Bölüm 30

624 47 45
                                    


Keyifli Okumalar  🎶

+20 yorum sınırı arkadaşlar lütfen yardımcı olup listelerde yükselmemizi sağlayın 😢

Yoongi'nin Anlatımından;

Kendi ellerimizle kendimizi bu yola yokmuş, kendi ellerimizle kendimizi batırmıştık. Belki önümüzde tonlarca seçenek yoktu ama elimizdeki seçeneklerden gözümüze en iyi geleni seçmiştik işte.

Bay Kim'in evinin önüne geldiğimizde farketmiştim, uzun zamandır uğramıyordum buraya. Gerçi şuan ikiside yurtdışında her şeyden uzak sadece aşka yelken açmış durumdaydılar. Aramıyordum da. Belkide bir bataklıktayım şuan ama batmak yerine hala yürüyorum, bunu sağlayan kişiydi Bay Kim. Ben durmuş pis balçığın içine çekilirken ellerimden tutup kaldırmıştı beni.

Önümdeki şehirden uzak, ormanlık alanda gördüğüm büyük villaya bakarken aklıma not ettim Bay Kim'i aramayı. Yeşilliklerin arasında kalan ve nerdeyse tamamı camdan olan gri tonlarındaki villanın yanından geçerek arka kısma doğru yürüdük.

Evin arkasında bulunan kömürlük gibi alandan içeri girdik. İçerisi fazla kalabalıktı. Bahçe ile ilgili her türlü şeyi bulabilirdiniz burada. Namjoon önündeki yaklaşık yirmi kiloluk olan iki gübre torbasını alıp köşeye bıraktı ve arkasını dönerken bize bir gülümseme yolladı. Daha sonra başındaki siyah şapkasını düzeltti ve eğilip yerdeki tahtaları kaldırmaya başladı.

Ona yardım için Jin Hyungla birbirimize bakıp bizde şapkamızı düzelttikten sonra yardıma gittik. Yaklaşık beş tane tahtayı kaldırdıktan sonra altından çıkan demir şifreli kapının şifresini girdi Namjoon.

Açtığımız demir kapıdan aşağı doğru merdivenleri indik. İndiğimiz yer fazla kötü kokuyordu. İyiki pis sular artık buradan geçmiyordu. Daha önce kanalizasyon olarak kullanılan bu yer artık bizim işlerimizin dönmesini sağlayan en değerli parçaları saklamayı başaran bir yerdi. Dar ve pis kokan alandan, arka arka biraz ilerleyip yeniden bir kapıya geldik. Bu sefer en önde Jin Hyung bulunduğundan kapının şifresini o girdi. Açılan kapıdan içeri adım attık. Odanın içi aralıklı olarak dizilmiş uzun raflardan oluşuyordu. Uzun rafların her katı dolu bir şekilde saydam belli bir miktarda konulmuş uyuşturucu çeşitleriyle doluydu.

"Cidden beş yüz kilo mu istedi ya?" Jin Hyung'da benim gibi odada gözlerini gezdirirken sitem içeren sorusunu sormuştu.

"Evet Hyung." diye cevapladı ona bakarken Namjoon.

"Piç herif. Size ondan hiç hazetmediğimi söyledim. Bizi soktuğu duruma bakın." diye sinirle konuşma gereği duydum.

"Birer kiloluk koyup delirtelim mi iti." dedi Jin hyung raflardan birine bakıp sonra bize döndü. "Ama burada da biz ayarlarken kafayı yiyebiliriz."

Dediğine kafamızı sallarken güldük Namjoon ve ben. Ellerimize köşeden iki tane siyah deri çanta aldık ve aynı rafın bir tarafına Namjoon diğer tarafına ise ben ve Jin Hyung geçtik.

Hızla çantaların içine doldurup emin olmak için birde tarttıktan sonra geldiğimiz yolu geri çıkmak için kapıya yöneldik. Zaten uzun bir yolumuz vardı ve biz burada fazla vakit kaybetmiştik.

***

Jin Hyung sahile arabayı park ettikten sonra çıktık ve sahildeki gemilere doğru ilerledik. Değişim yapacağımız yeri Jeju olarak belirlemişti Namjoon ve Kai. O herifle iletişimde olmaktan bile nefret ediyordum. Neden başından beri sevmediğim şimdi şimdi farkına varmaya başlamıştım.

Mercy | MYGHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin