"Ne oldu abiciğim, bir şey mi oldu?"
Ali karşısında Selim'i görme şaşkınlığını atamadan karısı ve oğlu da kapıda dikilip ne olduğunu anlamaya çalışıyorlardı. Gece olanları şimşek hızıyla hatırlamaya çalışan Ali, işin bir kısmını çözmüştü 'anlaşılan gece Selim'lere gelmişiz' diye içinden geçirmişti.
"Şey ...kendimi yatağımda sanmışım her halde, kanepeden devrildim" diye utanıp kızararak açıklamak zorunda olduğu durum karşısında kendini kötü hissetti. Selim'in karısına bakarak,
"Afedersiniz sizi de telaşlandırdım."
"Bir şey oldu diye..... , zaten kanepe dar, düşmeniz normal," diyerek, durumu kurtarmaya çalıştı.
"Kusura bakmayın, sizi de rahatsız ettim" bu sırada Selim kıs kıs gülmesine devam ederken,
"Ya sen de gülmeyi bırak. Hem beni neden evine getirdin"
"Valla en son şöförle kavga ettiğimi hatırlıyorum."
"Dur, dur..ben hatırlıyorum. Sen önce beni bıraksın diyordun, ben de seni. Görünüşe bakılırsa ikimizi bir adrese birakıp kaçmış. Vay alçak vay."
"Kusura bakma, yenge, kocan beni bu kadar içirtmeseydi böyle olmazdı"
"Asıl sen beni içirttin" her ikisinin de hala gecenin etkisinden çıkamadıklarını anlayan Ömür Hanım "Kavgayı sonra yaparsınız, elinizi yüzünüzü yıkayın da kahvaltı edelim öğlen olmuş"
"Yenge, zahmet etmesen, zaten iştah falan da yok, başım zonk zonkluyor, kahvaltı yiyecek halde değilim. Ben gideyim"
"İtiraz istemiyorum, ben şimdi bir kahve yaparım, içersiniz ikinizin de birşeyciği kalmaz, hadi Selim. Oğlum, gel sen de bana yardım et"
Uzun zamandır evlerine uğramadığı arkadaşının ailesiyle birarada sabah kahvaltısı yaparken, eski günleri ve ailesiyle hep birarada oturdukları sofraları hatırladı ve Tuna'ya
"Kahvaltıları, sofraları eğlenceli, unutulmaz eden ailedir" dedi ve devam etti. "Tuna'cığım, ailenin kiymetini bil ve bu sofraları unutma" Selim
"Ali'ciğim Asya'yı bizimle tanıştırsana"diye dünkü sohbeti tazelemek adına sohbet etmeye başlayınca karısı merakla
"Asya kim ki?" diye sordu
"Mustakbel eltin"
Ali "Selim, ya senin de ağzında bakla ıslanmıyor" diyerek meselenin açılmasından rahatsız olduğunu dile getirdi. Ömür ise
"Aşk olsun, Ali abi, ben yabancı mıyım?" diye sitem etti.
"Estağfüllah, o yüzden söylemiyorum. Hala bir şey yok da"
"Sana kalırsa bu iş çok uzar" Ömür arada geçen konuşmalardan işin ne yerde olduğun anladı. "Anlaşılan kızın haberi yok"
"Bak gördün mü ? Fol yok, yumurta yok, Selim yine ortalığı karıştırdı."
"Tamam bir şey söylemedim. Ben sana sonra söylerim, karıcığım. Ama yine de ilk bizimle tanıştıracaksın" Karısı konuşmalardan rahatsız olan Ali'nin halini görüp Selim'in bacağına ufaktan bir tekme attı.
"Tamam, sen de vurup durma, anladım, meseleyi kapatıyorum "
"Alemsiniz vallahi" diye Ali gülümseyerek. "Sağol Ömür ellerine sağllık" gitmek için ayağa kalktı.
"Daha kahve içecektik, nereye gidiyorsun"
"Kahvaltı için teşekkür ederim, kahveyi de başka sefer içeriz. Şimdi gitmem lazım kusura bakmayın iş bekler." diyerek, Selim'e baktı
"Bu kadar misafirlik yeter, hadi görüşürüz"
Selim ısrar etmenin anlamsız olduğunu anlayıp vedalaştı.
"Görüşürüz"
"Telefonlaşırız"
"Tamam"
Dişarı çıktığında artık saat 10'a geliyordu. Sıcak iyice bastırmadan taksiye atlayıp, akşam gittikleri meyhanenin önüne geldi, arabasını alıp, evine döndü.
Asya Ali'nin telefonla arasının iyi olmadığını biliyordu. O yüzden o aramasa bile arayı fazla açmaz, kendisi arardı. Bu kez de öyle yaptı. Ali artık evine gelmiş, masasının başına kurulmştu bile. Elindeki hikayeyi bilgisayara geçirmenin derdindeydi. Çocuk sevmediği işi yaparken hangi ruh halini taşıyorsa o haldeydi.
'Biri çağıra da kurtulam bu işten' diye geçiriyordu içinden, ama kaçış yoktu bu işi yapılmalıydı. Elindeki sayfaları yazmaktan çok okumaya dalmışken telefonun zili onu düşüncelerinden ayırdı.
"He" diye açtı telefonu, ona mahsus telefon açışı başkasını kızdırardı belki de, ama Asya onu yeterince tanıyordu. 'Hadi ne söyleyeceksen, söyle' açışı gibi gelse de öyle olmadığını biliyordu.
"Nasılsın? Hiç sesin çıkmıyor?"
"İki gündür onunla konuşmadığını hatırlayan Ali, "Ya özür dilerim, işlerim vardı hiç seninle ilgilenemedim"
"Onun için söylemedim, annen bile seni bana sorunca merak ettim, yoksa çalıştığını biliyorum."
"Annem seni mi aradı?"
"Ben onu aradım. Biliyorsun, senle tanışmadan önce onunla tanışıyordum."
"Bilmez miyim, ne söyledi peki? Kesin şikayet etmiştir 'aramıyor' diye."
"Konuşurken, 'hayırsız beni burda bırakıp gitti arayp sormuyor da' dedi"
"Ya sen ne dedin? "
"Ben de evvelki gün seni gördüğümü söylerken, seni de mi aramıyor bu kerata? dedi"
"Eee..."
"Ne ee..."
"Başka ne söyledi"
"Başka hiçbir şey söylemedi. Bana düşmez, ama bence anneni ara sen, sana küsmüş her hal"
"Ararım."
"İşin var galiba"
"Hayır, hayır bir yazı var. Hani sana söylediğim, onu bilgisayara geçirmeye çalışıyorum, işkence gibi"
"İstersen yardım ede bilirim"
"Ne kadar sevaba girersin, anlayamazsın."
"Peki, ne yapalım."
"Bana gel, burası daha rahat olur. Benim sana gelmem doğru olmaz. Tanıyorlar da. Sakız ederler..."
" Tamam o zaman. Hadi. Bir saate oradayım"
"Hoşçakal, bekliyorum"
Ali telefonu kapatıp oturduğu masadan kalktı. Ne yapacağını bilmeden masanı toparlamaya başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yarısını kurtaran adam veya Aktör(TAMAMLANDI)
MaceraYarısını kurtaran adam. Okuduğunuzda pişman olmayacağınız Wattpad'de rastlamadığınız farklı bir hikaye.Kitap çocukken kardeşinin ölümüyle psikolojik sarsıntı ve travma geçiren bir aktörün hayatını elealıyor. Zamanla bu sarsıntıyı atlattığını s...