[8]

4.3K 377 66
                                    


Yoongi'nin hırıltılı nefesini kulağımda, terden sırılsıklam olmuş tenini bedenimde hissetmek Tanrı vergisi bir hediyeydi benim için. O güzel topraklarda kokuşmuş düşünceleriyle yaşayan insanların içinde başıma gelebilecek en güzel şeydi Yoongi. Iseul dışında ailem diyebileceğim tek kişiydi. Elbette Taehyung'u, Jungkook'u ya da Hoseok'u da ailemden biri olarak görüyordum. Ama Yoongi farklıydı. Kavgalı olsak dahi birbirimize ait olduğumuzdan, ait demek pek doğru değildi gerçi, emindik. Sevgimizde şüpheye yer yoktu. Bir çok şeyden şüphe edebilirdim ama Yoongi'nin bana olan sevgisinden şüphe etmezdim.

Güneşin ilk ışıkları kale görünümlü binada bize ait olan, mütevazi bir şekilde döşenmiş, orta büyüklükteki odamızdan içeri girene dek sevişmiştik. Gece boyunca Yoongi'nin alıp verdiği her nefeste bana olan özlemini fark edip durmuştum. Özlemini gidermiştik de.

Şimdiyse yatakta dönerken odanın diğer köşesinde giyinen Yoongi'yi izliyordum. Yeni yıkandığı ve saçlarını kurutmadığı için saçlarından su damlaları damlıyordu beyaz tuniğine. Hoştu. Fazla hoş.

''Çok mu güzel bir manzara?''

Alay dolu sesini duyduğumda gözlerimi ayırabilmiştim vücudundan.

''Öyle.'' dedim benzer bir ses tonuyla.

Kıkırdadı.

''Kalkmayı düşünüyor musun?''

Hızlıca başımı salladım hayır anlamında.

Bay Lee ile karşılaşmak istemiyordum. Yoongi onun yanındayken gergin ve sinirliydi. Ve o halini hiç ama hiç sevmiyordum. Benimleyken güzeldi. Rahat ve güler yüzlüydü, yani çoğu zaman.

''Biliyorsun, bir misafirimiz var.''

''Hatırlatma!''

Yatağın ona ait olan tarafındaki yastığı ona fırlattığımda gülerek sanki sert bir cisim geliyormuş gibi kollarını yüzüne siper etmişti.

''Suikast girişimi, huh?''

Suikast mı? Yünle dolu bir yastıkla mı?

''Bunun cezasını biliyorsunuz, değil mi? Bay Min.''

İsmimi bastırarak söylediğinde sesli bir şekilde yutkundum. Şu an fazla enerjik olabilirdi ama ben yorgundum. Sırtım ve bazı yerlerim hala ağrıyordu.

''Yoongi!''

Islak havlusunu sandalyenin üzerine doğru attıktan sonra üzerime doğru yürümeye başlamıştı. Bedeni bedenimin üzerine eğildiğinde ufak bir çığlık attım kahkahalarımın arasında. Parmakları hassas notlarıma dokunup beni güldürüyordu. Tüm karmaşıklığın arasında sorunlarını ve sorumluluklarını kapının dışında bırakıp benimle çocuklaşması beni mutlu ediyordu. Diş etleri gözüküyordu, üzerime eğilmiş gülerken. Gülümsemesinde acı yoktu. Ya da keder, belki de korku.

''Yeter, dur!'' dedim nefes nefese.

Yorulmuş olmalı ki durmuştu.

''Şimdi bırakıyorum seni ama hazırlanman için. Benim gibi bir liderin eşi olmak kolay değil. Kalk ve giyin.''

Kollarımın arasındaki yastığı çekiştirip yatağın diğer köşesine attığında dudaklarımı büzdüm.

''Jimin, kızacağım.'' dediği halde hala gülüyordu.

''Bana kıyamazsın.''

Biraz cıvıklaşıyor muyduk?

''Ah, gerçekten...''

Revenge - YoonminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin