✡7✡

7.7K 306 30
                                    

Rota-Tanrının Deneme Tahtası
Medyada şarkı

Gözüme gelen güneş ışığıyla gözlerimi açtım. Etrafa bakındığımda kendi odamda ya da Aybars'ın evinde değildim.

Beynimi zorladım ve ne olduğunu hatırlamaya çalıştım. En son korku filmi izliyordum. Mesaj gelmişti ve Aybars'ı aramıştım. Ağzıma biri bez dayamıştı gerisini hatırlamıyorum. Muhtemelen kaçırılmış olmalıyım.

Heryerim ağrıyordu. Ellerim ve ayaklarım bağlı bir şekilde yatakta oturtulmuştum.

Can sıkıntısından odanın dekorasyonuna bakma gereği duydum.

Duvarlar siyah rengindeydi ve beyaz desenleri vardı burayı dizayn eden beşiktaşlı olmalıydı.

Yattığım yatak siyah rengindeydi ve çok genişti. Yatağın yanında küçük siyah bir masa vardı. Üstünde de bir vazo vardı. İçeri biri girince işe yarayacağını düşündüm ve vazoyu birinin kafasında kırmayı aklıma not ettim.

Masanın yanında da büyük bir gardolap vardı. O da siyah rengindeydi.

Ben odayı incelerken kapı açıldı. İçeri kaslı ve yakışıklı bir çocuk girdi.
"Selam güzellik uyanmışsın."dedi.
"Benden ne istiyorsunuz?"diye sordum.
"Sakin ol birazdan gelicekler ve açıklayacaklar. Sana kahvaltı getirdim."dedi ve kapının arkasından servis masanın üstündeki kahvaltıyı gösterdi.
"İstemiyorum."dedim sinirli sesimle.
"Acıkırsın."dedi.
"Sanane benim acıkıp acıkmamamdan sanane."dedim.
"İyi kendin bilirsin. Ben gidiyorum o zaman birazdan gelirler."dedi ve servis masasıyla birlikte gitti.

Onun gitmesinin ardından kapı sinirle açıldı ve içeri üç odun girdi.
Pars, Sarp ve Çağrı.
Ben şaşırdım mı peki?
Tabiki de hayır.

"Kahvaltı yapmamışsın."dedi Pars sinirle.
"Ay size ne be ister ederim ister etmem. Belki ben açlıktan gebermek istiyorum. Sizin gibi iğren kişilerle bulunmak istemiyorum öldürün beni."diye bağırdım sinirle.

Pars, Sarp ve Çağrıya kaş göz işareti yaptı Çağrı çıktı fakat Sarp çıkmadı.
"Ne duruyorsun Sarp?Git."dedi Pars.
"Ne yapacaksın?"diye sordu Sarp.

Pars, Sarp'ın dibine girdi.
"Bundan sanane."dedi Pars.
"Bu iş üçümüzün. Biz olmadan bişey yapamazsın."dedi Sarp.
"Öyle bir yaparım ki..."
"Bu kıza dokunmayacaksın."dedi Sarp eliyle beni gösterirken.

Bu kelimesinden sonra Sarp'a içim ısındı.
Pars kaşlarını çattı.
Sesli bir kahkaha attı.
"Ondan hoşlanıyor musun?"diye sordu Pars Sarp'a.
"Hoop durun. Gidin dedikodunuzu başka yerde yapın. Benim burda elim koptu. Çözün beni."dedim acıyla.

Pars benim yanıma geldi ve elimi çözdü. Sarp'a döndü ve git anlamında başını salladı.
Sarp tam çıkacakken Pars ona seslendi.
"Sarp."
"Ne var?"diyerek geriye döndü Sarp.

Pars yanımdaki masadan vazoyu alıp Sarp'a uzattı.
"Kalsaydı. Farah kafana dizilerdeki gibi patlatsaydı bitane."dedi Sarp geri dönerek.

Dudaklarımdan bir kahkaha döküldü. Pars'ın sinirli bakışlarını farkedince dudaklarıma hayali bir fermuar çektim.

Sarp gelip Pars'ın elinden vazoyu aldı. Pars'a son bir bakış atıp odadan çıktı.

Pars kapı kapanır kapanmaz üstüme gelmeye başladı.
Yanıma geldi ve yatakta yanıma oturdu.
"Ee naber?"dedi Pars.
"İyilik ya. Geçinip gidiyoruz işte. Senden naber?"dedim alayla.
"Sen ne istediğimizi anlatmamı istiyorsun."dedi anlamışcasına.
"Zeki çocuk seni. Aynen onu istiyorum."dedim alayla.
"Ne istediğimizi boş ver sen. Birazcık burada misafirsin."dedi.
"Aybars'ın geliceği için sıkıntı yok."dedim emin ses tonumla.
"O kadar emin olma."dedi.
"Ne demeye çalışıyorsun?"diye sordum.
"Şimdilik sana bişey açıklayamam. Sadece bekle."

         
            ✡✡✡✡✡✡✡


İki günden beri aynı odadaydım ve üçlü odunları(Sarp, Pars, Çağrı) görmemiştim. Sadece sabah, öğlen,  akşam kaslı ve yakışıklı çocuk gelip yemek getiriyordu. Ama ben yemiyordum.

Evet tamı tamına iki gündür açım. Sadece su içiyorum.
Artık ellerimi ve ayaklarımı bağlamıyorlardı. Odada pencere olmadığı için ya da kapının önünde sıkı bir güvenlik olduğu için kaçamıyordum.

Can sıkıntısından televizyon izliyordum. Evet canım sıkılmasın diye televizyon koydurtmuşlardı saolsunlar.

Kapı birden açıldı. Gelen Pars'dı. Yanıma gelip kolumdan tuttu.
"Nereye?"diye sordum.
"Yürü. Sorgulama."dedi emir verir ses tonuyla.

Beni odadan çıkarmıştı. Kolumu çok sıkıyordu. Resmen sürüklüyordu. Canım acımaya başlamıştı.
"Kolumu bırakır mısın?"diye sordum.
"Hayır."
"Canımı yakıyorsun."dedim.
"Umrumda değil."dedi.

Daha çok sıkmaya başlamıştı.
Hafif sesle inlediğimde durup bana dönmüştü. Gözümden bir damla yaş aktı. Ellerini kolumdan çektiğinde koluma baktım. Çok kötü morarmıştı.

Parsında dikkatini çektiğini farkettim. Kısık sesle bir küfür mırıldandı ve beni kucağına aldı. Refleks olarak kollarım boynuna dolandı.
"Kucağına almana gerek yoktu. Ne de olsa kolumu morarttın bacağımı değil. Yürüyebiliyorum o yüzden."dedim.
"Kes sesini."dedi gür sesiyle.

Gözlerimin dolduğunu hissettim. Birisi bana bağırdımı ağlardım bazen. Duygusal bir yapıya sahiptim ve çok küçük bir hakaret bile edilse bazen ağlayabiliyordum.

Pars'ın gözleri gözlerime kaydı.
"Sen de ne sulu gözmüşsün be."dedi.

Gözlerimi kaçırdım ve nereye geldiğimize baktım. Ormanda yürüyorduk ve az ilerimizde deniz vardı. Ama niye buraya geldik? Yoksa benim ayağıma beton döküp denize mi atacaklar?

Yok canım o kadar cani değillerdir heralde.
Niye olmasın adam öldüren, hırsız, uyuşturucu kaçakçısı, adam kaçakçısı ve cinsel istismarcı biri sana niye bunu yapmasın?

Aklımdaki düşünceleri sildim.
Bir süre sonra denizin yanına gelmiştik. Bir tekne vardı ve içinde bir sürü-15, 20 tane-adam vardı. En ortada bir adam duruyordu 30 yaşlarındaydı ama çok yakışıklı bir adamdı.

Sert bir yapısı vardı. Bana dik dik bakıyordu.
"Kız bu mu?"diye sordu adam.
"Evet."dedi Pars.
"Peki, senin kucağında olmasının sebebi ne?"diye sordu.
"Sizi niye ilgilendiriyor?"diye sordu Pars. Çok ciddi görünüyordu.
"Hadsizlik yapma. Sonucunun ne olacağını biliyorsun."dedi tehditkâr bir biçimde.

Adamlarına dönüp:
"Alın şu kızı."dedi.
Yanındaki adamlar bana gelip kolumdan tutmalarıyla inlemem bir oldu.
"Noldu?" diye sordu adam.

Cevap vermedim ve adamların yanlarından gittim. Beni teknenin arkasında bir sandalyeye bağlamışlardı. Açık havada olduğumuz için güneş gözüme çarpıyordu.

Bir süre sonra adam, korumaları ve Pars toplandılar başıma.
"Seni buraya neden getirdiğimizi merak ediyorsundur?"dedi adam.
"Doğal olarak, evet."dedim.
"İlk önce tanışalım."dedi ve elini uzattı.
"Ben Meriç Karahan."dedi.

Meriç Karahan. Şu Pars'ın telefonla konuştuğunda adı geçen adam. Beni öldürmek istiyordu galiba.
"Farah Soydan."dedim. Elimi uzatamıyordum çünkü kollarım bağlıydı. Adam bunu fark etmiş olacak ki elini çekti.
"Evet biliyoruz. Seni bilmeyen yoktur bizim alemde."dedi Meriç Bey(!)
"Ne o yoksa beni de sizin gibi katil, hırsız ya da uyuşturucu kaçakçısı mı sanıyorlar? Daha vardı galiba ya. En önemlisini unuttum cinsel istismar. Kızım ama,  sizin alemde de vardır kız olan. Cinsel istismara ses çıkarmadığına göre kendisi felan da yapıyordur."dedim alaylı ses tonumla.

Meriç tam yüzüme tokat atacakken bir kol bileğini yakaladı. Bu Parstı. İkinci kurtarışı beni tokattan.
"Sadede gelelim istersen amca."dedi Pars.

Ney? Meriç şimdi Pars'ın amcası mıymış?
"Gelelim gelelim."dedi alayla Melih.

Pars ve Meriç yan yana durup karşıma geçtiler.
Meriç söze başladı:
"Sen de bize ait bişey var."dedi.
"Ne varmış?"diye sordum.
"Elmas."dedi.

Bölüm sonu

Vote saniyenizi almaz nolur yani bir vote atsanız

FARAHHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin