''Belki de öyle yaparım.''Herkes şaşkınlıkla Yoongi'ye bakarken Hoseok'un kıkırdağı eşliğinde hafifçe ellerini birbirine vurmuştu. Gerçekten burada eğlenen tek kişi oydu sanırım. Yoongi'nin kendini beğenmişliğine alışık olmayan şamanların -yüzleri gözükmese de- ağızlarının açık kaldığına emindim. Tabi bu görüntüde Hoseok'un da katkısı olduğunu inkar edemezdim.
Yoongi'nin bu fikrini yeni duyuyor olsam da beni şaşırtmamıştı. Yeniliklere ve farklılıklara açık biri olmuştu her zaman. Üstelik Min soyu da pek sıradan bir soy değildi. Yoongi'nin amcası, Kihyun bile yeterliydi buna kanıt olarak. Kötü bir kana sahipti. Lanet ya da öyle bir şeydense kötü bir kanının olduğunu söylemek daha rahatlatıcıydı, hele de ölmüş bir insandan bahsetiyorsak.
''Bunu yapamazsın. Klanını ve topraklarını bırakamazsın.'' diye karşı çıkmıştı şaman lideri. Sesindeki telaş elle tutulur cinstendi. ''Siz düşerseniz tüm Doğu düşer.'' Sona doğru sanki nefesi kesilir gibi duraksadığında neden bu denli heyecanlandığını anlayamamış ve nedenini merak etmiştim. Doğu'daki neredeyse bütün topraklar Min Klanı'na aitti ve baş düşerse gövde de beraberinde düşerdi. Yani, Hyuk Woo'nun tabiriyle böyle olurdu.
''Ne klanım ne de bize ait klanlar düşecek.'' Yoongi'nin sakin ve kararlı ses tonunu duyduğumda tüylerimin diken diken olduğuna dair yemin edebilirdim. Güven verse de aynı zamanda insanı tedirgin eden, şüpheye düşüren bir tını daha vardı ses tonunda. ''Yersiz endişelerle kendini ve masamdaki diğer konukları telaşa düşürme, Han Gyeom.''
Adam hiçbir şey söylemezken avuç içini yasladığı haritan elini çekerek masadan birkaç adım uzaklaşmıştı. Sanırım Yoongi'nin dediklerini düşünüyor ya da hayal ediyordu. Bunda şaşırılacak bir şey var mıydı ki? Yoongi, topraklarına ulaşmadan düşmanıyla karşılaşmak istiyordu. Bu insanlarımızın güvenliği için mantıklı bir karardı. Buradaki çoğu evin ahşap olması yıkımın daha kolay olmasını sağlardı ve klanda çok fazla çocuk vardı. Böyleyken nasıl onları koruyabilir ya da başka bir yere gönderebilirdik?
Yoongi yüzüklerle donatılmış uzun, erkeksi parmaklarını masaya yaslayarak ayağa kalktığında birkaç şamanın iç çekerek arkalarına yaslandığını fark etmiştim. Yoongi karşılaştığım en çekici liderlerden biriydi. Öfke, nefret ve korku saçmıyordu etrafına, belki, ama gücünün ve yapabileceklerinin farkındaydı. Bence bu çok daha etkiliydi sahip olacağı, olması gereken diğer özelliklerden.
Masanın etrafında dolaşırken eli usulca omzuma dokunmuştu. Sırtım vakit kaybetmeden onun dokunuşlarına tepki vererek yay gibi gerilirken onun dudaklarında muzip bir ifadenin olduğuna emindim. Haritaların önüne geldiğinde, birkaç kişi çekilerek Yoongi'nin geçmesi için yer açmışlardı, işaret parmağını haritadaki bir noktaya bastırmıştı. Oturduğum yerden okuyamamıştım buranın adını ama Yoongi orayı aramamıştı bile. Doğrudan parmağı o noktayı bulmuştu. ''Beyler.'' dediğinde başını yavaşça kaldırarak masadakileri süzmüş, gözleri beni bulduğunda sanki dikkatinin dağılmasından korkuyormuş gibi hızlıca eğmişti başını yeniden. Bu hoşuma gitmişti. Böyle bir anda bile anda bile bana karşı zayıftı.
''Aranızda burası hakkında bir fikri olan var mı?''
Hoseok boğazını temizlemek için öksürdüğünde öne doğru eğilerek Yoongi'ye çevirdi bakışlarını. Doğu'ya hiç de yakın olmayan bir yeri biliyor olması Taehyung'u şaşırtmış olmalıydı ki o da aynı hızla Hoseok'a dönmüştü. ''Ciddi misin?'' diye mırıldanmıştı şaşkınlığını gizlemeyerek. Hoseok dudaklarının yukarı kıvrılmasana izin vererek omuz silkmiş ve ''Gezmeyi severim, bilirsin.'' demişti. Bildiğine emindim.
Bakışları yeniden Yoongi'ye yöneldiğinde ''Issız Orman, efendim.'' demiş, Yoongi'nin başıyla onaylamasıyla ancak konuşmasına devam etmişti. ''Ne kadar namıyla klanımızın çevresini saran ormanlarla karıştırılsa da çok daha kötü olduğunu biliyorum. Zehirli bitkiler, vahşi hayvanlar, bataklıklar ve nedeni bilinmeyen ölümlere sebep olmasıyla hiçbir canlının ayak basmadığı bir orman.'' Yoongi emrindeki bir dostunun onu tatmin edicek şeyler söylemesinin hissettirdiği gururla bir anlığına tüm dişlerini göstererek gülümsemiş ve yaptığını fark etmiş gibi saniyeler içinde yüzü eski haline dönmüştü.