Bölüm 32

209 23 82
                                    



          Açılışa beklediğinden de fazla insan katılmıştı. Universiteden hocalar, öğrenciler, tanımadığı insanlar vardı. Kimi davetliydi, kimi kendiliğinden gelmişti. Bazıları resimlerin yanından bir bakış atıp geçerken, bazıları da dikkatle inceliyordu tabloları. Anlamaya çalışanların, anlamak için çaba sarf etmeyen  insanların içinde gözleri bir kişiyi arıyordu. Tablolardan birinin önünün daha kalabalık olduğunu fark ettti. Her halde beraber gelenlerdir. Adeta birarada gelenler, zorunlu hissederler, ayrılmazlar birbirlerinden.

 'Her halda öğrencilerdir' diye geçirdi aklından. Bu arada elinde mikrofon tutan her kesin oraya doğru gittiğini gördü. 'Haberciler de ne olduğunu merak etmişler ' diye düşünürken kalabalıktan tanıdık birinin sesini duydu. Evet oydu ve mikrofona konuşuyordu.

"Sanat sanatçının içindekileri- kendilerine itiraf edemediklerini görmemize yardımcı oluyor. Bu yüzden sanatsal etkinliklere önem veriyorum. Özellikle ressamların duygularını açığa çıkarabilmesi için renkleri kullanmasından ziyade, aklındakılarla kalbindekilerin sintezini tuala göçüre bilmesine bayılıyorum. Bu tablolar yalnız ressamın çığlığı, sevinci, üzüntüsü  falanı, filani her neyi ifade etmek istediyse o'su değildir. Bu tablolar aynı zamanda bizlerin kendimize itiraf edemediklerimizdir. Bu tablolar yalnız genç ressamımızın..." derken durdu gözleri ile kalabalığın arasında Asya'yı aradı. Asya onu arayan gözlerle buluşurken,  Ali eliyle onu işaret ederek

"İşte bu genç ressamımızın ruhunun ifadesi değildir, gördüğünüz ve anlamaya çalıştığınız mükemmel tablolar. Sadece, kendisinin taşıdığı hisslerin aynısını taşıyan binlerle gencin, binlerle insanın sevincidir, feryadıdır, sevgisidir. Yalnızlığına çare arayan insanlara, o çarenin çözümünün kendi içinde olduğunu gösteriyor. Yanıbaşında onun bilmediği bir arkadaşının, yakınının varolduğunu anlatıyor mutlaka. Öyle olmasaydı, mesala bu tabloyu yaparken, bakın bu tabloya, dikkatle bakın, derinden. Mesala siz " diye bir genci işaret etti.

"Ne görüyorsunuz?" Genç öğrenci resmin karşısına geçti, öğretmenin lafıyla tahtaya geçen öğrenci gibi bu defa farklı bir gözle baktı tabloya ve

"Doğru diyorsunuz, az önce baktığımda renk karmaşasını başka tür yorumlamıştım ama şimdi. "İçinde son bulan yalnızlık."

"Evet öyle yakınında, ama senin görmediğin yerde birisinin ve ya birilerinin varolduğunu görmek ve onun sevincinin ifadesi." Gazetecilerden biri.

"Ressamı tanıyor musunuz?" sorusunu yöneltirken Asya'nın uzakta olmayan bakışlarını bakışlarında birleştirerek,

 "evet tanıyorum, arkadaşım"

"Arkadaşınız mı? Sizi hiç yan yana görmedik"

"Arkadaşlarımızı ilan etmeyiz... Tamam, bu kadar yeter, bu gün Asya Aydın'ın günü. Sorularınızı ona yöneltiniz." dedi ve gazetecilerin mikrofonlarını çekmesine yeten bu laflarının ardından Asya'ya yaklaştı.

"Tebrik ederim, başarıların daim olsun" dedi ve elini uzattı dosttça, arkadaşca belki de destek için, ya her zaman yanındayım demek için, her ne sebeple olur olsun, sıktı elini bırakmak istemeden, sıcaklığını kalbine geçirecek kadar tuttu elini elnde 

'Sonsuzakadarböylekalsakkeşke'

'Sonsuzakadarböylekalsakkeşke' diye yine kalplerinden konuştular karşılıklı. Asya'nın gözündeki ışığı fark etmemek mümkün değildi.

"Teşekkür ederim az önceki konuşman için. Beni böyle yalnız sen anlata bilirdin. Teşekkür ederim"

"Ben bir şey yapmadım, sadece gördüklerimi ve hissettiklerimi  söyledim. 

Yarısını kurtaran adam veya Aktör(TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin