Sorusuna cevap vermek yerine omuzlarından tutmuş, bedeninin kendime çektiğimde ise ağırlığını vermemeye dikkat ederek yana kaymıştı. "Çok güzelsin." diye fısıldadı dirseğinden destek alarak üzerime eğilirken. Önümüzde yorucu -ve tehlikeli- günlerin olduğunun farkındaydım ve Yoongi'yi özlemiştim. Ve onu reddetmek için de bir nedenim yoktu. Üzerindeki pürüzlere rağmen fazlasıyla güzel görünen tenini gördüğümde reddetmediğim için şanslı hissetmiştim kendimi. Başkasında gördüğümde o kişinin haydut ve tehlikeli olduğunu düşüneceğim tarzda izler vardı Yoongi'nin vücudunda. Kimisi zamanla kayboluyor, kimisinin yanına bir yenisi ekleniyordu. Yine de bir an olsun Yoongi'nin haydut ve tehlikeli biri olduğunu düşünmezdiniz.Gittikçe koyulaşan gözlerine bakmak zor olsa da benim için bir an olsun başka bir yöne bakmamıştım o gülümseye devam ederken.
''Bu kadar özlediğimin farkında bile değildim."
Güzel olan kendisiydi ve bunun farkında olmayışı büyük bir kayıptı.
"Herkesi odana çağırman komikti." dedim. Elimi uzatarak eskiye nazaran daha az tombul olan parmaklarımın siyah tutamların arasında kaybolmasına izin verdiğimde gözleri usulca kapandı.
"Bunu bilerek mi yaptın yoksa?"
Hafifçe geriye doğru çekildiğinde gülümsemesini saklamayarak "Gerçekten mi? Böyle bir anda konuşmak istediğin şey bu mu?" demişti. Pekala, zamanlamalarım hiçbir zaman doğru olmazdı ama Yoongi'yle düzgünce konuşabileceğim bir andaydım. Bunu değerlendirmek istiyordum.
Sorusuna cevap vermediğimde iç çekti. Nemli ve ılık nefesini yüzümde, dudaklarımda hissettim. Ne düşündüğü, ne hissettiğini tahmin etmek zor olduğundan akışına bırakmaya karar vermiştim.
"Kalabalığın önünde konuşamazdım ve aklıma gelen ilk şey odama yollamaktı onları. Ve seni de." dedi, sesi az öncekinden daha cansız çıkıyordu. "Başka bir sorun yoksa eşimi öpmek istiyorum."
"Bana kaba davranıyorsun." dedim boynumu öpmek için biraz daha eğildiğinde. "Ya da öyle görünüyor." Ya da öyle hissediyorum.
"Ne demek bu?" dedi, artık nefesini hissetmiyordum.
"Eşit olduğumu sanıyordum, senin ve herkes için."
Devam etme konusunda kararsız kaldığımda olduğum yerde rahatsızca kıpırdandım. Yoongi'nin incinmemi istediğini biliyordum ve ne yapıyorsa kötü bir düşünce ile yapmadığını da. Ama buna rağmen beni görmezden geldiğini, diğerleriyle aynı konumda tuttuğunu hissettiğim zamanlar oluyordu.
"Toplantının olduğu gün bir ulak geldi." dediğinde başımı salladım. Ulağın geldiğini hatırlıyordum. "Lider olmak için yeterli olmadığımı düşünenler var, tüm bu geçen zamana rağmen." dedi.
Hala üzerime doğru eğik olması açıklamasını bitirdiğinde beni öpeceğine işaretti.
''Sen ve kardeşim zayıf noktalarımsınız, Jimin. Ve o noktalardan birinden vuruldum.''
Jungkook'un başına gelenlerin onun suçu olmadığını söylemek istedim. Elinden gelenin en iyisini yaptığını, harika bir lider ve abi olduğunu söylemek istedim. Ama yapabildiğim tek şey öylece yüzüne bakıp konuşmaya devam etmesini beklemek oldu.
''Diğerinden de vurulamam. Benim yüzümden seni incitmelerine izin veremem.''
''Ben senin eşinim, Yoongi."
Aramızda santimler varken sesimin net çıkması ve benden beklenilmeyecek şekilde emin konuşmam Yoongi gibi beni de şaşırtmıştı. Usulca omuzundan geriye, yatağa ittiğimde bedenini çatık olan kaşları daha da çatılmıştı. "Ne yapıyorsun?" der gibiydi yüz ifadesi.