Bölüm 14

610 46 12
                                    

Keyifli Okumalar 🎶

Yorum ve vote atmayı unutmayın

Yoongi'nin Anlatımından;

Jimin, arabanın anahtarını suratıma fırlatıp gitmişti. Bunu yaptığı için ona karşı gram sinirli hissetmiyordum. Hatta yapması sanki beni birazda olsa kendime getirmişti. Büyük ihtimalle akşama kadar da siniri dinmezdi bu yüzden tek takılır akşam çocukların yanına giderdi.

Ben ise, hala olduğum yerden kalkacak gücü arıyordum. Hayatımda ilk defa bu kadar yorgun, ilk defa bu kadar güçsüz ve çaresiz hissediyordum.

Kendimi toplayıp ayağa kalkmak istesem de olmadı. Karakolun kapısındaki polislerin yardımıyla kalkmıştım ve yetimhaneye haber verdikleri için onlara olan sinirimden kolumu çekip kendim yürümeye başlamıştım.

Neden yetimhaneye haber verdikleri için onlara kızıyordum ki. Yapılması gereken buydu. Onlar doğru olanı yapmıştı.

İçmemiştim ama sarhoş gibiydim. Başım çatlayacak kadar çok ağrırken, yürüdüğüm yol sanki ayağımın altından kayıyor gibiydi. İçmeden sarhoş olmayı ciddi anlamda yaşıyordum şuan.

Arabaya zar zor ulaşıp kendimi şoför koltuğuna atmıştım. Sanki şehirden şehire yürüyerek gitmiş kadar çok yürüdüğümü hissediyordum. Bu yüzden kafamı geriye yaslayıp biraz gözlerimin dinlenmesine izin verdim.

Kendime geldiğimi düşünüp gözlerimi açtığımda arka koltuktaki bebek koltuğunu gördüm. Ah! Nasıl unuttum eşyalarını? Ne yapacak şimdi? Nasıl karnını doyuracak biberonu yanında değil ki? Ya üşürse nasıl hırkasını giyecek? Oyuncakları da burda neyle oynayacak şimdi.

"Aptal kafam!!"  deyip kafama yumruk yaptığım ellerimle vuruyordum. Ama ne yaparsam yapayım şuan bir faydası yoktu.

Sakin kafayla düşünmeliydim. Ancak şuan düşünecek sakin bir kafayı geç kafaya bile mevcut değildim.

"Yarın verirsin. Sakin ol. Hem orası yetimhane neye ihtiyaç duyarsa vardır. Hem şimdi gidersem daha da zorlanacak. Oraya alışması lazım. Evet evet oraya alışması lazım" iki elimle direksiyonu tutarak konuşuyordum. Kesinlikle delirdim.

Bir kez daha arka tarafa baktığımda daha fazla dayanamayıp göz yaşlarımın firarına izin verdim.

Normalde çok zor ağlayan biriydim. Ağlasam da bir iki göz yaşı o kadar. Şimdi ise direksiyona kafamı gömmüş hıçkırarak ağlıyordum. İçimdeki tarifsiz acıyı göz yaşlarıyla atmak istiyordu sanki bedenim. Ağlamak tek çare gibi göründü bir an gözüme. Varlığına bu kadar kısa sürede alışmışken yokluğuna sanki hiç alışamayacakmış gibiydim.

Dünya sanki şuan durmuş ve ben bu acıyı hep yaşayacakmış gibiydim, öyle canım yanıyordu ki. Bitmişti artık her şey benim için ben artık savaşmaktan vazgeçmiştim. Dünya beni yenmişti ve ben bu yenilgiyi kendim kabul etmiştim. Ve bunu sadece minicik bir bebek yapmıştı.

Ayıkken sarhoş olan bedenime birde içip beynimi de sarhoş etmeye karar verdim. En azından böyle düşünmezdim onu. Yarına kadar nasıl sabredecektim. Nasıl onu görmeden duracaktım. Nasıl onun kokusunu içime çekmeden durabilecektim. Kendime hakim olabilecek miydim? Olmalıydım onun için kendime hakim olmalıydım.

''En iyisi içmek.'' Direksiyondan kafamı kaldırıp direkt evime gittim. Zaten dünden beri ne uyumuş ne yemek yemiştim. En iyisi biraz sarhoş olup dinlenmekti. Çünkü şuan kimseyi görmek ya da her hangi bir şey yapmak istemiyordum. Tek istediğim beyimi boşaltmak ve içimdeki acıdan bir an önce kurtulmaktı.

Mercy | MYGHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin