Hep "neden oyunculuğu seçtiniz?" sorusuna: "Belki de başka hayatlar yaşamak istemişimdir." cevabını verirdi. Sonralar anlamıştı oyunculuğun diğer mesleklerden farklı olmadığını. Mesleği öğrenciliğin eğlenceli, keyifli geçen yıllarından sonra karşısına çıkan ve ya eskiden var olan sorunlarla başedememe durumunu, ruh halini etkilemeye yetmişti. Zaman zaman kendisiyle çatışmaya girmiş, o ruh halinden sıyrılabilmişti. Arı gibi çalışması da ondandır her halde. Arkadaşlarının:
"Bize de rol bırak, tüm rolleri kapmışsın, kah İstanbul'dasın, kah da Ankara'da" diye şaka karışık lafları hasetten değildi -ya da o böyle olduğunu düşünüyordu - kendini düşünmediği için söylenen laflardı. Dizi çekimleri sırasında bile bir iki gün zamanı olduğunda, gece Ankara'ya gelir, ertesi akşam İstanbul'a dönerdi. 'Evimi, masamı özlüyorum' derdi. Hep çalışmak ona iyi geliyordu. Bir gün çalışmazsa kendini terk edilmiş hissediyordu. Film, dizi, tıyatro derken yıllar geçmişti. Bu yıllarda geçmişin kötü hatırasından kaçmayı başarmıştı. Belki de unuttuğunu sanmıştı. Aslında onun kaçmak dediği o şeye, Dan Brown tabiriyle desek inkar deniyordu:
"İnsan zihninin ilkel egosavuna mekanizması, beynin kaldıramayacağı fazla stres üreten tüm gerçekleri reddeder."
Öyle, ne kadar kaçarsa kaçsın, kendine ait olan hayatı, kaderi, alın yazısı vardı. Şimdi, bir yerlere gömdüğü o hatıra, tekrar karşısındaydı.
İşte o kaza-ona hayatının en ağır günlerini yeniden hatırlatan o kaza- Ali'yi evde hapis hayatına mahkum etmişti. Dışarı çıkmak istemiyor, yirmi yıllık arkadaşlarını bile görmekten kaçınıyordu. Uyuyamıyordu yine, kabuslar görüyor, her gün o anı defalarca yaşıyordu. Artık uyumak istemiyordu. Gözlerini kapadığı an, o günü bir daha yaşıyordu. Uykusuzluk çekiyordu. Hayatı zehir olmuştu. Kabusları yaptığı kazayla birlikte geri dönmüştü. Hayatını felç etmişti, neredeyse sağlığı tehlikeye giriyordu. Bir an önce fizioterapiye başlamalı idi. Ali'yse bunu kabul etmiyor:
"İyileşirim ben, siz rahatsız olmayın" diyordu. Koltuk değnekleriyle geziyordu. Kendini eve kapatmış, kimseyle görüşmek istemiyordu. Saatlerce masanın arkasından kalkmıyor, çalışıyordu. Yazmak ona biraz iyi geliyordu. Ama artık onu da yapamıyordu . Agresif, geçilmez birine dönüşmüştü. Ablası da bunun farkındaydı, ona ne kadar psikyatri tedavisi alması gerektiğini söylese de kabul ettirememişti.
Hastaneden çıktıktan sonra, annesne gitmemiş, kendi evini tercih etmişti. Yanında kimseyi istemeyen Ali, zor yürümesine rağmen, yalnızlığı seçmişti. Abla İzmir'e-evine - dönmemiş, kardeşini ne kadar ikna etmeye çaba gösterse de başaramamıştı.
"Hadi ablam, annemiz çok üzülüyor, gel inat eme, eve gidelim, orada daha rahat edersin iyileşirsin, yine dönersin evine"
"İnat ettiğimi sanıyorsun, değil mi? Ben o eve dönemem biliyorsun. Burada bile dayanamazken, o eve nasıl giderim"
"Canım benim, yıllar geçmiş o olayın üzerinden. Unut artık, yazık etme kendine"
"Unutmak istemediğimi mi sanıyorsun, sen de herkes gibi mi öyle düşünüyorsun? Benim neler çektiğimi anlamıyorsunuz. Uyuyamıyorum, gözlerimi kapadığım an, onun o kanlı yüzü, bedeni beliriyor karşımda, başedemiyorum, abla." Ali kendi kafasına vurarak
"git, git artık, çık kafamdan diyorum, çıkmıyor, yapamıyorum" diye haykırdı.
''Kardeşim, canım, ben seni anlıyorum. Onun için israr ediyorum. Gel hasteneye gidelim, doktor sakinleştirici ilaç filan, bir şey yazar belki"
"Sakinleştiriciyle falan olacak şey değil, abla. Bana biraz zaman verin, unuturum belki. Unutmam lazım, bununla yaşayamam."
"Senin durumun farklı, doktor 'Travma Sonrası Stres Bozukluğu' olduğunu söylüyor. Eskiden travma geçiren çoğu hastalarda, yeni travmayla geri dönebiliyormuş. Ama zamanla geçermiş, öyle dedi, artık iki ay oldu, geçmediğine göre, senin bir an önce tedavi olman lazım. Tedaviyi bırakırsan, yürümen de zaman alacakmış. Fizioterapi yürümeni kolaylaştırır. İşine gücüne dönersin, iyileşirsin zamanla ... koltuk değneklerinden sıkılmadın mı ?"
"Bilmiyorum abla."
"Ya mesleğin, onca emeğin ne olacak peki, ya "tiyatro hayatım" diyordun. O ne olacak? Bu ayaklarla nasıl yapacaksın?"
"Yeter, abla, yeter" Ali acı çekercesine bağırıyordu.
"Nasıl yapacaksın, bu zavallı halinle mi? Kusura bakma, bunu kendine sen yapıyorsun "elleri ile kulaklarını tutan Ali "sus....sus" diyor aci içinde kıvranıyordu.
"Gerçekler acıtıyor insanı, ama ondan kaçamazsın, bir gün kendini affedemeyeceksin, bunu kendine yapma"
"Tamam, ...tamamm düşüneceğim, oldu mu?"dedi
''Artık sus, sus artık, sus, kalbini kırmayayım."
"Aliciğim, kardeşim, canım, annemiz üzülüyor. Hasta hem de çok hasta, biliyorsun, senin bu halini görse ölür her halde ''
"Üzülüyor söyleme sen de. İyi de, az kaldı de, kendi kendine yürüyor de, ne istersen söyle. Zaten yanımdaydı hasteneden çıktığımda. Gördü iyi olduğumu.. Sen de her gün buradasın. Be istiyorsun benden. Her gün telefonla konuşuyorum. Daha ne istiyorsunuz. Rahat bırakın beni, abla...
Senin evin yok mu, kocan, çocukların yok mu? Evine gitsene sen."" Seni bırakmaya niyetim yok, bağırsan da, kovsan da gitmiyorum. Yeğenlerini bıraktım doğru, koca kızlar, babaları da başında, sen onları düşünme. Ya da düşün, dayılarının böyle aciz olduğunu görseler n'olur diye düşün. Sen iyi olmadan da gitmeyeceğim bunu böyle bilesin. Ya iyileşmek için doktora gitmeyi kabul edersin, ya da ben hep burda kalırım."
Ablası Ali'yi ikna etmenin tatlı dille pek mümkün olmyacağını bildiğinden saldırıya geçmişti. Bu yol hep işe yaramıştı, fazla inatçı olmasına rağmen ablasıyla inatlaşınca yelkenleri indiriyordu.
'Umarım bu kez de işe yarar' diye geçirdi içinden.
"Tamam, tamam, ama şimdi git. Allah aşkına git. Bak geç oldu, annem de merak etmiştir."
"Yarın doktora gidecegine söz verirsen, giderim"
"Tamam, abla, gideceğim. Bana zaman ver. Lütfen, abla. Yalnız bırak beni''
Ali yalvarıyordu sanki. Zeynep Ali'nin üstüne fazla gittiğini düşündü, uzatmadı. Vedalaştı. Kardeşinin yanağından öptü- aralarında yedi sekiz yaş fark vardı, Zeyneb'in bu kocaman insana çocuğu gibi davranması da o yüzdendi - ve;
''yemeğini ye, mutfakta masaya bıraktım. Yarın yine geleceğim, söz verdin, unutma" diyerek ablalığnı bir daha gösterdi.
"Peki abla, gelirsin, tamam, hadi git, yalnız kalmak istiyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yarısını kurtaran adam veya Aktör(TAMAMLANDI)
AventuraYarısını kurtaran adam. Okuduğunuzda pişman olmayacağınız Wattpad'de rastlamadığınız farklı bir hikaye.Kitap çocukken kardeşinin ölümüyle psikolojik sarsıntı ve travma geçiren bir aktörün hayatını elealıyor. Zamanla bu sarsıntıyı atlattığını s...