Bölüm 22

204 32 95
                                    

"Sabret, Allah sabredenleri darda koymaz, elbet bir yerde ayağına dolandırır." Ali

"anacığım, bana yemek vermeyecek misin" diye lafı değiştirdi. Geç de olsa akşam yemeğini beraber yediler. Anne oğul yeni tanışıyorlar gibiydi. Zehra Hanım oğluna büyüdüğünü ilk kez görüyormuş gibi bakıyordu. Büyümüştü büyümesine ama omuzlarına aldığı yükü kaldıracak kadar gücü yoktu. Bakışlarıyla oğlunu okşuyordu sanki. Ali annesinin şefkatli bakışlarının altında küçüldü. Ne kadar güçlü görünmeye çalışsa da annesinin bunu fark etmesi onu utandırmıştı.

"Anneciğim, hiçbir zaman sana, babama layık evlat olamadım, her zaman sizi üzdüm, sorun çıkardım. Hayatınız benim problemlerimi çözmekle geçti. Büyüdüm, yine aynı şey oldu. Benden ve benim dertlerimden bir türlü kurtulamadın. Hep yük oldum sana, affet beni"

"Hayır, öyle bir şey yok. Evlat da anneye yük olur mu hiç?"

"Olur, olur. Baksana, hala bu koca bebeğinin derdini çekiyorsun"

"Öyle söyleme oğlum, senin beni üzdüğün falan yok. Sen üzülüyorsun diye üzülüyorum, elimden bir şey gelmediği için üzülüyorum. Bir anne olarak hiçbir şey yapamadığım için. Sen hep iyi evlat olmaya çalıştın. Kaderin buna musade etmedi... Belki de her şeyi oluruna bırakırsan, olanları kabul edersen, kendini ispatlama peşinde olmazsan, her şeyin ne kadar sıradan olduğunu göre bilirsin."

"Sence benim hayatım sıradan mı? Bütün bu yaşananlar, başıma gelenler sıradan şeyler mi?"

"Evet, sıradan, çoğu kişi senin yaşadığın hayatın bir kısmını, belki de hepsini yaşamıştır, ama senin verdiğin tepkiyi vermemişlerdir, sen fazla hassassın evladım. Her şeyi, yaptığın ve yapacağın her şeyi fazla sorguluyorsun, o yüzden mutlu olamıyorsun"

"Bu aralar da herkes benim mutlu olamadığmı söylüyor."

"Başka kim söyledi ki?"

"Boşver" dedi. Ali annesinin üzüne baktı, hayatı boyu -kendisi dediği gibi -sıradan hayat yaşayan, kocasına yemek yapıp, onu memnun etmekle hayat geçiren, onun için hayallerinden vazgeçen annesinin gözlerindeki kabullenilmişliği gördü. Ve gerçek olan kendisinin de bunun farkında olmadığıydı. Kendince huzurun yolunu bulmuştu, ya da bulduğunu sanmıştı. Kendini feda ederek, evlatlarını, kocasını mutlu edeceğini düşünmüştü. Kederini içinde yaşamıştı hep. Üzüntüsünü kalbine gömmüştü, kocası, evlatları üzülmesin diye, hep gizli gizli ağlamıştı. Hayallerini kurban etmişti sevdikleri için. Ali yalnız annelerin bu kadar güçlü olabileceğini düşündü. O bu gücü, böyle gücü istemiyordu. Ve bu onu çok korkuttu. Düşüncelerin pençesinden annesinin sesi ayırdı. Oğlunun yine gideceğini hatırlayan annesi

"Ne zaman gideceksin?" diye sordu.

"Yarın"

"Yani bu gün."

"Yemek yedikten sonra çıkmam gerek, biraz dinleneyim, öyle"

"Oğlum, sen de iki ev arasında kaldın."

"Bir şey olmaz, ben böyle iyiyim."

"O zaman iyi yolculuklar sana."

"Hoşça kal" deyip annesine sarıldı.

*********************

Telefonu çaldı. Avukattı.

"Söyle" diye ondan gelecek cevabı bekledi.

"Burda mısınız?".

"Evet İstanbul'dayım"

"O zaman geliyorum"

Yarısını kurtaran adam veya Aktör(TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin