama gerçeklerden de kaçmamalıyız. Televizyonun ön sıralarda olduğu zamanda yaşıyoruz ve buna rağmen unutmamalıyız ne kadar mükemmel fotoğraf makineleri icat olunur olunsun, o mükemmel fotoğrafların ressamların elleri ile yaptığı sanat eserlerinin -portrelerin- yerini tutamadığı gibi, ne kadar mükemmel diziler olsa da tiyatronun yerine geçemez' diyordu. Bu nedenle tiyatroyu tercih ettiğini, sinemanınsa kalıcı olması ve daha çok kesimlere ulaşması bakımından üstün olduğunu' söylüyordu. O yüzden daha seçici davranıyordu. Bir kaç dizi filmde oynamişsa da şansızlıktan mı, şanslı olmasından mı birkaç bolüm sonra reytinge takılıp yayından kaldırılmışlardı. Ardısıra da sinema teklifleri gelmişti. Televizyonda fazla görülmediğinden ve magazin önünde olmayı sevmemesinden olsa gerek herkesin tanıdığı biri sayılmazdı. Bu da onun işine geliyordu.
Ünün bir zaman sonra sana zarar vereceğini, zaman içinde de ego'ya dönüşeceğini söylüyordu. Ve bu ego'nun zamanla yalnız kendine değil, kendini kurtarsan bile çevrendekilere zarar verdiğini, bundan kaçmanın bir vakitten sonra zor olduğunu savunuyordu. Ali Suray:
"Ego kendin için içedönük, diğerleri içinse dışadönük bir kavramdır. Senin ego'n senin için ne kadar bir Ben'se, benim için Sen ve O'dur. Benim egom bana mahsustur. İstediğim zaman "över", istediğim zaman "döverim". Bazen onu başarılarımla, kazançlarımla "beslerim", bazen de vazgeçerim, ciddiye almam, istediğim gibi davranırım. Çoğu kişi gibi egolarım beni idare etmez, onları ben idare ederim. O yüzden yapamadığım ve ya bana yapılan bir şey olduğunda üzülmem, kırılmam. Sadece kendim için, o gün canım nasıl isterse öyle yaşarım -hırslanırım ya kabullenirim. Egom için değil, bu küçük egolarımı içinde barındıran Ben'im için yaşarım.
Bir de egoseverler vardır. Senin farkında olmadığın benlerin -bir mevki, bir statü, güzellik, yakışıklılık veya ne olursa olsun, senin için önemli olan ya olmayan-başkasının gözünde senin "Ben"indir. Senin için önemli olmayan benin, egon, onların gözünde şişer ve onlar için önemli bir kavrama dönüşür sen ünlendikçe. Ve bu egolarla kendi egolarını tatmin ederler. Senin egonla kendilerine bir ego yaratırlar. Filancanın oğlu, filancanın karısi, falancanın sevgilisi vb. Onu kaybettiğin anda, sen etkilenmediğin halde onlar bunalıma girerler, böylece senin ezilmiş, bitmiş, vazgeçilmiş egon onlara dert olar." diyordu ve evliliğinin o yüzden bozulduğunu söylüyordu.
"Karım benim ego'mu iyi kullanmadığımı düşünüyor, bana ünlülerin davrandığı gibi davranmadığımı söylüyordu. Efendim, ben herkesle aynıymışım da, mesafe koymuyormuşum da falan filan. Hatta daha ileri giderek, her oyuncunun fiyatı vardır, ona göre davranmalılar. Yolda yürürken bile sana biçilen fiyata göre hareket etmelisin" diyordu. Benim egom'la kendine ego yaratmıştı. Daha doğrusu egolarımın gölgesinde yaşıyordu."
Arkadaşlarına "kalbinizi sevenle evlenin, size hayran olanla değil, hayranların aslında sizleri değil, ününüzü seviyorlar. İsminize, egonuza aşıktırlar ve ya aşık olduklarını sanırlar. Sizi aşklarına inandırırlar. Aslında onlar sizinle değil, egolarınızla evlenirler. Bunu fark ettiğinizde de iş işden geçmiş olur. Paranızı, güzelliğinizi, kariyerinizi, mevkinizi kaybedebilirsiniz, ya da gündemden düşerseniz, oynadığınız dizi film biter. Sizin gerçekten canlandırdığınız karakterin özelliklerini taşımadığınızı görür, falan filan. Bak o zaman sizi terk ederler ve hala ünlüyseniz, tabii ki onun sizi sevme sebebini öğrenmişseniz, o zaman da siz onu terk edersiniz, işte o zaman da yarattığınız düşmanla savaşmak zorunda kalırsınız ve her iki halde hayatınız mahv olar" diyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yarısını kurtaran adam veya Aktör(TAMAMLANDI)
AbenteuerYarısını kurtaran adam. Okuduğunuzda pişman olmayacağınız Wattpad'de rastlamadığınız farklı bir hikaye.Kitap çocukken kardeşinin ölümüyle psikolojik sarsıntı ve travma geçiren bir aktörün hayatını elealıyor. Zamanla bu sarsıntıyı atlattığını s...