Bölüm 11

232 39 51
                                    

     Uzun uzun düşündü Ali. 

'Benim derdim kendimle, zordur kendinle savaşmak. Başkasıyla derdin olmak, kendinle derdin olmaktan iyidir.' Ve yüzündeki çaresizlikle "Allahım, bana yardım et, bana güç ver!" diye elleriyle yüzünü kapatıp, kafasını masaya vurdu.

 "Bana yardım et!  Yardım et, Allah'ım" deye acı içinde kıvranarak yalvardı. Artık kararını vermişti. İyileşecekti.
Bir sigara yaktı- düşünmesine yardım ediyordu.  Ağzından bırakmadan dumanı yuttu, yuttu. Acıkmış küçük çocuğun nefes almadan süt içişi gibi  isi  içine çekti, farkında olmadan filtresini dişiyle didik didik etti. Ağzına sünger tadı gelince, bitmiş sigaranı tüttürdüğünün farkına vardı.  Çıkarıp küllüğe bastı. Küllüğün dolup taştığını fark edince kül tablasını ilk kez görürmüş gibi baktı. Tabla dolup taşmış, hatta izmaritlerin bazıları yanına bile düşmüştü. Üst üste düşmüş sigara izmaritleri ona ölü yığınlarını anımsattı. Bir an kendini de o "izmarit ölüler" arasında görür gibi oldu. onların  tek farkı "görev"lerini tamamlamış olmalarıydı. Masaya dökülmüş küllerin içinde  iki    boş sigara paketi daha vardı. Oysa giderken ablası kül tablasını boşaltmştı. Bu kadar sigarayı ne vakit hangi zamana sıkıştırdığını anlayamadı.

  Sigarayla da o olaydan sonra tanışmıştı. Kardeşini kaybetiği yıllarda.

"Tiryakiliğim yaşımın yarısından çoktur" diyordu soranlara. Bırakmak istemişti bir kaç defa ama bırakamamıştı. Bir kaç saat bile dayanamamıştı.

"Sigara benim derd ortağım, arkadaşımdır, bırakırsam gücüne gider. Onun beni bırakması lazım. Bu da mümkün görülmüyor. Benim gibi birini kim bırakır ki? Ona ihtiyacım kalmadığını görünce, kendisi terk eder gider her halde." dıye şakayla bitiriyordu her sohbeti.  

Şimdiki  halinin  nedeni ise  yaptığı kazanın yirmiyıl önce yaşadığı o acıyı tetiklemesiydi. O gün kardeşi Hasan'la yine her günkü gibi okula gidiyordu. Yan yana yürüyorlar her zaman olduğu gibi. Kardeş kardeş. Yine annesi Hasan'ı Ali'ye emanet etmişti o gün. Sabahın erken saatleri. Herkes yollara dökülmüş işine gücüne gidiyor, arabaların korna sesleri sabahın sakinligini kirletiyordu. Gidecekleri yere zamanında yetişmek icin acele eden insanlar, okula giden cocuklar. Her günkü rutin hava. Ve bir ses...hızla gelen arabanın kardeşini ondan ayırdığı o ses... Hasan metrelerce öteye savruldu  Ali yere düştü. İşine acele eden şöförler artık acele etmiyordu. Hepsi arabalarını durdurub, olayı izliyorlardı....

"Zavallı çocuk"

"Ah...vah"

"Yazık oldu çocuğa"

"Ambulans çağırın!" sesleri kulaklarında çınlıyor, ne olduğunu anlamaya çalışıyordu, düştüğü yerden kalktı, kafası kanıyordu, ayağa kalktı, etrafına baktı, artık kardeşi yoktu...

Yarısını kurtaran adam veya Aktör(TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin